Birlik ve beraberlik? Hah! Bu günler tam tersine bölünme ve çatışma günleri diyebiliriz. Toplumun her kesimi kendi gerçeklik odağında bencillik ve egoizmle hareket ediyor. Bireyler, gruplar ve topluluklar arasındaki uçurumlar o kadar derinleşti ki, birbirimize ihtiyacımız olduğu fikri gülünç geliyor.
Bu günler, "herkes kendi bildiğini okur" mantığıyla hareket edilen, kaos ve kargaşa günleri. Toplumsal yapının temelleri sarsılıyor, adeta bir savaş sonrası gibiyiz. Herkes kendi gerçeğini yaratıyor ve bu gerçekler o kadar zıtlaşıyor ki, bir arada yaşamak imkansız görünüyor.
Yetkili ağızlardan bir araya gelinmesi gereken günler ilan edilse bile, bu bir tatavla, bir gösterişten öteye gidemez. Toplumsal tepki mi? Yok artık! Herkes kendi kabuğuna çekilmiş, kendi küçük dünyasında hayatta kalmaya çalışıyor. Bu günler, bireyin toplumdan uzaklaşarak kendi gerçekliğini yarattığı, bencilliğin ve individualizmin tavan yaptığı günler.
Bu günleri bir araya getirmeye kalkanlar, boşuna çaba harcıyor. Çünkü bu günler, birlik ve beraberliğin öldüğü, her şeyin kendi çıkarları etrafında döndüğü günler. Bu gerçeklikten kaçmak, inkâr etmek mümkün değil. Toplum olarak derin bir kriz yaşıyoruz ve bu krizin pençesindeyiz.
Bu günleri geride bırakıp daha iyi günlere ulaşmak için tek yol, bireysel bencilliğimizi bir kenara bırakmak ve birbirimize uzanmak. Ama bu da kolay değil, çünkü çok yaralar aldık ve güvenimiz sarsıldı. Acaba bir araya gelsek ne olur? Daha kötüye gitmek mi? Yoksa bir mucize gerçekleşip her şey yoluna mı girer? Kim bilir... Belki de bu günler, yeni bir başlangıç için gerekli olan acı gerçeği yüzümüze vuruyor.
Bu günler, "herkes kendi bildiğini okur" mantığıyla hareket edilen, kaos ve kargaşa günleri. Toplumsal yapının temelleri sarsılıyor, adeta bir savaş sonrası gibiyiz. Herkes kendi gerçeğini yaratıyor ve bu gerçekler o kadar zıtlaşıyor ki, bir arada yaşamak imkansız görünüyor.
Yetkili ağızlardan bir araya gelinmesi gereken günler ilan edilse bile, bu bir tatavla, bir gösterişten öteye gidemez. Toplumsal tepki mi? Yok artık! Herkes kendi kabuğuna çekilmiş, kendi küçük dünyasında hayatta kalmaya çalışıyor. Bu günler, bireyin toplumdan uzaklaşarak kendi gerçekliğini yarattığı, bencilliğin ve individualizmin tavan yaptığı günler.
Bu günleri bir araya getirmeye kalkanlar, boşuna çaba harcıyor. Çünkü bu günler, birlik ve beraberliğin öldüğü, her şeyin kendi çıkarları etrafında döndüğü günler. Bu gerçeklikten kaçmak, inkâr etmek mümkün değil. Toplum olarak derin bir kriz yaşıyoruz ve bu krizin pençesindeyiz.
Bu günleri geride bırakıp daha iyi günlere ulaşmak için tek yol, bireysel bencilliğimizi bir kenara bırakmak ve birbirimize uzanmak. Ama bu da kolay değil, çünkü çok yaralar aldık ve güvenimiz sarsıldı. Acaba bir araya gelsek ne olur? Daha kötüye gitmek mi? Yoksa bir mucize gerçekleşip her şey yoluna mı girer? Kim bilir... Belki de bu günler, yeni bir başlangıç için gerekli olan acı gerçeği yüzümüze vuruyor.