Geçen bizzat denk geldim, yazayım dedim. MHR'lerde devlet hastanelerinde randevu bulmak zulüm, üniversite hastanelerinde bu zulüm çok daha beter durumda. Eskesada randevu alabildiniz 2-3 hafta sonrasında sürekli değişen yeni randevu, sıfırlama saat aralıklarında. Gittiğiniz hastaneye, ne mi oluyor? Profesör, uzman, doçent, düzenli takipli hastaları, yakınları, uzaktan yakından akrabaları, hastane personellerinin kendi veya yakınlarının rahatsızlıkları için araya sıkıştırılan randevusuz muayeneler. Buraya kadar bir şey demiyorsun zira o yoğunluğun yetersizliğinde için asistanı, doktoru, uzmanı, profesörü ile tartışmak, onlara tepki göstermek araya sokulan bu hastalardan daha fazla vakit kaybı ve kaos yaratmaya müsait. Zira çalışanı, hastası herkes zaten ister istemez ne down oluyor ya da asabi, öfke problemi başlıyor, özellikle bizim gibi hastalar bu konuda otokontrolümüz daha zayıf. Sen bir eleştiri söylersin, yanında kıvılcımı bekleyen başka tanımadığın bir hasta daha agresif bir tepki verir ve balini sen çekersin. Derken normalde anksiyete sorunu yaşayan beni xanax'tan daha etkili anksiyeti kesen öfkeye sürükleyecek o ulu 3 kişi geldi. 2 kişi orta yaş üstü kadın erkek, yanlarında da daha genç top sakallı biraz kelli felli bir abi. Kelli felli abi kadın erkek çifti getirmiş. İlk iletişimde bulunmadı. Bu kadın erkek randevumuz vardı şöyle böyle şuradan aldık, buradan aldık diye çalışanları güzelce uğraştırdılar. Veznedeki sekreterler nereden aldınız hangi siteden falan fistan. 5-10 dk sırf bu çiftimiz için harcadı. Sonra bu çiftimiz o orta yaşlı derin devletin referans ile randevu sağlama ajanı olarak yetiştirdiğini düşündüğüm abimize sordular. "Sen nereden almıştın?" Abimizin ağzından valimiz ve valinin ismi kullanılarak onun aracılığı ile aldık deyip yalandan bir telefonu kurcaladı abimizde ama gerçekten valinin şoförü, yardımcısı, uzaktan tanıdığı vibe'ı çok iyi vardı ama yakını olmadığı belliydi. Zira valide olsa insan dayısını, amcasını arayabilir çekinmez ama bu abimiz arayabilecek kadar yakın olmadığını belli etmişti. Tabi o özgüvenli bakış, vali ve valinin ismini söylerken gözüm bir an o kadın erkeğe seyretti. Teyzenin kibir ile üstünlüğün verdiği haz ile gülüşünü görünce iyice öfkem arttı ama içten tabi. Tabi hastane çalışanlarımızda ne yapsın bu durumda ilk aktardığım durumlardaki gibi bir şekilde randevu açıp sıkıştırdılar, ben olsam bende öyle yapardım sevmeseler bari diye işini kaybetme korkusundan. Zira o an telefonunda kimseyi aramayan derin devletin referanslı randevu ajanı minvalindeki abimize biri "Lala lolo burası demokratik herkesin aynı haklara, eşitliğe sahip olduğu bir ülke" deseydi abimiz o zaman belki valinin yardımcısının yardımcısını kibirle arayıp durduk yere çalışanlar ile üni rektörü, başhekim ile papaz olmalarına sebep verebilirdi. İçerde benle ilgilenen asistan yaşıtım sayılabilecek azimli hekim sağolsun gerçekten o yoğunluğa, kalabalığa rağmen özverili bir şekilde zaman ve zihinsel efor harcadığı için bu olayı pek kafaya takmadım ama yazmak istedim. Şunuda net bir şekilde söyleyebilirim gerçekten böyle yüksek statülü devlet yetkililerinin 1. dereceden hatta belki 2. dereceden üst düzey akrabaları üniversite polikliniklerine zorunda alternatifsiz kalmadıkça gelmezler. Zaten 1. dereceden çoğu yakını özel sağlık sigortası kapsamında devlet özel sağlık sigortası da yatırıyor. Bunun dışında eminim kamunun vekil, vali, büyükşehir belediye başkanı, bakanlar için ayrı premium diamond devlet hastaneler, polikliniklerde vardır. Bu sebeple DEÜ, Ege ve benzeri hastanelerde çıtır çerez veya zaruri tek kompleks tedavi seçeneği dışında belirli bir gelirin, mesleki statünün üstünde insanlar olmaz. Bu son 15 yılda hem maddi olarak hem insanların araştırma hastaneleri, şehir hastaneleri dışında sağlık bakanlının hastanelerine giderim uzman, profesör azda olsa azimli genç hekimler daha iyi ilgilenir. Üzücü ve acı bir gerçek.