Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Divan edebiyatı

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Divan edebiyatı (Klasik Türk edebiyatı, divan edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı, havas edebiyatı, saray edebiyatı, enderun edebiyatı, klasik edebiyat, eski edebiyat veya tarzıkadim olarak da bilinir), Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin (yani şiirlerinin) toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır. Divan edebiyatını Osmanlı'nın Anadolu ve Balkanlar coğrafyasındaki diğer Türk edebiyatı formları olan halk ve tekke edebiyatlarından ayıran temel farkın kitlesi olduğu düşünülebilir. Zira divan edebiyatı daha çok saray ve medrese çevresindeki "okuryazar kesime" hitap etmektedir. Divan Edebiyatının Tarihsel Gelişimi "Oluşum" Dönemi (Yaklaşık Olarak 1200-1450) Anadolu'daki Arap/Fars İslami edebiyatlarının etkisi altında gelişen bir edebi kültürün oluşumu Osmanlı'dan çok daha önce bir dönemde, Anadolu Selçuklu döneminde (1077-1308) başlamıştır. Bu çerçevede Konya merkezli Anadolu Selçuklu sultanlarının özellikle Farsça edebi eserlerin üretimini teşvik ettiği görülmektedir. Bu açıdan da Anadolu'da bu dönemdeki İslami (yazılı) edebi kültürün çoğunlukla Farsça olduğu vurgulanmalıdır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin otoritesinin 13. yüzyılın sonlarından itibaren zayıflamasıyla birlikte Anadolu'da ortaya çıkan Türkmen beylikleri döneminin temel ayırıcı özelliği ise eserlerde kullanılan dildir. Zira bu dönemde üretilen İslami edebi eserler daha çok Eski Anadolu Türkçesi ile yapılır hale gelmiştir. Bunun temel nedenlerinden biri dönemin Türkmen beylerinin Arapçadan ve özellikle de Farsçadan Türkçeye çeviriler yapılmasını teşvik etmiş olmasıdır. Bu çerçevede bahsi geçen dönemde Fars ve Arap edebiyatlarına ait eserlerdeki temaların ve unsurların yeni gelişen Türkçe edebî eserlere aktarıldığı görülmektedir. Bu açıdan aşk, serüven ve tasavvuf konularını işleyen ve Farsça ve Arapça mesnevilerin etkisi altında olan Türkçe mesnevilerin ilk olarak bu dönemde yazılmaya başlanması şaşırtıcı değildir. Örneğin, Şeyyad Hamza'nın (ö. 1350'den sonra) Kur'an'da geçen Yûsuf Peygamber kıssasının anlatıldığı Yusuf ile Zeliha mesnevisini, Anadolu sahasında kaleme alan ilk kişi olduğu düşünülmektedir. Yine dönemin en üretken şairlerinden olan Gülşehrî'nin (ö. 1317’den sonra) de Fars edebiyatındaki önemli şahsiyetlerden olan Ferîdüddin Attâr'ın Mantıku't-Tayr adlı eserini genişleterek Türkçeye çevirdiği de vurgulanmalıdır. 14. ve 15. yüzyılda ise Anadolu'daki İslami ve Türkçe edebi kültürün gelişmesinde yani divan edebiyatında Osmanlı sultanlarının hamiliği egemen olmaya başlar. Bu çerçevede özellikle II. Murad'ın divan edebiyatı tarzındaki eserlerin üretimini teşvik ettiği görülmektedir. Bu dönemdeki divan şairlerinin en başında Şeyhî (ö. 1429’dan sonra) anılabilir. Germiyanoğulları beyliğinde yetişen Şeyhî, sırasıyla Emir Süleyman, I. Mehmed ve II. Murad'a musahip olmuştur. Şeyhî de selefleriyle benzer şekilde Fars edebiyatından ilham alarak Hüsrev ü Şirin (1421-1429) adlı mesneviyi yazmıştır ve bu eseri II. Murad'a sunmuştur. Fakat Şeyhî'nin aynı zamanda konu bakımından akranlarına göre "yenilikçi" bir eser ortaya koyduğu da görülmektedir. Bu eserinin adı da Harnâmedir. Bu mizahi eserin konusu ise şöyledir: Aynı zamanda bir hekim olan Şeyhi; Çelebi Mehmed'i tedavi edince, Çelebi Mehmed ona bir köy hediye eder. Köye doğru giderken Şeyhî, yolda soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâmeyi kaleme alır. Eserde kaderi yük taşımak olan bir eşeğin semiren öküzlere özenmesi üzerine başına gelenler mizahi bir dil ile hicvedilmiştir. Divanı ve Çengnâme (1405) isimli mesnevisiyle tanınan Ahmed-i Dâ'i (ö. 1421’den sonra) de ilk önce I. Bayezid daha sonra Emîr Süleyman'ın hizmetine girmiş fakat daha önce Germiyan beylerine hizmet etmiş şairlerdendir. Dâ'i'nin en bilinen eserlerinden Çengnâme devrinin yaşantısını, özellikle de Emir Süleyman'ın işret meclislerini anlatır. Dâ'i, Emir Süleyman’ın Edirne'deki sarayında, onun işret meclislerinin baş konuğu olup bu meclisleri anlattığı Çengnâmenin konusunu oluşturan çeng, kanuna benzeyen, dik tutularak çalınan bir sazdır. Eser, çengin 24 teli ve klasik musikinin 24 makamından hareketle 24 bölüme ayrılmıştır. Bu eserde varlıklar konuşmakta ve kendilerini anlatmaktadır. Bu mesnevide konuşan varlıklar çeng isimli çalgı aleti ve onu oluşturan ipek teller, servi ağacı, ceylan derisi ve at kılıdır. Bu dönem ile ilgili vurgulanması gereken son isim ise Ahmedî (ö. 1412-13) olabilir. Ahmedî'nin Edirne'de Emîr Süleyman’a sunduğu ve sekiz bin beyitten oluşan İskendername mesnevisi divan edebiyatında kaleme alınan ilk İskender mesnevisidir. Ahmedî'nin, yine 1403 yılında Emir Süleyman'ın isteği üzerine kaleme aldığı Cemşid ü Hurşid adlı mesnevisi onun en çok tanınan eserlerinden biridir. Ahmedî, Çemşid’i Hurşid’i Türkçede "yeniden yazarken" bu eserde çok sayıda değişikliğe gittiği ve bu hikâyeyi bir nevi "yerelleştirdiği" vurgulanmalıdır. "Olgunlaşma" Dönemi (Yaklaşık Olarak 1450-1600) [[Dosya:Mahmud Abdülbâkî.jpg|upright=0.77|küçükresim|Divan şairlerinden Bâkî'ye (ö. 1600) ait bir minyatür.|alt=|sol]]II. Murad döneminden sonra, II. Mehmed (1451-1481) ve daha da önemlisi II. Bayezid (1481-1512) dönemlerinden itibaren divan edebiyatı önemli bir atılım yapmaya başlar. Bu dönemi öne çıkaran en önemli unsurlardan biri, edebiyatçıların Fars ve Arap edebiyatlarından eserler çevirmeye ek olarak, artık Osmanlı Türkçesinde yazmanın daha da yaygın olmaya başlamasıdır. Keza dönem şairleri yaptıkları bu uğraşı "Rûmî" ya da "Türkî" kılmak şeklinde kavramsallaştırmışlardır. Bu çerçevede ilk kuşakta üç şairin adı öne çıkmaktadır: Ahmed Paşa, Necâtî ve Zâtî. Bu şahıslardan Ahmed Paşa (ö. 1496-97), II. Mehmed ve II. Beyazıd dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevlerde bulunmuş ve kendi çağında hem gazel hem de kaside nazım şekillerinde ortaya koyduğu eserleriyle oldukça şöhret sahibi olmuştur. Divan edebiyatının bu dönemdeki bir diğer öne çıkan şairi Necâtî (ö. 1509) ise Ahmed Paşa'dan farklı olarak Fars edebiyatına daha mesafeli durmuş ve eserlerinde yerel unsurlara daha çok yer vermiştir. Bu dönemde öne çıkan üç şairden bir diğeri olan Zâtî'nin (ö. 1546) ise Latifi'ye göre 3000 gazeli, Âşık Çelebi'ye göre ise 1600-1700 gazeli ve 400 kasidesi bulunduğunu belirtilmektedir. Nihayetinde, Zâtî'nin döneminde itibaren ise Osmanlı Türkçesinde eser üretmenin belli bir seviyeye geldiği düşünebilir. Bu ilk kuşak şairlerden sonra sonraki dönemde divan edebiyatı daha da yaygınlaşmaya başlamıştır. Örneğin, Bâkî (ö. 1600) bu dönemde yaşamıştır ve kendisi döneminde de oldukça ilgi görmüştür. Kanunî Sultan Süleyman ile yakın ilişkiler geliştirmiş, daha sonra II. Selim ve III. Murat dönemlerinde de hem saraydan hem de toplumdan büyük bir itibar görmüştür. Nihayetinde bu dönemin sonuna gelindiğinde divan edebiyatı artık kendi içinde "kanon metinleri" -yani kendi "klasik eserleri"- olan bir edebiyat haline gelmiştir. [[Dosya:Celebi1.jpg|alt=|sol|küçükresim|upright=0.77|Evliya Çelebi'nin (ö. 1682)Seyahatname'sinin 7.cildinin Topkapı Sarayı Müzesi Yazma Eserler Kütüphanesindeki nüshasından bir sayfa.]] "Renklenme" Dönemi (Yaklaşık Olarak 1600-1800) Bâkî'den sonra yani 17. yüzyılda ise divan edebiyatında artık daha önceki dönemden farklı tarzlarda eserlerin üretilmeye başlandığı görülmektedir. Örneğin, Nâbi (ö. 1712), oğluna nasihat vermek maksadıyla yazdığı Hayriyye isimli mesnevisi ile divan edebiyatında didaktik tarzda eserlerin yazılmaya başlandığı görülmektedir. Diğer taraftan Nef'i'nin (ö. 1635) hiciv tarzı eserleri de bu dönemin "renkliliğini" göstermektedir. Benzer şekilde, Evliyâ Çelebi'nin (ö. 1684?) 10 ciltlik Seyahatnâmesi de yine bu dönemde yazılmıştır. 18. yüzyılda ise bu yenilikçi yaklaşım devam etmiş ve bu çerçevede zaten divan edebiyatında hem dil (daha toplumsal) hem de içerik (daha dünyevi duygular) bakımından birçok yenilik yapan Nedîm (ö. 1730) de bu dönemde yaşamıştır. Yine, sebk-i Hindi tarzının önemli bir temsilcisi sayılan Şeyh Galip (ö. 1799), Hüsn ü Aşk adlı eserini bu dönemde yazmış ve Şeyh Galip bu eserinde geleneksel tasavvufi kavramlara yeni bir bakış sunmuştur. Modern Dönem (Yaklaşık Olarak 1800 ve Sonrası) 19. yüzyıldan sonra divan edebiyatına olan ilgi Osmanlı dünyasında giderek zayıflamaya başlamıştır. Bunun en büyük nedenleri arasında Fransız, Alman, İngiliz gibi Avrupa edebiyatlarının ve değerlerinin Osmanlı dünyasında hızla egemen olması öne sürülebilir. Divan Edebiyatında Nazım ve Nesir Divan edebiyatındaki eserler nazım (şiir) ve nesir (düzyazı) olarak iki biçimde yazılmıştır. Nazım Divan edebiyatındaki nazım biçiminde eserler aruz veznine bağlı belli kurallara tabiydi. Şairler eserlerini meydana getirirken aruz vezni bazlı kalıplara göre şiirlerini şekillendirirdi. Aruz vezni nazım şekillerine göre değişik kalıplarda kullanılırdı. Örneğin; rubaî nazım şekli ahreb ve ahrem adı verilen belli aruz kalıplarıyla yazılabilir. Rubai'de mısralar; a+a+b+a şeklinde kafiyelidir. Bununla beraber, bazı divan şairlerinin (örneğin, Nedîm) hece ölçüsüyle şiirlerine rastlamak da mümkündür. Fakat hece ölçüsüyle eser meydana getirmek Osmanlı dünyasında 19. yüzyıla kadar yaygın bir temayül olmamıştır. Nazım biçimindeki eserleri oluşturan iki temel unsur vardır. Bunların ilki mısra, ikincisi ise beyittir. Mısra, divan edebiyatında aruz vezniyle meydana getirilmiş ifadelerin tek satırlık temel hâli olarak tanımlanabilir. Aynı vezinle yazılmış ve art arda gelen iki mısraya ise beyit adı verilir. Beyit, nazım biçimindeki eserlerdeki en önemli birimdir, zira nazım biçimindeki eserler beyitlerden oluşmaktadır. Divan edebiyatındaki nazım eserlerdeki beyitler bir araya gelerek nazım şekillerini oluşturur. Bunlar gazel, rubai, kaside, tuyuğ, mesnevi, murabba, kıt'a, şarkı, müstezat, terkib-i bent, terci-i bent, musammat olmak üzere on iki türe ayrılır. Bu nazım şekillerinden özellikle mesnevi şekliyle çok sayıda hikâyenin (kahramanlık, aşk, tasavvufi vb.) yazıldığının altı çizilmelidir (Örneğin, İskendernameler, Yusuf u Züleyhalar, ve Ferhad ü Şirinler gibi). Nesir Divan edebiyatındaki nesir metinleri, içeriklerindeki Arapça ve Farsça kelime kullanımı ve gramer yapıları gibi çok sayıda unsura göre üçe ayırmak mümkündür: Yalın, sanatlı (seci', سجع) ve orta. Öte yandan, vurgulanmalıdır ki tek bir nesir metinde hem sanatlı hem yalın hem de orta seviyede kısımların olması gayet sıradan bir durumdur. Yine aynı şekilde, nesir metinlerin belli kısımlarında nazım kısımlar da bulunabilir. Yalın nesirde genellikle daha gündelik bir dil Osmanlı Türkçesi kullanılmıştır. Bu yüzden yalın tarzdaki nesir metinlerini okumak için genellikle ciddi bir Arapça ve Farsça bilgisine ihtiyaç yoktur. Benzer şekilde bu tarz nesir metinleri yazan şahısların Arapça ve Farsçadaki hâkimiyetleri de genellikle üst düzey seviyede değildir. Sanatlı nesirde ise asıl amaç hüner ve marifet göstermek olduğundan bu tarz eserlerde Arapça ve Farsça kelime sayısı yalın metinlere göre oldukça fazladır. Bu tarz nesir metinlerini yazanlar doğal koşullarda medrese öğrenimi görmüş, Arapça, Farsça veya Osmanlı Türkçesinde yetkin kişilerdir. Hemen hemen her türde bu tarzda yazılmış nesir metinleri görmek mümkün olmakla birlikte genellikle mektuplar (münşeatlar) bu şekilde yazılmıştır. Orta tarz nesrin, nesir metinlerindeki en yaygın tarz olduğu söylenebilir. Bu tarzdaki nesir metinlerini hemen hemen her türde görmek mümkündür. Divan Edebiyatında Türler Divan edebiyatındaki nazım ve nesir eserlerin çok sayıda türü vardır. Divan Edebiyatında Söz Sanatları Divan edebiyatında özellikle sanatlı ve orta tarzda nesir metinlerini ve elbette yine aynı tarzda nazım metinlerini meydana getiren çoğu şair söz sanatlarına başvururdu. Zira, şairin söz sanatlarındaki ustalığı o kişinin özellikle Osmanlı okuryazar kesimi nezdinde değerini artırırdı. Bu nedenle şairler şiirlerinde yıllar boyunca çok sayıda söz sanatı kullanmıştır. Kaynakça Temel Literatür Agah Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi (Ankara, 1973). Agah Sırrı Levend, Divan Edebiyatı Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve Mefhumlar (İstanbul, 1943). Ahmed Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (İstanbul 1985). Ahmet Talât Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı (Ankara, 1992). Ahmet Atilla Şentürk, Osmanlı Şiiri Kılavuzu (İstanbul, 2016 - Devam Ediyor) (Henüz 3 cilt yayımlanmıştır). Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi (Ankara, 1983). Fahir İz, “Giriş,” içinde Türk Edebiyatında Nesir (İstanbul, 1964). Gönül Tekin, “Türk Edebiyatı: 13.-15. Yüzyıllar," içinde Osmanlı Uygarlığı II, haz. Halil İnalcık ve Günsel Renda (Ankara, 2004), 496-525. Gönül Tekin, "Fatih Devri Edebiyatı," lstanbul Armağanı: Fetih ve Fatih içinde, haz. Mustafa Armağan (İstanbul, 1995), 161-235. Günay Kut, “Türk Edebiyatında Klasik Dönem," Osmanlı Uygarlığı II, haz. Halil İnalcık ve Günsel Renda (Ankara, 2004), 526-567. E. J. W. Gibb, Osmanlı Şiir Tarihi (3 Cilt) çev. Ali Çavuşoğlu (Ankara, 1998) (İngilizcede 1900-1909). Halil İnalcık, Şâir ve Patron (Ankara, 2003). Halil İnalcık, Has-Bağçede Ayş u Tarab (İstanbul, 2015). Harun Tolasa, Ahmed Paşa’nın Şiir Dünyası (Ankara, 1973). Harun Tolasa, Sehî, Latîfî, Âşık Çelebi Tezkirelerine Göre 16. Yüzyılda Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi (İzmir 1983). Haluk İpekten, Eski Türk Edebiyatı Nazım şekilleri ve Arûz (Ankara, 1985). Haluk İpekten, Divan Edebiyatında Edebi Muhitler (Ankara, 1996). Haluk İpekten, Türk Edebiyatının Kaynaklarından Türkçe Şu'ara Tezkireleri (Erzurum, 1988) Haluk Gökalp, Eski Türk Edebiyatında Manzum Sergüzeşt-nameler (İstanbul, 2009). Hasan Kavruk, Eski Türk Edebiyatında Mensur Hikayeler (Ankara, 1998). Hatice Aynur, "Osmanlı Edebiyatı (1600-1800)," Türkiye Tarihi 1603-1839: Geç Osmanlı İmparatorluğu (Cilt 3), haz. Suraiya Faroqhi, çev Fethi Aytuna (İstanbu, 2011), 555-597 (İngilizcede 2006). Mehmet Kalpaklı, haz. Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Metinler (İstanbul, 1999). Mustafa Nihat Özön, Türkçede Roman (İstanbul 1936). Rıdvan Canım, Divan Edebiyatında Türler (İstanbul, 2010). Rıdvan Canım, Divan Edebiyatının Kaynakları (İstanbul, 2016). Selim S. Kuru, "Rumi Edebiyat: Bir Yazınsal Geleneğin Oluşumu, 1450-1600," Türkiye Tarihi 1453-1603: Bir Dünya Gücü Olarak Osmanlı İmparatorluğu (Cilt 2), haz. Suraiya Faroqhi ve Kate Fleet, çev. Bülent Üçpunar (İstanbul, 2016), 653-703 (İngilizcede 2013). Talat Sait Halman, Osman Horata, Yakup Çelik, Nurettin Demir, Mehmet Kalpaklı, Ramazan Korkmaz ve M. Öcal Oğuz (haz.), Türk Edebiyatı Tarihi (4 Cilt) (Ankara, 2006). Walter Andrews, Şiirin Sesi, Toplumun Şarkısı: Osmanlı Gazelinde Anlam ve Gelenek, çev. Tansel Güney (İstanbul, 2000) (İngilizcede 1985). Bağlantılar Ömer Faruk Akün'ün TDV İslam Ansiklopedisindeki 1994 tarihli "Divan Edebiyatı" isimli maddesi: İskender Pala'nın TDV İslam Ansiklopedisindeki 1994 tarihli "Osmanlılar 2. Edebiyat" isimli maddesi: Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi - Eski Türk Edebiyatı Tarihi I, 5/9 (2007). ( ) Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi - Eski Türk Edebiyatı Tarihi II, 5/10 (2007). ( ) Osmanlı Edebiyatı Çalışmaları Bibliyografyası Veritabanı:
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri