Sevgili eşimin doğum gününü artık mezarında, mezarlıktaki çocukların diktiği gül fidanıyla kutlamak zorundayım. 1 Mayıs'ta tanıştık ve 2 gün sonra doğum günüydü. Ona o özel anahtarlığı hediye etmiştim, bambudan yapılmış küçük bir kız çocuğu figürü vardı. 79 gün sonra ise nikahımızı Sığacık Mavi Teos'ta kutladık. O günü, sıcak güneşin altında deniz manzarasını, birbirimizi tanıma heyecanımızı, ''siz'' ve ''biz'' olma yolundaki sohbetimizi hala canlı bir şekilde hatırlıyorum. Sonraki kutlama, eşimin teşhis konulmasından önceydi. Oğlumuzla birlikte evdeydik, televizyonun karşısında halının üzerinde oturmuştuk. Oğlumuz henüz 11-12 yaşlarındaydı. Bir sonraki doğum günü İstanbul'daydık, o artık yürüyemiyordu ve oğlumuzu İzmir'de bırakarak geldik. Son doğum gününde ise hastanedeydik, eşim o günü hatırlayamayacak kadar kötü durumdaydı. İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Ancak güzel anılar yıldızlar gibi uzakta parlayarak yüzümüzü güldürebilir, içimize fer verebilir. Hayat, bu yüzden yaşamaya değer.