Fen Lisesinden Düz Liseye Geçen Öğrencinin Deneyimi
Üniversite sınav sistemi değişimi öncesinde, dershanelerin henüz sınav sistemini anlatmak için kurulmadığı dönemde ortaöğretim başarı puanı, okulun genel ortalaması ile öğrencinin sınav performansı kıyaslanarak belirleniyordu. Bu durum, fen lisesi öğrencilerinin son sınıfta okuldan ayrılıp, ortalaması düşük olan düz liselere kaydolmalarına neden oluyordu. Nesiller değişti fakat o zamanların fen lisesi öğrencilerinin, ayrıldıkları lisede karizmatik bir havaları olduğunu hatırlıyorum. Okul yönetimi, "Bizim liseden de bir derece çıksın" diyerek çeşitli alımlı sözler sarf eder, "Yeğenim, seni C sınıfına alalım, o sınıftaki kızlar güzeldir" ya da "Muhittin Hoca, senin mahallede oturuyor, söyleyelim seni de alsın sabahları, yorulma otobüs köşelerinde" gibi cümlelerle fanilere karşı üstünlüklerini göstermeye çalışırlardı. Biz sigara içerken görünmemek için dumanı gizlemek için uğraşırken, diğerleri kantin deposunda çay ve sigara keyfi yapabiliyorlardı. Derslerin durumu malum: Defter kitap taşımaz, soruları sıranın üstünde çözerlerdi. Kitap getirecek olurlarsa genellikle soru bankası gibi olur ve o işle uğraşırken sınıfın geri kalanını umursamazlardı. Hocalar, sınıfı meşgul edecek bir soruyu tahtaya yazıp ardına çekilir, (unutmadan, genellikle sınıfın arkasında otururlar) ve bir gün ders anlatmayı hayal ettikleri bir okul hakkında bilgi edinmeye çalışırlardı. O yıllardan beri, potansiyel başarının bu denli değer gördüğünü gözlemleyememiştim.
Üniversite sınav sistemi değişimi öncesinde, dershanelerin henüz sınav sistemini anlatmak için kurulmadığı dönemde ortaöğretim başarı puanı, okulun genel ortalaması ile öğrencinin sınav performansı kıyaslanarak belirleniyordu. Bu durum, fen lisesi öğrencilerinin son sınıfta okuldan ayrılıp, ortalaması düşük olan düz liselere kaydolmalarına neden oluyordu. Nesiller değişti fakat o zamanların fen lisesi öğrencilerinin, ayrıldıkları lisede karizmatik bir havaları olduğunu hatırlıyorum. Okul yönetimi, "Bizim liseden de bir derece çıksın" diyerek çeşitli alımlı sözler sarf eder, "Yeğenim, seni C sınıfına alalım, o sınıftaki kızlar güzeldir" ya da "Muhittin Hoca, senin mahallede oturuyor, söyleyelim seni de alsın sabahları, yorulma otobüs köşelerinde" gibi cümlelerle fanilere karşı üstünlüklerini göstermeye çalışırlardı. Biz sigara içerken görünmemek için dumanı gizlemek için uğraşırken, diğerleri kantin deposunda çay ve sigara keyfi yapabiliyorlardı. Derslerin durumu malum: Defter kitap taşımaz, soruları sıranın üstünde çözerlerdi. Kitap getirecek olurlarsa genellikle soru bankası gibi olur ve o işle uğraşırken sınıfın geri kalanını umursamazlardı. Hocalar, sınıfı meşgul edecek bir soruyu tahtaya yazıp ardına çekilir, (unutmadan, genellikle sınıfın arkasında otururlar) ve bir gün ders anlatmayı hayal ettikleri bir okul hakkında bilgi edinmeye çalışırlardı. O yıllardan beri, potansiyel başarının bu denli değer gördüğünü gözlemleyememiştim.