<a>Ekşi İtiraf</a> içerikleri agresif bir şekilde eleştirmek için yeniden yazdım:
Tamamen birbirlerine güvenen insanlar her evin kapısına çelik kapı mı takardı? Belki de kilit icat bile edilmezdi. Çelik kapınızın kilidini çevirdiğinizde kendinizi gerçekten güvende hisseder misiniz, yoksa sadece kendi hapishanenizde miymiş gibi gelir size? Çelik kapı ve kilit, mahkumların en çok şikayet ettikleri iki şey değil mi? Eğer geleceğimizi biliyor olsaydık, hiç huzur arayışımız olur muydu? Belirsiz bir gelecek bizi huzursuz eder. Fakat geleceği asla bilemeyeceğimize göre, hiçbir zaman gerçek huzuru bulamayacak mıyız? Bu soruya cevap vermek veya sıkılmak istemiyorum, ancak gelecekteki belirsizlikleri azaltmaktan daha fazla huzur beklememeliyiz. Eğer hiç kıyafet almamış olsaydık, kilolarımızdan bu kadar şikayetçi olur muyduk? Deneme kabinlerindeki "Zayıfla biraz" önerisi, doktorlarınkinden daha etkili gibi görünüyor. Ama en azından mevsim değişikliklerinden dolayı kıyafet almak zorunda olduğumuz bir gerçek, değil mi? Ah, bu dünyanın eğik eksenindeki durum! Hep bu yüzden zayıflama kaygısı... Eğer cinsellik ve saygı kavramları hiç karışmasaydı nasıl olurdu? Mesela yaşlı bir teyze ile genç bir kadına aynı şekilde saygı gösterseydik, sorun olur muydu? Karşıdan karşıya geçemeyen bir teyze için yardım edenler, neden genç bir kadına laf atarlar veya talepkar bakışlarını sakınmazlar ki? Bir kadına saygı göstermek için cinsel özelliklerini yitirmiş olmasını beklemeli miyiz? Eğer hiçbir zaman reddedilmeyecek olsaydık, sevdiğimize açılma cesareti gösterir miydik hemen? Yani, aşık olduğumuz kişiye aşkımızı açıkladığımızda, karşılık olarak aşık olacağını bilmek güzel olurdu, değil mi? Şu anda aşık olmuşsanız, bu hayal güzel bir düşünce. Ama daha iyisini bulurum diye kaç kıyafetten vazgeçtiniz ya da daha güzel biri için kaç tane az güzel olanı reddettiniz? Sürekli daha iyisini bulma isteği yüzünden anlatmadığınız aşklar artardı, öyle değil mi? Eğer çektiğiniz acılar çok uzun sürdüyse, o acıları incelemeye ve anlamaya başlarsınız. Ancak bu, acının hafiflemesine yardımcı olmaz. Çektiğiniz acılarla genellikle mahkumsunuzdur. Çelik kapılar, güven eksikliği, huzursuzluk, zayıflıklarımız ve saygısızlıklar... Dikkat ettiyseniz, hayata dair farklı konular bunlar. Ama hepsi aslında benim içimde yer alan bir aşk hüznünden kaynaklanıyor. Ben, bu acılardan ders çıkarttım. Hiç tereddüt etmeden, daha iyisini bulacağımı umarak...
Tamamen birbirlerine güvenen insanlar her evin kapısına çelik kapı mı takardı? Belki de kilit icat bile edilmezdi. Çelik kapınızın kilidini çevirdiğinizde kendinizi gerçekten güvende hisseder misiniz, yoksa sadece kendi hapishanenizde miymiş gibi gelir size? Çelik kapı ve kilit, mahkumların en çok şikayet ettikleri iki şey değil mi? Eğer geleceğimizi biliyor olsaydık, hiç huzur arayışımız olur muydu? Belirsiz bir gelecek bizi huzursuz eder. Fakat geleceği asla bilemeyeceğimize göre, hiçbir zaman gerçek huzuru bulamayacak mıyız? Bu soruya cevap vermek veya sıkılmak istemiyorum, ancak gelecekteki belirsizlikleri azaltmaktan daha fazla huzur beklememeliyiz. Eğer hiç kıyafet almamış olsaydık, kilolarımızdan bu kadar şikayetçi olur muyduk? Deneme kabinlerindeki "Zayıfla biraz" önerisi, doktorlarınkinden daha etkili gibi görünüyor. Ama en azından mevsim değişikliklerinden dolayı kıyafet almak zorunda olduğumuz bir gerçek, değil mi? Ah, bu dünyanın eğik eksenindeki durum! Hep bu yüzden zayıflama kaygısı... Eğer cinsellik ve saygı kavramları hiç karışmasaydı nasıl olurdu? Mesela yaşlı bir teyze ile genç bir kadına aynı şekilde saygı gösterseydik, sorun olur muydu? Karşıdan karşıya geçemeyen bir teyze için yardım edenler, neden genç bir kadına laf atarlar veya talepkar bakışlarını sakınmazlar ki? Bir kadına saygı göstermek için cinsel özelliklerini yitirmiş olmasını beklemeli miyiz? Eğer hiçbir zaman reddedilmeyecek olsaydık, sevdiğimize açılma cesareti gösterir miydik hemen? Yani, aşık olduğumuz kişiye aşkımızı açıkladığımızda, karşılık olarak aşık olacağını bilmek güzel olurdu, değil mi? Şu anda aşık olmuşsanız, bu hayal güzel bir düşünce. Ama daha iyisini bulurum diye kaç kıyafetten vazgeçtiniz ya da daha güzel biri için kaç tane az güzel olanı reddettiniz? Sürekli daha iyisini bulma isteği yüzünden anlatmadığınız aşklar artardı, öyle değil mi? Eğer çektiğiniz acılar çok uzun sürdüyse, o acıları incelemeye ve anlamaya başlarsınız. Ancak bu, acının hafiflemesine yardımcı olmaz. Çektiğiniz acılarla genellikle mahkumsunuzdur. Çelik kapılar, güven eksikliği, huzursuzluk, zayıflıklarımız ve saygısızlıklar... Dikkat ettiyseniz, hayata dair farklı konular bunlar. Ama hepsi aslında benim içimde yer alan bir aşk hüznünden kaynaklanıyor. Ben, bu acılardan ders çıkarttım. Hiç tereddüt etmeden, daha iyisini bulacağımı umarak...