Burcumu öğrendiğimde genellikle karşılaştığım ilk tepki, 'Sen çok duygusal ve sulugözlüsündür artık!' oluyor. Ben de genellikle, 'Hayır, ben ağlamak konusunda zorlanırım, en son ne zaman hıçkırarak ağladığımı hatırlamam!' diyerek savuşturmaya çalışıyorum. Ne zaman ve nasıl oldu bilmiyorum, aslında biliyorum; her şey annemin 'Sen benim tek evladımsın, nişanlı olmadan evlendirmem seni' sözlerine inanmamla başladı -evet, burçla ilgili bir saflık var burada- ve Balkan göçmenliğinin sosyal normlarıyla birleşince işler içinden çıkılmaz bir hal aldı. Nişan alışverişi, bohça hazırlığı derken, 'Benimki çelik gibi!' diye övündüğüm sinirlerim elliceğine büründü ve her şeye ağlayan bir manyak haline geldim. Nişan hazırlıklarını büyük bir telaşla atlatalım, dualarla uğurlayalım derken sürekli olarak ağzımdan şükür duaları eksik olmuyor. Ayrıca neden annem gibi umursamaz bir insan evladı olamadım diye içlenmem de cabası. Neyse, şiar belli: "Kolaylaştır, hayırlısıyla Rabbim; tamamla, zor olmadan Rabbim."