İnsanlar, başlarda konuşmayı bile beceremezken, gün geldi türküler söylemeye başladılar. İnsanlar... başlarda yürümeleri bile mucizeyken, gün geldi özlediğine kavuşmak için koşmayı öğrendiler. Bu insanlar, başlarda basit aletleri bile yapmayı beceremeyen elleriyle, gün geldi sevgilisinin tenine nazikçe dokunmayı başardılar. Aynı insanlar, türküler söyleyebilen dilleriyle, gün geldi küfre de meylettiler. İnsanlar...birbirlerine sarılmak için koşabilecekken, gün geldi birbirlerine doğru koşmalarını, birbirlerini kovalamaya değiştiler. Bu insanlar, yârin teninde usulca gezen ellerini, yârini öldüren suç aletine dönüştürdüler. İnsanlar onca güzellikler yanında, kötülüklerini de büyüttüler. Her kötülük bir güzelliği unutturdu, birer birer. Tanışmak için önce güvenmek istiyorlar. Öpmek için sebep. Çok paraları olmadan, paylaşmayı mantıklı bulmuyorlar. Geleceklerini garanti altına almadan, aşık olmayı da. Dertlere derman olmanın değil, intikam almanın yollarını biliyorlar. Elinden tutmanın değil, üstüne basmanın olduğu gibi. Düşünebiliyor musun? “Sana aşığım” diyen birine “hayır, olmaz.” diye cevap vermeyi bile icat ettiler. Aslında hatırlıyor musun diye sormam gerekirdi sana. Evet, o benim ziyan olan sorum, o cevap da senin pişman olduğun cevabın. Kötülük yapmak ne zaman yanına kar kalır birisinin biliyor musun? Yaptığı kötülüğü unuttuğu zaman. Sen hatırlıyorsun verdiğin cevabı. Hatırlanmak, kötülük görenlerin intikamıdır. Ben intikam almak istemiyorum ama senin hafızan benden yana.