Üç gün bulutların üstünde uçsam, geri dönüşüm alnıma dayanan bir namluya dönüşür. Her şeyi ani bir panik ele geçirir, boğulma hissine ve baş dönmeme karşı olan direnişimi madalyon gibi taşırım. Bir içgüdü, beni her zaman mutsuz olmaya zorlar. Bir yanda aşırı huzursuzluk, bir yanda yüksek heyecan vardır. İkisi birbirine zıt, sürekli birbirleriyle kapışırlar. Hatta bir atak söz konusuysa, yaşadığım bir gün, karşılık olarak bir aylık hayatın uğultusunu bırakır bana. Sürekli yorgunumdur ve karşımdaki 'normal' kişilere, tepemde durmadan dönen mutsuzluk trenlerini göstermem bir halta yaramaz. İyice gerilirim. Bazen geçmişteki ince travmalarım, büyük bir ordu kurup itekler önüme. Mutlu olma şansım, bir değere dönüşemeyecek kadar yok görünür bana. Oldu ki, bir olay ya da bir kişi bunu kıracak gibi olduğunda, inancım aniden parlayıp sönen alevler gibidir. En yüksek değerle inanıp, en düşük değerle kaybederim onu. İyi şeylerin benim yüzeyimin üzerinden akıp gittiğini düşünürüm. Onlarla aramda hiçbir müdahaleye izin vermeyen karanlık bir yasa vardır. Sürekli, sürekli, sürekli aynı şeyleri yaşarım. Bazen bu mutlu olma 'yanılgısı' beklenenden uzun sürer. Belki 1, belki 2 hafta. Bu olağan dışı yükselmelerin sonunda, burnumdan ana sütü değil, çarpışmalar sayesinde kabuk bağlayan ruhum çıkar. Kendisi burnumdan çıkana kadar içeride denk geldiği ne varsa parçalar. O dönemde beni yormayan, ruh rendeleyicisi otomatik bir robotum vardır. Bu büyük boşalımın hemen ardından da büyük bir huzur, rahatlama, mutluluk hissi sarar her yerimi. Bir süre sonra, yine 'mutluluk yanılgısı' hissiyle birlikte her şey yeniden başlar. Benim dalgalarım asla durulmaz, cigerlerim su alacak yeri kalmadığında bile hala hayattayım. Tümü bunları bilmek, bu alevlenen mutluluk ataklarını, hızlı düşüşleri, ömürle beslenen kuşkuyu, kararıp tepeme düşmek üzere olan bulutları hissetmek, bende dimdik, yıkılmaz bir huzursuzluk yaratır. Bir şey, bana her zaman kaybettirir. Birini sevecek olsam, bir şeyin bitişine adanan pankartları gözümün içine sokar hayat. Bir işe ilgi duyacak olsam, ben daha harekete geçmeden listede üstüm çizilmiştir. Yağmur, beni zemine yapıştırmak için yağar. Başını okşadığım kedinin ölüsünü kaldırırım mutlaka. İlaçlar ve davranış terapileri beni ara ara topluma yamar. Ama hiç heveslenmem. Çünkü beynimde her zaman o dikişleri sökecek bir bıçak vardır. Ben, aynada bulanık bir lekeye dönüşüyorum. Her gece, uzanıp kendi boğazımı kesiyorum.