Hiç tanımadığınız insanlar hayatınızı birkaç saat içinde değiştirebilir. Güzel günlerin eşigindeydim ama hep eşigindeydim, şimdilerde o eşiği artık aştığımı düşünüyorum. Hep bir şeyler eksik kaldı hayatımda, hemen herkesin olduğu gibi. Umudumu kaybedip sadece şansına güvendiğim noktada onunla karşılaştım. Kaybetmeye alışmış, hisleri körelmiş olan bir insanın rahatlığı ile buluşmaya başladık. Kaybetmeye alışmış olmak çok kötü bir durum. "Alışmış olmak" kendi ve başkalarının acılarına karşı da insanı duyarsizleştiren bir durum.
Bu sefer hayal kırıklığına uğramadan daha en başında onu tanımaya çalışıp geleceğimizin olup olmayacağına karar verecektim ve köprüden önce çıkışa gidebilirdim. Birine ihtiyacım vardı, birine gerçekten çok ihtiyacım vardı ama sadece birine ihtiyacım var diye onunla birlikte olursam ona en büyük kötülüğü yapacağımı düşünüyordum. Onun da benim de son umut kırıntısıyla oynamak istemiyordum çünkü elinde kalan son şey o olabilirdi, ikimizinde. Ve yeterince tanımak için o sınırı aşmaya karar verdim çünkü mutluluğun eşiğindeydim. Eşiği geçtiğim anda ya mutlu olacaktım ya da tekrar dairenin başına gidecektim.
Elimizi tuttum. Çekmedi elini. Fısıldadı, "Yüreğim yüreğine – beni bu aşkın bilinmezliğine götür." diye. Şimdi o bilinmezliğin içinde el ele yürüyoruz. Ona gül bahçesi vadetmedim. Gelecek zor olacak belki de çok zor olacak. Ona elde edip edebileceği her şeyin şu an karşısında durduğunu, verebileceğim sadık, pazarlıksız, garantisiz bir yürek olduğunu, eğer bu ona yetmez ise bunu şimdi bilmek istediğimi söyledim. O bana güvendi ben de ona. Elimizde olan son umut kırıntılarını birbirimize verdik. Hiç tanımadığınız insanlar hayatınızı birkaç saat içinde değiştirebilir ve siz ömrünüzün geri kalanını o insanın bir tek kelimesine göre düzenlersiniz. O kelime "evet"ti. Bu eşikte beklemek zorunda değilim artık.
Bu sefer hayal kırıklığına uğramadan daha en başında onu tanımaya çalışıp geleceğimizin olup olmayacağına karar verecektim ve köprüden önce çıkışa gidebilirdim. Birine ihtiyacım vardı, birine gerçekten çok ihtiyacım vardı ama sadece birine ihtiyacım var diye onunla birlikte olursam ona en büyük kötülüğü yapacağımı düşünüyordum. Onun da benim de son umut kırıntısıyla oynamak istemiyordum çünkü elinde kalan son şey o olabilirdi, ikimizinde. Ve yeterince tanımak için o sınırı aşmaya karar verdim çünkü mutluluğun eşiğindeydim. Eşiği geçtiğim anda ya mutlu olacaktım ya da tekrar dairenin başına gidecektim.
Elimizi tuttum. Çekmedi elini. Fısıldadı, "Yüreğim yüreğine – beni bu aşkın bilinmezliğine götür." diye. Şimdi o bilinmezliğin içinde el ele yürüyoruz. Ona gül bahçesi vadetmedim. Gelecek zor olacak belki de çok zor olacak. Ona elde edip edebileceği her şeyin şu an karşısında durduğunu, verebileceğim sadık, pazarlıksız, garantisiz bir yürek olduğunu, eğer bu ona yetmez ise bunu şimdi bilmek istediğimi söyledim. O bana güvendi ben de ona. Elimizde olan son umut kırıntılarını birbirimize verdik. Hiç tanımadığınız insanlar hayatınızı birkaç saat içinde değiştirebilir ve siz ömrünüzün geri kalanını o insanın bir tek kelimesine göre düzenlersiniz. O kelime "evet"ti. Bu eşikte beklemek zorunda değilim artık.