breaking bad deyince yaz sıcağında giyilen mont ve kapaklı motorola geliyor. Ozzy Osbourne sahnede civciv ezdi mi bilmiyorum ama ben ezdim. Anneannemlerin bahçesinde minnak bir çocuk olup uslu uslu oynarken üzerime yürüyen civcivi tehdit olarak algılayıp üstüne basmıştım. Gerçek metalcilik budur. Geçen gün biri bana "lise bitti mi?" diye sordu. Genç gösterdiğimi düşünüp sevineyim mi yoksa taşak geçtiğini düşünüp üzüleyim mi bilemedim. Trump'un surat rengi tüm renk ayarları sonda olan atv gibi. Gündüz vakti hiç uyuyamıyorum. Otuz yaşıma geldim hâlâ gündüz uyuma diye bir şeyin nasıl olduğundan haberim yok. İsmi tek kelimelik ve iki tane sessiz harfin yan yana gelmesiyle oluşan türk korku filmlerinden nefret ediyorum. Yolda yürürken kızlar götüne baktığımı zannetmesinler diye onları solluyorum. Bu sefer de onlar benim götüme bakmasın diye hızlanıp arayı açıyorum. Yeni gelen askerlerin araç kullanmayı öğrenmesi için beni araç komutanı yaptılar. Elli kişiye eğitim verdim, sadece iki kişi araba kullanmayı bilmediğimi anladı. Askerliği bedelli yapan insan vatanını daha çok seviyordur bana göre. Ben askerlik yaptım, bi de üzerine para aldım. Oysa çekilecek dert değil. Hiç meyve yemiyorum. Tek sevdiğim meyve olan karpuzu da en son iki sene önce falan yemişimdir. Sattığım gitarlarımı özlüyorum. Burada bazen Pink Floyd, Led Zeppelin, Queen, Beatles diye tartışıyorlar. Bakın arkadaşlar, bizi kimse bölemez. Ama Queen diyenler yanımda dursun. Şebnem Ferah’ın “Benim çakıl taşlarım var, irili ufaklı” dizelerini duyduğumda duygulanıyorum. Aklıma düşürdüğüm böbrek taşları yüzünden çektiğim sancılar geliyor. Ölmeden önce yapmam gerekenler: “Dünya turu, bungee jumping ve güneş gözlüğüyle çekyatta oturup fotoğraf çektirmek.” Bir gün kapıya çıkıp Forrest Gump gibi “burayı da geçeyim, şurayı da geçeyim” diyerek ülkeyi terk edeceğim.