Eliza Matsunaga: Once Upon a Crime, suç ve adalet hakkındaki algılarımızı sorgulatan bir belgesel. Ancak, konuyu ilginç bir şekilde ele alıyor ve izleyicileri katilin bakış açısına çekiyor. Bu durum, izleyicileri suçlunun geçmişine ve yaşadığı travmalara empati duymaya teşvik ediyor. Ancak, burada bir sorun ortaya çıkıyor: Belgesel, suçlunun eylemlerini haklı çıkarmaya ve normalleştirmeye çalışıyor mu?
Bu belgesel, infaz hukukundaki değişimi ve cezalandırma yerine ıslahın önemini vurguluyor. Geçmişte öldürülen bir kişinin verimsizliği, şimdi öldürmemenin ve suçluları ıslah etmenin daha faydalı olduğu fikrine yol açmış. Ancak, bu durum suçlunun eylemlerini hafife almamıza neden olabiliyor. Belgesel, suçlunun trajik geçmişini ve zorlu hayat şartlarını göstererek empati kurmamızı istiyor. Ancak, bu empati bazen suçlunun eylemlerini haklı çıkarmaya ve mağdura empati duymamayı içerebiliyor.
Örneğin, belgesel izleyicileri, kadının kocasını öldürdüğü için çocuklarından kopmuş bir babanın acısını görmezden geliyor. Suçlunun çocukken yaşadığı istismar veya fakirliği vurgulayarak, suçunu hafifletmeye çalışıyoruz. Ancak, tacize uğramamış kadın var mıdır? Hepimiz ayrıcalıklı koşullarda mı büyüdük? Belgesel, bu soruları göz ardı ediyor ve izleyicileri suçluya sempati duymaya teşvik ediyor.
Ayrıca, psikolojik şiddetin fiziksel şiddetle aynı düzeyde ele alınması da sorunlu bir durum. Psikolojik şiddet gösteren biri ile birini öldüren birinin eylemleri eşdeğer midir? Herkesi anlamak zorunda mıyız? Dünya'nın bu "herkesi anlama" ve "normalleştirme" kültürü rahatsız edici olabilir. İnsanlar olarak, yaptıkları eylemlerle tanımlanırlar ve bu eylemlerin sonuçları da önemlidir. Travmaların veya burçların arkasına saklanarak şiddeti normalleştirmek, bir gün mağdur olabileceğimiz anlamına gelebilir.
Bu belgesel, suçlunun bakış açısını sunarken, izleyicileri mağdura empati duymamız konusunda başarısız oluyor. İnsanları anlamaya çalışmak yerine, ortalamaya uymaya odaklanmalıyız. Feminizm meselesine gelince, feminizme zarar veren şey, çalışmayı reddeden ve eskortluğa başvuran kadınlardır. Travmaların veya burçların arkasına saklanarak sorumluluklarından kaçıyorlar.
Eliza Matsunaga: Once Upon a Crime, suçun ardındaki hikayeleri ortaya çıkarmaya çalışan ilgi çekici bir belgesel. Ancak, suçluya sempati duymaya ve mağdura empati duymamayı teşvik eden anlatımı sorunlu. İnsanları anlamaya çalışmak yerine, eylemlerine ve ortalamaya uymaya odaklanmalıyız. Aksi takdirde, şiddetin mağduru biz olabiliriz.
Bu belgesel, infaz hukukundaki değişimi ve cezalandırma yerine ıslahın önemini vurguluyor. Geçmişte öldürülen bir kişinin verimsizliği, şimdi öldürmemenin ve suçluları ıslah etmenin daha faydalı olduğu fikrine yol açmış. Ancak, bu durum suçlunun eylemlerini hafife almamıza neden olabiliyor. Belgesel, suçlunun trajik geçmişini ve zorlu hayat şartlarını göstererek empati kurmamızı istiyor. Ancak, bu empati bazen suçlunun eylemlerini haklı çıkarmaya ve mağdura empati duymamayı içerebiliyor.
Örneğin, belgesel izleyicileri, kadının kocasını öldürdüğü için çocuklarından kopmuş bir babanın acısını görmezden geliyor. Suçlunun çocukken yaşadığı istismar veya fakirliği vurgulayarak, suçunu hafifletmeye çalışıyoruz. Ancak, tacize uğramamış kadın var mıdır? Hepimiz ayrıcalıklı koşullarda mı büyüdük? Belgesel, bu soruları göz ardı ediyor ve izleyicileri suçluya sempati duymaya teşvik ediyor.
Ayrıca, psikolojik şiddetin fiziksel şiddetle aynı düzeyde ele alınması da sorunlu bir durum. Psikolojik şiddet gösteren biri ile birini öldüren birinin eylemleri eşdeğer midir? Herkesi anlamak zorunda mıyız? Dünya'nın bu "herkesi anlama" ve "normalleştirme" kültürü rahatsız edici olabilir. İnsanlar olarak, yaptıkları eylemlerle tanımlanırlar ve bu eylemlerin sonuçları da önemlidir. Travmaların veya burçların arkasına saklanarak şiddeti normalleştirmek, bir gün mağdur olabileceğimiz anlamına gelebilir.
Bu belgesel, suçlunun bakış açısını sunarken, izleyicileri mağdura empati duymamız konusunda başarısız oluyor. İnsanları anlamaya çalışmak yerine, ortalamaya uymaya odaklanmalıyız. Feminizm meselesine gelince, feminizme zarar veren şey, çalışmayı reddeden ve eskortluğa başvuran kadınlardır. Travmaların veya burçların arkasına saklanarak sorumluluklarından kaçıyorlar.
Eliza Matsunaga: Once Upon a Crime, suçun ardındaki hikayeleri ortaya çıkarmaya çalışan ilgi çekici bir belgesel. Ancak, suçluya sempati duymaya ve mağdura empati duymamayı teşvik eden anlatımı sorunlu. İnsanları anlamaya çalışmak yerine, eylemlerine ve ortalamaya uymaya odaklanmalıyız. Aksi takdirde, şiddetin mağduru biz olabiliriz.