Gateria'da bulunan bir restoran var. Bilbao'ya yaklaşık 1 saat, San Sebastian'a ise yaklaşık yarım saat uzaklıkta. Rezervasyon yapmadan gitmek istemeniz mümkün değil, çünkü tam kapasite. Restorana adını veren Juan Sebastian Elkano'nun heykeli hemen karşısında. Park yeri bulmak biraz zor olabiliyor. Yol kenarında süreli park yerleri var, ama ne kadar süreyle park edebileceğinizi bilmiyoruz, çünkü oranın adet ve geleneklerini öğrenemedik. Yavaş yavaş ilerleyip ikinci yaya geçidini geçip sola dönerseniz, güzel park yerleri var. Biz oraya park ettik.
Gelelim yediğimize içtiğimize. Aitor Arregi abimiz sipariş almaya geldi. Biz tadım menüsünü inceliyorken kaçıncı geldiğimizizi sordu. İlk geldiğimizizi söyledik. "Tadım menüsüne girmeyin, ne yemeye geldiniz?" dedi. "Kalkan (turbot) yemeye geldik" dedik. "Benim de iki gündür Bilbao'da kokotxas arıyorum ama bulamadim" dedim. O zaman bir porsiyon kokotxas'ı ızgara ve soslu olarak yaptırıp iki kişi için bolustureceğini söyledi. İçecek olarak da "İspanyol şarabı bilmiyoruz sen ne uygunsa yedigimize eşleştirir getir" dedik. Zeytinyağı, ekmek ve ikram olarak ceviche getirdiler. Zeytinyağı erken hasat, yüksek polifenollu, tahminim asiditesi 0.3-0.5 arası bir yerde. Ceviche gayet güzeldi, ne çok pişmiş ne de çok diriydi. Aç geldiğimiz için tabii ki sildik, supurduk.
Plato guiso (marin stew of squid "begihaundi"): Tabanda murekkep balığının murekkebi ile servis edilen bir çeşit güveç. Güzel, lezzetli, yenebilir ama bir daha yer miyim? Yemem herhalde. Başka yerde yiyecek olsam kesin yerim ama oraya kadar gitmişken bunu yemem. Kokotxas: Hake (merluza) balığının gidişi. Soslu ve sossuz olarak yedik. İkisi de gayet güzeldi. Bir daha yer miyim? Kesin yerim. Rodaballo (turbot): Kalkan izgara. Bizim karadeniz kalkanında olan düğmeler bunda yok. Mangalları ve izgaraları özel olarak kalkan ve dil balığı pişirmek için üretilmiş diye tahmin ediyorum. Yediğim en iyi balık olduğunu söyleyebilirim. Odun komurunda piştiği için odun komuru kokusu da arkadan vuruyordu. Servisi en jelatinli alt kısmı, biraz daha yavan orta kısmı ve kilcikli ama lezzetli üst kısmı olarak kendileri yaptılar tabaklara dağıttılar. Üzerine biraz da getirdikleri tabaktan sos eklediler. Oynamamız için kalkanı masaya bıraktılar ve istediğimiz zaman hepsini temizleyebileceklerini belirttiler. Biraz uğraştıktan sonra sağolsunlar gelip hepsini temizledi, tabaklara dağıttı, biz de sildik, supurduk.
Racion helado de queso (cheese ice cream): Tabanda kırmızı orman meyvelerinden yaptıkları serbet üzerine peynirli dondurma. Yanında da espresso ile bitirdik. Dondurma buram buram süt kokuyor ve serbet ile çok güzel dengeliyor. Hesap: Bir Michelin yıldızlı bir restoran için bu kadar yeme içmeye gayet normal geldi. Başka bir yerde olsa (Bask bölgesinde olunca seviye biraz yüksek) iki Michelin yıldızı olsa olurdu bence. Neyse almasın iki yıldız, fiyatlar da artmasın. Zaten çok umurlarında da değil gibi Michelin. Yaz sonu dil balığı yemeye gider miyim bilmiyorum ama seneye fırsat olursa kışın kalkan yemeye giderim diye düşünüyorum.
Dönüş yolunda dinleyesiniz diye buraya da Cesária Evora'nın kadife sesini bırakıyorum. Sahil yolundan giderken dinlersiniz. Afiyet olsun efenim...
Gelelim yediğimize içtiğimize. Aitor Arregi abimiz sipariş almaya geldi. Biz tadım menüsünü inceliyorken kaçıncı geldiğimizizi sordu. İlk geldiğimizizi söyledik. "Tadım menüsüne girmeyin, ne yemeye geldiniz?" dedi. "Kalkan (turbot) yemeye geldik" dedik. "Benim de iki gündür Bilbao'da kokotxas arıyorum ama bulamadim" dedim. O zaman bir porsiyon kokotxas'ı ızgara ve soslu olarak yaptırıp iki kişi için bolustureceğini söyledi. İçecek olarak da "İspanyol şarabı bilmiyoruz sen ne uygunsa yedigimize eşleştirir getir" dedik. Zeytinyağı, ekmek ve ikram olarak ceviche getirdiler. Zeytinyağı erken hasat, yüksek polifenollu, tahminim asiditesi 0.3-0.5 arası bir yerde. Ceviche gayet güzeldi, ne çok pişmiş ne de çok diriydi. Aç geldiğimiz için tabii ki sildik, supurduk.
Plato guiso (marin stew of squid "begihaundi"): Tabanda murekkep balığının murekkebi ile servis edilen bir çeşit güveç. Güzel, lezzetli, yenebilir ama bir daha yer miyim? Yemem herhalde. Başka yerde yiyecek olsam kesin yerim ama oraya kadar gitmişken bunu yemem. Kokotxas: Hake (merluza) balığının gidişi. Soslu ve sossuz olarak yedik. İkisi de gayet güzeldi. Bir daha yer miyim? Kesin yerim. Rodaballo (turbot): Kalkan izgara. Bizim karadeniz kalkanında olan düğmeler bunda yok. Mangalları ve izgaraları özel olarak kalkan ve dil balığı pişirmek için üretilmiş diye tahmin ediyorum. Yediğim en iyi balık olduğunu söyleyebilirim. Odun komurunda piştiği için odun komuru kokusu da arkadan vuruyordu. Servisi en jelatinli alt kısmı, biraz daha yavan orta kısmı ve kilcikli ama lezzetli üst kısmı olarak kendileri yaptılar tabaklara dağıttılar. Üzerine biraz da getirdikleri tabaktan sos eklediler. Oynamamız için kalkanı masaya bıraktılar ve istediğimiz zaman hepsini temizleyebileceklerini belirttiler. Biraz uğraştıktan sonra sağolsunlar gelip hepsini temizledi, tabaklara dağıttı, biz de sildik, supurduk.
Racion helado de queso (cheese ice cream): Tabanda kırmızı orman meyvelerinden yaptıkları serbet üzerine peynirli dondurma. Yanında da espresso ile bitirdik. Dondurma buram buram süt kokuyor ve serbet ile çok güzel dengeliyor. Hesap: Bir Michelin yıldızlı bir restoran için bu kadar yeme içmeye gayet normal geldi. Başka bir yerde olsa (Bask bölgesinde olunca seviye biraz yüksek) iki Michelin yıldızı olsa olurdu bence. Neyse almasın iki yıldız, fiyatlar da artmasın. Zaten çok umurlarında da değil gibi Michelin. Yaz sonu dil balığı yemeye gider miyim bilmiyorum ama seneye fırsat olursa kışın kalkan yemeye giderim diye düşünüyorum.
Dönüş yolunda dinleyesiniz diye buraya da Cesária Evora'nın kadife sesini bırakıyorum. Sahil yolundan giderken dinlersiniz. Afiyet olsun efenim...