Geçen gün Kadıköy'de son durak olan Söğütlüçeşme metrobüs durağından indim. Yıllardır aynı noktada polisler tarafından yapılan kimlik kontrolü devam ediyor. Bu sefer de oradalar. İçlerinden biri var ki, tövbeler olsun, insanı kendine çekme konusunda oldukça başarılı. İnenleri sırayla çağırırken o da benim sıramı beklerken gözüme kestirdi. "Sen, sen!" diye seslenerek yanına çağırdı. Her seferinde içimden Kemal Sunal'ın film replikleri gibi bir ses yankılanıyor, "Beeen?" diye. "Sen" kelimesini alıp ona "Beeen" şeklinde yanıt veriyorum. Bir sonraki çağrısında "Sen gel!" dediğinde ben de "Ula been!" diye karşılık veriyorum. "Sen de gel!" dediği zaman ise "Eeee been?" şeklinde bir diyalog oluşuyor kafamda. Adamın haberi olmadan böyle bir içsel monolog yaşanıyor aramızda. Birkaç gün sonra tekrar karşılaştık. Sonra bir daha. Ve bir kez daha. Adamın boyu uzun, onu geçerken hafifçe yukarı doğru eğilerek geçiyorum ki beni görsün. Arkadaşım bana ne yaptığımı sorduğunda, "Belki bir sonraki sefer yanına gidip kelepçeniz var mı diye sorarım, belki şansımı denemeliyim" diye düşündüm. Şimdilik en azından adam bana "Sen gelme ulan ayı" demedi, daha iyisini yapabilirim umarım.