Türkiye siyasetinin gördüğü en korkak politikacı, Recep Tayyip Erdoğan'dır. Kendisini çok iyi bir hatip olarak tanıtan ve toplulukları ikna edici bir üslupla konuşabilen Erdoğan'ın, güçlü bir okuma yeteneği ve vurguları doğru zamanlamayla kullanma becerisi vardır. Ancak, bu yeteneklerinin ardında yatan gerçek, prompterdan okuduğu önceden hazırlanmış metinlerdir.
Peki, onu korkak yapan ne? Bugüne dek, başka hiçbir siyasi parti lideriyle açık bir oturumda karşılaşma cesareti gösterememiştir. Sadece dünürünün veya cemaat televizyonlarının seçilmiş gazetecilerinin sorduğu, önceden hazırlanmış sorularla dolu programlara katılması ve bu programların dışında kalan tüm medyaya karşı sindirme politikası izlemiştir.
Erdoğan, 80'lerin sonu ve 90'ların başında, Özal, Demirel, İnönü, Türkeş ve Erbakan gibi siyasetçilerin aktif olduğu dönemi hatırlayanlar, onun siyaset tarzının ne kadar korkak ve utanç verici olduğunu çok iyi anlayabilirler. O dönem, apolitik bir genç olarak, bütçe görüşmelerini komedi programı bekler gibi izlerdim ve seçim öncesi TRT'den yayınlanan, tüm liderlerin katıldığı açık oturumları heyecanla takip ederdim. Şimdi ise, Erdoğan'ın bu kaçak dövüşen boksör tavrını gördükçe utanıyorum.
Muhalefetin bir eleştirisini veya sözünü, danışmanlarının prompterda hazırladığı metni kullanarak günler sonra cevaplaması, beyni olan herkes için utanç vericidir. Erdoğan'ın korkak siyaseti, Türkiye'nin demokratik değerlerinden uzaklaşmasına ve özgür medyanın sindirilmesine neden olmuştur. Bu durum, ülkedeki düşünce özgürlüğünü ve sağlıklı bir muhalefet ortamını olumsuz yönde etkilemektedir.
Erdoğan'ın bu korkak siyasetine karşı durmak ve Türkiye'yi daha demokratik bir geleceğe taşımak için, cesur ve ilkeli bir muhalefetin ortaya çıkması gerekmektedir.
Peki, onu korkak yapan ne? Bugüne dek, başka hiçbir siyasi parti lideriyle açık bir oturumda karşılaşma cesareti gösterememiştir. Sadece dünürünün veya cemaat televizyonlarının seçilmiş gazetecilerinin sorduğu, önceden hazırlanmış sorularla dolu programlara katılması ve bu programların dışında kalan tüm medyaya karşı sindirme politikası izlemiştir.
Erdoğan, 80'lerin sonu ve 90'ların başında, Özal, Demirel, İnönü, Türkeş ve Erbakan gibi siyasetçilerin aktif olduğu dönemi hatırlayanlar, onun siyaset tarzının ne kadar korkak ve utanç verici olduğunu çok iyi anlayabilirler. O dönem, apolitik bir genç olarak, bütçe görüşmelerini komedi programı bekler gibi izlerdim ve seçim öncesi TRT'den yayınlanan, tüm liderlerin katıldığı açık oturumları heyecanla takip ederdim. Şimdi ise, Erdoğan'ın bu kaçak dövüşen boksör tavrını gördükçe utanıyorum.
Muhalefetin bir eleştirisini veya sözünü, danışmanlarının prompterda hazırladığı metni kullanarak günler sonra cevaplaması, beyni olan herkes için utanç vericidir. Erdoğan'ın korkak siyaseti, Türkiye'nin demokratik değerlerinden uzaklaşmasına ve özgür medyanın sindirilmesine neden olmuştur. Bu durum, ülkedeki düşünce özgürlüğünü ve sağlıklı bir muhalefet ortamını olumsuz yönde etkilemektedir.
Erdoğan'ın bu korkak siyasetine karşı durmak ve Türkiye'yi daha demokratik bir geleceğe taşımak için, cesur ve ilkeli bir muhalefetin ortaya çıkması gerekmektedir.