Erkek Ortamının Kadınlara Yönelik Zorbalığı
Gelin biraz bu konuya dikkat çekelim. Bir zamanlar, kadınlar ailelerinin erkeklerinden kahvehane gibi yerlerin önünden geçmemeleri konusunda uyarılırdı. Bu uyarıyı o dönemin kadınları muhtemelen tam olarak anlamlandıramazdı ancak o zamanın koşullarında, karşı gelmek veya sorgulamak için kendilerini yeterince güçlü hissetmedikleri için genellikle kabul ederlerdi. Peki, o dönemin kahvehanelerinde kimler bulunurdu? İşte asıl sorun burada başlıyor, yanlış şeylerle mücadele ediyoruz.
O semtin esnafı, gençleri, yaşlılarından oluşan erkek topluluğu kahvehanede bulunan kişilerdi. Yani o semtin erkekleri. Peki, neden bu sosyal çevrede günlük olarak karşılaşılan bu insan grubu, aile erkeğinin zihninde potansiyel sapıklar olarak algılanıyor? Çünkü muhtemelen bu tür sahneler yaşanıyordu:
Muhittin: Of, bak şuna...
Seyfettin: Oh, oh, oh...
Abidin: Bak bak, kimin nesi bu?
Seyfettin: Yeni taşınan öğretmen.
Bu tür diyaloglara tanık olan ya da katılan erkekler, durumun yanlışlığını fark etseler bile aynı düşüncüde olmayan bir tutum sergilemek sosyal dışlanmaya yol açacaktı. Cesur olanlar ise karşı çıkmaya cesaret etse, aynı durumu tekrar yaşasalar, artık eyleme geçmek, kavga etmek ve belki de başlarını belaya sokmak zorunda kalacaklardı.
Bu gibi durumlarda, "Senin anan mı, bacın mı, karın mı? Kime ne?" gibi sözler sarf edilirken, belki de genç ve bekar bir adamın annesi ya da evli bir adamın eşi bu duruma tepki gösterecek ve sorunu dile getirecek kadar cesur olmayabilirdi. Çevredeki insanlar ise "Sadece geçmiyor kahvenin önünden, ne var bunda?" diyerek, aslında zihinlerdeki bu sapkınlığın yaygınlaşmasına seyirci kalıyorlardı.
Her ne kadar bazı cesur kişiler karşı duruş sergileseler de, günümüzde böyle davrananların sayısı hala çok az. Benzer şekilde, sadık kalan erkekler de yaşadıkları zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu konuya daha sonra değineceğim. Haydi, sağlıklı günler!
Gelin biraz bu konuya dikkat çekelim. Bir zamanlar, kadınlar ailelerinin erkeklerinden kahvehane gibi yerlerin önünden geçmemeleri konusunda uyarılırdı. Bu uyarıyı o dönemin kadınları muhtemelen tam olarak anlamlandıramazdı ancak o zamanın koşullarında, karşı gelmek veya sorgulamak için kendilerini yeterince güçlü hissetmedikleri için genellikle kabul ederlerdi. Peki, o dönemin kahvehanelerinde kimler bulunurdu? İşte asıl sorun burada başlıyor, yanlış şeylerle mücadele ediyoruz.
O semtin esnafı, gençleri, yaşlılarından oluşan erkek topluluğu kahvehanede bulunan kişilerdi. Yani o semtin erkekleri. Peki, neden bu sosyal çevrede günlük olarak karşılaşılan bu insan grubu, aile erkeğinin zihninde potansiyel sapıklar olarak algılanıyor? Çünkü muhtemelen bu tür sahneler yaşanıyordu:
Muhittin: Of, bak şuna...
Seyfettin: Oh, oh, oh...
Abidin: Bak bak, kimin nesi bu?
Seyfettin: Yeni taşınan öğretmen.
Bu tür diyaloglara tanık olan ya da katılan erkekler, durumun yanlışlığını fark etseler bile aynı düşüncüde olmayan bir tutum sergilemek sosyal dışlanmaya yol açacaktı. Cesur olanlar ise karşı çıkmaya cesaret etse, aynı durumu tekrar yaşasalar, artık eyleme geçmek, kavga etmek ve belki de başlarını belaya sokmak zorunda kalacaklardı.
Bu gibi durumlarda, "Senin anan mı, bacın mı, karın mı? Kime ne?" gibi sözler sarf edilirken, belki de genç ve bekar bir adamın annesi ya da evli bir adamın eşi bu duruma tepki gösterecek ve sorunu dile getirecek kadar cesur olmayabilirdi. Çevredeki insanlar ise "Sadece geçmiyor kahvenin önünden, ne var bunda?" diyerek, aslında zihinlerdeki bu sapkınlığın yaygınlaşmasına seyirci kalıyorlardı.
Her ne kadar bazı cesur kişiler karşı duruş sergileseler de, günümüzde böyle davrananların sayısı hala çok az. Benzer şekilde, sadık kalan erkekler de yaşadıkları zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu konuya daha sonra değineceğim. Haydi, sağlıklı günler!