Rahatlığa alışma: Bir yaşa kadar evlenmeyen erkek o saatten sonra düzenini oturtmuş, huzura ermiş oluyor. Yalnızlığa ve özgürlüğe alışkın hale geliyor. Bu özgürlüğü illa evlenirse kadın dırdır edecek arkadaşlarınla görüşme diyecek diye anlamayın. Kendi iç huzuru bu, evde bekleyeni yok, birini düşünmeden sırf kendini düşünerek hareket edebilme rahatlığı. Yıllarca böyle yaşayan birinin tekrar "co-dependent" bir yaşama dönmesi zorlaşıyor.
Tırt adetler: Ülkemizde evlilik denen kavramın çok tırt adetleri var. Biraz yalın yaşamak isteyen ve mahalle baskısı, toplumsal baskı gibi şeyleri sallamayan adam için bunları bekleyen eş, aile, çevre falan çok gereksiz. Sene olmuş 2024, hala evin önünde davul zurnayla kafa şişirmeceler, trafik konvoyu yapıp yol kapamacalar, kornaya abanarak kafa şişirmeceler, "ooo bu evleniyo, geçireyim" diyen berberi kuaförü mobilyacısı düğün saloncusu pastacısı herkes, yok şu kadar gram altın verdin bunu taktın kavgası falan filan.
Kabus hikayeler: Şu aralar boşanma oranları zirve yaptı, sadece kuşakla ilgili de değil bu, gen X de boşanıyor bu yaşında sapır sapır. Gen Y daha da beter, gen Z zaten kendini bile çekemiyor, eş mi çekecek. Dahası korkunç hikayeler var etrafta. 3-5 ay evli kaldı diye bunca senelik birikiminin yarısını heba eden, hayat boyu nafaka falan ödemesi gereken, eski eşinin manitasıyla çıktığı tatili nafakayla ödeyenler falan. Eskiden daha hayalperestti dünya. Artık ciddi ciddi biraz maddi gücü yerinde adam için çok büyük risk bu. Yıllardır oturttuğu düzen ve elde ettiği gelir iki hatalı dava sonucuyla gittiği gibi gelecek için de para bağlama riski var. Ha, maddi gücü o kadar olmayan da zaten imkansızlığı dert ediyordur.
Metamorfoz: Erkekler evlenince değişiyor bizi cepte görüyor, eskisi kadar ilgi göstermiyor falan diyor kızlar. Bir noktaya kadar haklılar. Ama bunu yapacak erkek kendini belli eder zaten. Kadınlarda durum çok daha sinsi, çok daha güçlü. Çoğu erkek imzayı atana kadar kiminle evlendiğini anlamıyor. Kimisi son dakikada fark ediyor, ya da içgüdüsel bir şekilde sudan sebebe bağlayıp son anda düğün iptal ediyor. Eminim yaşı 35+ olan ve büyük şehirde yaşayan herkes son anda davetiyesi hazır düğün iptal oluşuna denk gelmiştir. Kadının nikah sonrası patronizing tavrı, diktatöre dönüşmesi, cinselliğin bitmesi, kendini salması (evlendikten sonra 1 senede 20 kilo alan kadın gördüm), birdenbire ortaya çıkan kapris veya baskıcı tutum falan bir anda adamın üzerine çöküyor.
Simbiyotluk: Bu biraz ilk maddeye giriyor. Ülkede birey olamayan çok fazla kadın var. Kendi başına yaşam kuramıyorlar. Bu biraz da kadını ikinci plana atan geleneksel kültürden kaynaklı. O yüzden kadını da bundan dolayı suçlayamıyorum. Çocukluğundan, gençliğinden itibaren çünkü kendisine ayakları üzerinde durma, başlıbaşına birey olma ve kendini bu yönde geliştirerek bağımsızlık kazanma şansı verilmemiş. Bu özelliğini geliştirip sivriltememiş. Kültürel bir problem. Kendi ayakları üzerinde duramayan kadın, sürekli olarak eşini darlıyor. Bu yüzden erkeğin tek başına biraz vakit geçirmesi, arkadaşlarıyla haftada bir akşam dışarı çıkması ya da 1 saat playstation oynaması veya haftada bir takımının maçını izlemesi, bir hobisiyle ilgilenmesi problem olabiliyor.
Aileler: Türkiye'de "eşinle değil ailesiyle evlenirsin" mantığı var. Çoğu ailede tuhaf tuhaf görenekler, abidik gubidik beklentiler ve daha da önemlisiz haddini bilmezlik ve her işe karışmaya çalışmaca olabiliyor. Bu da bir yere kadar çekilir.
Göz açılması: Erkek dediğin düz gider. Ama yaş ilerledikçe erkeğin de gözü açılıyor. Zamanla kendi değerini fark ediyor, kendine değer katıyor, ve karşısındaki partnerinden de aynı şekilde beklentisi giderek yükseliyor. Artık memeye bakmıyor gençlikteki gibi diyecem ama yalan, 70inde de bakarız memeye. Ama o meme imza attırmya yetmiyor artık.
Tırt adetler: Ülkemizde evlilik denen kavramın çok tırt adetleri var. Biraz yalın yaşamak isteyen ve mahalle baskısı, toplumsal baskı gibi şeyleri sallamayan adam için bunları bekleyen eş, aile, çevre falan çok gereksiz. Sene olmuş 2024, hala evin önünde davul zurnayla kafa şişirmeceler, trafik konvoyu yapıp yol kapamacalar, kornaya abanarak kafa şişirmeceler, "ooo bu evleniyo, geçireyim" diyen berberi kuaförü mobilyacısı düğün saloncusu pastacısı herkes, yok şu kadar gram altın verdin bunu taktın kavgası falan filan.
Kabus hikayeler: Şu aralar boşanma oranları zirve yaptı, sadece kuşakla ilgili de değil bu, gen X de boşanıyor bu yaşında sapır sapır. Gen Y daha da beter, gen Z zaten kendini bile çekemiyor, eş mi çekecek. Dahası korkunç hikayeler var etrafta. 3-5 ay evli kaldı diye bunca senelik birikiminin yarısını heba eden, hayat boyu nafaka falan ödemesi gereken, eski eşinin manitasıyla çıktığı tatili nafakayla ödeyenler falan. Eskiden daha hayalperestti dünya. Artık ciddi ciddi biraz maddi gücü yerinde adam için çok büyük risk bu. Yıllardır oturttuğu düzen ve elde ettiği gelir iki hatalı dava sonucuyla gittiği gibi gelecek için de para bağlama riski var. Ha, maddi gücü o kadar olmayan da zaten imkansızlığı dert ediyordur.
Metamorfoz: Erkekler evlenince değişiyor bizi cepte görüyor, eskisi kadar ilgi göstermiyor falan diyor kızlar. Bir noktaya kadar haklılar. Ama bunu yapacak erkek kendini belli eder zaten. Kadınlarda durum çok daha sinsi, çok daha güçlü. Çoğu erkek imzayı atana kadar kiminle evlendiğini anlamıyor. Kimisi son dakikada fark ediyor, ya da içgüdüsel bir şekilde sudan sebebe bağlayıp son anda düğün iptal ediyor. Eminim yaşı 35+ olan ve büyük şehirde yaşayan herkes son anda davetiyesi hazır düğün iptal oluşuna denk gelmiştir. Kadının nikah sonrası patronizing tavrı, diktatöre dönüşmesi, cinselliğin bitmesi, kendini salması (evlendikten sonra 1 senede 20 kilo alan kadın gördüm), birdenbire ortaya çıkan kapris veya baskıcı tutum falan bir anda adamın üzerine çöküyor.
Simbiyotluk: Bu biraz ilk maddeye giriyor. Ülkede birey olamayan çok fazla kadın var. Kendi başına yaşam kuramıyorlar. Bu biraz da kadını ikinci plana atan geleneksel kültürden kaynaklı. O yüzden kadını da bundan dolayı suçlayamıyorum. Çocukluğundan, gençliğinden itibaren çünkü kendisine ayakları üzerinde durma, başlıbaşına birey olma ve kendini bu yönde geliştirerek bağımsızlık kazanma şansı verilmemiş. Bu özelliğini geliştirip sivriltememiş. Kültürel bir problem. Kendi ayakları üzerinde duramayan kadın, sürekli olarak eşini darlıyor. Bu yüzden erkeğin tek başına biraz vakit geçirmesi, arkadaşlarıyla haftada bir akşam dışarı çıkması ya da 1 saat playstation oynaması veya haftada bir takımının maçını izlemesi, bir hobisiyle ilgilenmesi problem olabiliyor.
Aileler: Türkiye'de "eşinle değil ailesiyle evlenirsin" mantığı var. Çoğu ailede tuhaf tuhaf görenekler, abidik gubidik beklentiler ve daha da önemlisiz haddini bilmezlik ve her işe karışmaya çalışmaca olabiliyor. Bu da bir yere kadar çekilir.
Göz açılması: Erkek dediğin düz gider. Ama yaş ilerledikçe erkeğin de gözü açılıyor. Zamanla kendi değerini fark ediyor, kendine değer katıyor, ve karşısındaki partnerinden de aynı şekilde beklentisi giderek yükseliyor. Artık memeye bakmıyor gençlikteki gibi diyecem ama yalan, 70inde de bakarız memeye. Ama o meme imza attırmya yetmiyor artık.