hayatımda bir dönem; küçük/büyük fark etmeksizin kararlarımı sürekli erteleme hastalığından muzdariptim. bir dostum oğuz atay’ın tutunamayanlar ’da geçen şu cümleleri atarak, beni nazikçe uyardı. ne vakit bu hastalığa tutulacak olsam aklıma gelir. "yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."