"DOĞRU KİŞİYİ BULMAK: KALIBIN TAM OLUŞUMU"
Her bireyin içinde, sevgili, eş veya aşk için bir kalıp vardır. Yılların birikiminin bir sonucu olarak, özenle ve titizlikle oluşturulmuş bu kalıbı, birlikte olduğumuz veya aşık olduğumuz kişilere oturtmaya çalışırız. Ancak bazen bu kişiler, kalıba sığmayacak kadar küçük gelir ve ısrarla zorlarız ya da beklediğimizden fazla büyük gelir ve hiç sığdıramayız. İşte, doğru insanı bulmak, tam da o kalıbı kendisinin oturtmasıdır. Bu farkındalıkla birlikte her şey gözümüze farklı gelmeye başlar. Emeği ve yüreğiyle işlediğimiz aşkı karşımızda bulduğumuzda, söyledikçe büyütür, konuştukça geliştiririz onu. Sesini duymak, nefes almak gibi hayati bir ihtiyaç haline gelir o, en zor anlarımızda bize gülümseyen yüzdür. Saatlerce, günlerce konuşmaktan sıkılmayı unutturan, söyleyecek daha çok şey olduğunu hissettiren bir deneyimdir. Susmanın anlamı, sadece gözlerine takılı kalmak ya da telefonun diğer ucundan nefesini dinlemektir. Onu her yerde yanında taşırsın, yemek yerken bile yanındaki sandalyeye başka kimseyi oturtmak istemezsin, çocuksu bir yaklaşımla şarkılar söylemek, notaları takip ederek aşkını anlatmaktır. Bu sevginin içinde yürürsün, kanatlarını kullanmadan uçmanın ne demek olduğunu görürsün. O tebessüm hiç gözlerinden gitmek bilmez; aşkı haykırdıkça çoğalan, yaşadıkça büyüyen ve büyüdükçe sığmayan bir duygudur. Taşar ve yeni yıldızlar yaratırsın, onu hatırlatan. Aşk, içine akan yağmur gibi olup yaşamayı daha çok sevmeni sağlar. Meger dersin ki, meğer ben yaşamıyormuşum. Ne kadar çok yeşil varmış, ne kadar çok aydınlatırmış güneş, meğer gece karanlık ve kasvetli değilmiş. Bu aşk için her şeyi göze alabileceğini bilirsin, asla dediklerine kulak asmadan önündekilere tekme atarsın. Doğru bildiğin şey, işte o kişidir. Yıllarca beklediğin, kopyalarıyla acı çektiğin aşk karşındadır ve onu bırakmak istemezsin. Canını yakmadan sıkıca sarılırsın. İşte doğru kişiyi bulmak budur; diğer yarını bulmak ve bulduğun anda ona aşık olmak, bırakmamak için sıkı sıkıya sarılmaktır.
Her bireyin içinde, sevgili, eş veya aşk için bir kalıp vardır. Yılların birikiminin bir sonucu olarak, özenle ve titizlikle oluşturulmuş bu kalıbı, birlikte olduğumuz veya aşık olduğumuz kişilere oturtmaya çalışırız. Ancak bazen bu kişiler, kalıba sığmayacak kadar küçük gelir ve ısrarla zorlarız ya da beklediğimizden fazla büyük gelir ve hiç sığdıramayız. İşte, doğru insanı bulmak, tam da o kalıbı kendisinin oturtmasıdır. Bu farkındalıkla birlikte her şey gözümüze farklı gelmeye başlar. Emeği ve yüreğiyle işlediğimiz aşkı karşımızda bulduğumuzda, söyledikçe büyütür, konuştukça geliştiririz onu. Sesini duymak, nefes almak gibi hayati bir ihtiyaç haline gelir o, en zor anlarımızda bize gülümseyen yüzdür. Saatlerce, günlerce konuşmaktan sıkılmayı unutturan, söyleyecek daha çok şey olduğunu hissettiren bir deneyimdir. Susmanın anlamı, sadece gözlerine takılı kalmak ya da telefonun diğer ucundan nefesini dinlemektir. Onu her yerde yanında taşırsın, yemek yerken bile yanındaki sandalyeye başka kimseyi oturtmak istemezsin, çocuksu bir yaklaşımla şarkılar söylemek, notaları takip ederek aşkını anlatmaktır. Bu sevginin içinde yürürsün, kanatlarını kullanmadan uçmanın ne demek olduğunu görürsün. O tebessüm hiç gözlerinden gitmek bilmez; aşkı haykırdıkça çoğalan, yaşadıkça büyüyen ve büyüdükçe sığmayan bir duygudur. Taşar ve yeni yıldızlar yaratırsın, onu hatırlatan. Aşk, içine akan yağmur gibi olup yaşamayı daha çok sevmeni sağlar. Meger dersin ki, meğer ben yaşamıyormuşum. Ne kadar çok yeşil varmış, ne kadar çok aydınlatırmış güneş, meğer gece karanlık ve kasvetli değilmiş. Bu aşk için her şeyi göze alabileceğini bilirsin, asla dediklerine kulak asmadan önündekilere tekme atarsın. Doğru bildiğin şey, işte o kişidir. Yıllarca beklediğin, kopyalarıyla acı çektiğin aşk karşındadır ve onu bırakmak istemezsin. Canını yakmadan sıkıca sarılırsın. İşte doğru kişiyi bulmak budur; diğer yarını bulmak ve bulduğun anda ona aşık olmak, bırakmamak için sıkı sıkıya sarılmaktır.