Kendi deneyimlerimden yola çıkarak evlilik konusunda bir inceleme yapacağım ancak bu sefer daha agresif bir yaklaşımla ele alacağım. Her türlü tartışmaya açık olacağımı önceden belirtmek isterim. Evliliğin olumlu yönleri düşünüldüğünde;- Toplum nezdinde resmi olarak kabul görmüş bir birliktelik yaşarsınız, toplumun yargısı ya da bakışlarıyla karşılaşmazsınız. (Bu noktada kadınların çoğunlukla şımartıldığını ve ayrıcalıklı muamele gördüğünü belirtmek isterim)- Beraber resmi bir sözleşme imzalarsınız ve birbirinize ciddi taahhütlerde bulunursunuz. Bu taahhütler sadece basit cümleler değil, hukuki anlamda sorumlu olduğunuzu beyan eder.- Birlikte sevgililik döneminden daha derin bir bağa adım attığınızı hissedersiniz.- Ortak hayaller kurmuş olabilirsiniz ancak artık birlikte içine girdiğiniz bir yaşam şekli oluşur. Ev işleri, aile işleri gibi konular evlilik kurumuyla doğrudan ilişkili olmasa da, insanların hayata bakış açılarıyla ilgilidir. Bu detaylara girmeyeceğim çünkü o kısım gereksiz ve anlamsız. Örneğin, bazı kişiler evlilikte kadının ev işi yapması gerektiğini düşünürken, ben kendi ailemden örnekler vererek kadın ve erkek arasındaki iş bölümünden bahsedeceğim. Ben evde her türlü işi rahatlıkla yapabilirim; yemek yaparım, temizlik yaparım, ütü yaparım. Dolayısıyla ev işlerinin cinsiyetle doğrudan bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda şikayet eden kadınlar bana taşralı gibi geliyor. Sanırım köylerinden biriyle evlenmişler diyorum. Televizyonda bile bu kadar geride kalmış düşünceler yer almıyor. Örneğin, Seinfeld dizisinde ev işlerini Jerry yapıyordu. How I Met Your Mother dizisinde Ted kendi evini idare ediyordu. Bu tür yapımların yıllar önce yayınlanmış olduğunu unutmamak gerekiyor. Hayat ortak bir mücadeledir, ev işleri de ortaklaşa bir şekilde yapılmalıdır.
Evlilikle ilgili olumsuz yönlerine geçecek olursak;- Türk hukuk sisteminde evlilik kurumu, maalesef erkekler için olumsuz bir şekilde şekillendirilmiş içtihatlarla doludur. Ne sizin yüzünüzden, ne de karşı tarafın yüzünden sorunlar çıksa da, içine düşeceğiniz kabus dolu günler sizi bekler. Boşanma sürecinin getirdiği travmaları henüz tatmamış olabilirsiniz. Kadınlar için mağduriyet durumu zor olabilir ancak erkekler için bu felaket bir senaryodur. Kimse evlenmek için boşanmayı düşünmez ama işler her zaman planladığınız gibi gitmeyebilir. - Türkiye'de cinsiyet eşitliği konusunda hala yeterli bir denge sağlanmamış durumdadır, bu da evlilik ilişkisine direkt olarak yansır. Erkekler için de, kadınlar için de inşa etmeyi, sorumluluk almayı bilmeyen birçok insanla karşılaşmak mümkündür.- Mal, mülk ortaktır ve bu durumu ilk başta sorun etmeyebilirsiniz fakat duyguların, maddenin ve maddi çıkarların önüne geçer. Genellikle erkekler ailelerinin geleceği adına hareket eder ve ev, eşyalar gibi şeyler genellikle kadının isteklerine göre alınır ve kurgulanır. Boşanma aşamasında ise bu durum erkek açısından kayıplara yol açabilir.- Eğer boşanma durumunda duygusal olarak güçlü değilseniz, zor zamanlar geçirebilirsiniz. En güçlü erkekler bile psikolojik olarak yıpranabilir. Travmatik bir boşanma yaşamak zorunda olmadığınızı unutmayın. Ben bu süreci atlattım ancak bunu nasıl atlattığımı siz de görmek istiyor musunuz? - Evliliğin içinde "sana bir kulübe yapsam da hayatım boyunca seninle yaşasam" diyen kadınlar, zamanla değişebilirler. 3+1 ev yetmeyebilir, bahçeli ya da denize nazır bir ev bile yetersiz gelebilir. Kültürel etkenler ve değerlerin maddi kazançlar karşısında nasıl sönükleştiği konusunda kadınları eleştirmiyorum. Ünlü Alman masalını hatırlayacak olursak, balıkçı hikayesindeki eşyalar kadınlarımızın beklentilerini yansıtmaktadır.- Evliliğin maddi ve manevi yükü çoğunlukla erkeğe aittir. Sürekli çalışmanız, eve para getirmeniz ve sürekli ilgi bekleyen bir eşin ilgisini karşılamanız beklenir. Karşılığını verseniz de yetersiz kalabilirsiniz, çünkü mesele sadece siz olmadığınız içindir. Sizin dışınızda farklı "lezzetler", farklı "heyecanlar" da olabilir. Aldatma genel bir sorundur ve ne zaman kazanacağınız belli olmaz. Sosyal medya ve televizyon kanallarının sürekli etkilemesi, internetin getirdiği sınırsızlık toplumda ve özellikle kadınlarda aldatma oranını artırmıştır. Bu yüzden "sevdiğim adamla evlendik, her şey güzel gidiyor" düşüncesi artık azınlıkta kalan bir düşüncedir. Sizden daha iyi, sizden daha zengin kimse mutlaka vardır ve emek verdiğiniz ilişki sıradanlaşıp monotonlaştığında, bu bile size dert olabilir. Siz güvenilir bir liman, sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir yuva hayal ederken, karşı taraf için her şey farklı olabilir. (insanın kendi kıyaslamalarını yapması gereken cümle)- Eskiden boşanmış ustalar, mühendisler, doktorlar gibi kişileri görür ve üzülürdüm fakat tam olarak anlamazdım, belki yanlış bir tercihti derdim. Bir cerrahın karısının sürekli aldatması gibi trajik durumlarla karşılaştığımda hayal edin; sürekli yoğun bir tempoda çalışan, sürekli stres altında olan bu insan, bir yandan hata yapmamalı ve moralini yüksek tutmalıdır. Kazancını tüketerek eve ve ailesine harcar ve sonunda karısının aldatmasıyla yüzleşirse ne olur? Facia.
Evde sizi aldatan bir eşin psikolojinizi nasıl etkileyebileceğini düşünün. Proje başında olan mühendis, sınırda asker, nöbette polis ve yoğun mesailerle geçen ustalar bu durumlarla karşılaşabilir. Neden evleniyorlar? Acaba aldatılmak mı için? Evlilik içinde aldatmanın kadınlar için normalleştirildiği bir dönemde yaşıyoruz. Hukuk sistemimiz, kadınların eşlerini aldatmasını resmen onaylar hale gelmiştir. Aile birliği kopmasın, ama kadın aldatmış olsun, sorun değil. Tüm boşanma hukuku bu düşünce üzerine kurulmuş gibidir. Rahmi Koç'un aldatıldığı, Orlando Bloom'un aldatıldığı, Johnny Depp'in maruz kaldığı zorluklar karşısında siz onlardan daha başarılı, daha zengin ve daha ünlü müsünüz? Bunlar sevgiyi bilmiyordu, siz mi biliyorsunuz? Şu gerçeği göz ardı etmeyelim, Türkiye'de ve dünyada her geçen gün artan aldatma vakaları sadakat kavramının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Umarım ahlaki değerleri tekrar elde etme yolunda batılı ülkeleri örnek alabiliriz.
Evlilikle ilgili olumsuz yönlerine geçecek olursak;- Türk hukuk sisteminde evlilik kurumu, maalesef erkekler için olumsuz bir şekilde şekillendirilmiş içtihatlarla doludur. Ne sizin yüzünüzden, ne de karşı tarafın yüzünden sorunlar çıksa da, içine düşeceğiniz kabus dolu günler sizi bekler. Boşanma sürecinin getirdiği travmaları henüz tatmamış olabilirsiniz. Kadınlar için mağduriyet durumu zor olabilir ancak erkekler için bu felaket bir senaryodur. Kimse evlenmek için boşanmayı düşünmez ama işler her zaman planladığınız gibi gitmeyebilir. - Türkiye'de cinsiyet eşitliği konusunda hala yeterli bir denge sağlanmamış durumdadır, bu da evlilik ilişkisine direkt olarak yansır. Erkekler için de, kadınlar için de inşa etmeyi, sorumluluk almayı bilmeyen birçok insanla karşılaşmak mümkündür.- Mal, mülk ortaktır ve bu durumu ilk başta sorun etmeyebilirsiniz fakat duyguların, maddenin ve maddi çıkarların önüne geçer. Genellikle erkekler ailelerinin geleceği adına hareket eder ve ev, eşyalar gibi şeyler genellikle kadının isteklerine göre alınır ve kurgulanır. Boşanma aşamasında ise bu durum erkek açısından kayıplara yol açabilir.- Eğer boşanma durumunda duygusal olarak güçlü değilseniz, zor zamanlar geçirebilirsiniz. En güçlü erkekler bile psikolojik olarak yıpranabilir. Travmatik bir boşanma yaşamak zorunda olmadığınızı unutmayın. Ben bu süreci atlattım ancak bunu nasıl atlattığımı siz de görmek istiyor musunuz? - Evliliğin içinde "sana bir kulübe yapsam da hayatım boyunca seninle yaşasam" diyen kadınlar, zamanla değişebilirler. 3+1 ev yetmeyebilir, bahçeli ya da denize nazır bir ev bile yetersiz gelebilir. Kültürel etkenler ve değerlerin maddi kazançlar karşısında nasıl sönükleştiği konusunda kadınları eleştirmiyorum. Ünlü Alman masalını hatırlayacak olursak, balıkçı hikayesindeki eşyalar kadınlarımızın beklentilerini yansıtmaktadır.- Evliliğin maddi ve manevi yükü çoğunlukla erkeğe aittir. Sürekli çalışmanız, eve para getirmeniz ve sürekli ilgi bekleyen bir eşin ilgisini karşılamanız beklenir. Karşılığını verseniz de yetersiz kalabilirsiniz, çünkü mesele sadece siz olmadığınız içindir. Sizin dışınızda farklı "lezzetler", farklı "heyecanlar" da olabilir. Aldatma genel bir sorundur ve ne zaman kazanacağınız belli olmaz. Sosyal medya ve televizyon kanallarının sürekli etkilemesi, internetin getirdiği sınırsızlık toplumda ve özellikle kadınlarda aldatma oranını artırmıştır. Bu yüzden "sevdiğim adamla evlendik, her şey güzel gidiyor" düşüncesi artık azınlıkta kalan bir düşüncedir. Sizden daha iyi, sizden daha zengin kimse mutlaka vardır ve emek verdiğiniz ilişki sıradanlaşıp monotonlaştığında, bu bile size dert olabilir. Siz güvenilir bir liman, sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir yuva hayal ederken, karşı taraf için her şey farklı olabilir. (insanın kendi kıyaslamalarını yapması gereken cümle)- Eskiden boşanmış ustalar, mühendisler, doktorlar gibi kişileri görür ve üzülürdüm fakat tam olarak anlamazdım, belki yanlış bir tercihti derdim. Bir cerrahın karısının sürekli aldatması gibi trajik durumlarla karşılaştığımda hayal edin; sürekli yoğun bir tempoda çalışan, sürekli stres altında olan bu insan, bir yandan hata yapmamalı ve moralini yüksek tutmalıdır. Kazancını tüketerek eve ve ailesine harcar ve sonunda karısının aldatmasıyla yüzleşirse ne olur? Facia.
Evde sizi aldatan bir eşin psikolojinizi nasıl etkileyebileceğini düşünün. Proje başında olan mühendis, sınırda asker, nöbette polis ve yoğun mesailerle geçen ustalar bu durumlarla karşılaşabilir. Neden evleniyorlar? Acaba aldatılmak mı için? Evlilik içinde aldatmanın kadınlar için normalleştirildiği bir dönemde yaşıyoruz. Hukuk sistemimiz, kadınların eşlerini aldatmasını resmen onaylar hale gelmiştir. Aile birliği kopmasın, ama kadın aldatmış olsun, sorun değil. Tüm boşanma hukuku bu düşünce üzerine kurulmuş gibidir. Rahmi Koç'un aldatıldığı, Orlando Bloom'un aldatıldığı, Johnny Depp'in maruz kaldığı zorluklar karşısında siz onlardan daha başarılı, daha zengin ve daha ünlü müsünüz? Bunlar sevgiyi bilmiyordu, siz mi biliyorsunuz? Şu gerçeği göz ardı etmeyelim, Türkiye'de ve dünyada her geçen gün artan aldatma vakaları sadakat kavramının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Umarım ahlaki değerleri tekrar elde etme yolunda batılı ülkeleri örnek alabiliriz.
