Babama rest çekip altı ay boyunca bu lanet olası fabrikada çalıştım. Tam da kış ayıydı, o soğuk, karanlık kış. Güneş görmüyordun. Yarasa gibi, gün yüzü görmeden, karanlıkta dolaşıyordun. Sabah daha yoldaki çukurlardan gecenin karanlığı gitmemişken uyanıyorsun ama bilincine ancak fabrikaya varıp makineler çalışınca kavuşuyordun. Ne ara uyudun, ne ara uyandın, oraya nasıl geldin belli değildi. Bazen iş arkadaşlarımdan birine "Benim burada ne işim var?" diye sormak geliyor aklıma. Öğlene doğru fabrikanın pencerelerinden uzanan ışık huzmeleri görüldüğü zaman, insan nur yağıyor sanıyor. Ellerine gün ışığı doldurup yüzüne suresin geliyor. O kadar hasret kalmışsın ki. Akşam da gecenin gölgeleri suya düşmeden çıkamıyorsun. Bir de mesaiye kaldıysan eve avcılar tarafından vurulmuş bir yaban domuzu gibi pislik içinde sürüne sürüne ancak varıyorsun. Ama en güzel tarafı, öyle deliksiz uyuyordun ki insan rüya bile görmüyor. Fabrikada çalışan tüm emekçi kardeşlerimin Allah yar ve yardımcısı olsun.