Annemin her gün iş çıkışıma yakın saatlerde çocuğu parka götürdüğü bir dönemdeyiz. Bu yüzden mahalle ile kaynaşmış durumda.
Şimdi, ben çalışmama rağmen tek çocuğum olmasına kafayı takmışlar. Annem, bakın beni değil, annemi bu konuda o kadar çok darlamışlar ki çocuk konusunda, elinde olsa annem 3. çocuğunu yapacakmış gibi hissettirdikleri yargılarla dolu.
Annem konuya karışmadığını söylediğinde konu bana geldi tabii.
“Sen bu çocuğa kardeş yapmayacak mısın?” diye sordular bana doğrudan. “Yok, yapmayacağım.” cevabımla onları bir nebze olsun memnun ettim. "Neden?" diye sordular. “1 tane yeter." diye cevap verdim. Mahallenin tüm teyzelerinin yadırgayıcı bakışlarını üzerime çekmeye başladım.
“Olmuyor mu yoksa?” diye sordular. “Bilmem, denemedim." Bu cevapla onları biraz daha şaşırtmaya çalıştım.
O bakışları, küçük çaplı şokları ve “İnşallah olur, 1 çocukla olmaz.” gibi cümleleri artık dinlemekten yoruldum. “2 çocuğa nasıl bakayım ben?” diye sormakla kendimi savunmaya başladım. “Annen bakar çocuğa, çalışıyorsun. Eve 2 maaş giriyor. 2ye de bakarsın 3e de. Bak ben tek maaşla 4 çocuğa bakıyorum. Bak bunda da 3 tane var. Allah kısmetini veriyor.”
İşte bu noktada ben artık yılmaya başladım. Mahallenin diğer kadınları da 4 çocuklarının durumlarını anlatmaya başladılar, ama ben artık dinlemek istemiyorum. Allah bahtlarını güzel eylesin.
“Sen çocuğun eskilerini ne yapıyorsun?” diye sordular. “Var bir tanıdık, onun çocuğuna veriyorum.”
“Bu senekileri bize versen, bizim küçüklerin ihtiyacı var.”
“Aaa neden küçük olan kısmetiyle gelmedi mi?” diye sorup, en yaşlı teyzenin aklında nasıl da terbiyesiz olduğuma dair düşünceler oluşmaya başlıyor.
“4 çocuk var ya bende ondan dedim, çocuk bitmiyor, ihtiyaç bitmiyor.”
“Ama sen benden daha iyisin, 4 kat kısmetlisin valla.”
“Öyle olur mu hiç?”
“Sende 1 çocuğun masrafı, bende 4. Ben çalışmıyorum bile.”
“E ablam sen neden 4 çocuk yaptın ya?”
“Oldu, Allah'ın kısmeti işte.”
“Tamam, veririm o zaman.”
Bu sırada diğer gelin geldi.
“Sen çocuğun bebek arabasını kullanıyor musun hala? Büyümüş artık.” diye sordu.
“Kullanmıyorum.”
“İşine yaramıyorsa onu da ben alayım.”
“E senin çocuklar da büyüdü, nasıl binecekler?”
“Kız, en küçüğü binecek. Allah nasip ederse 7 ay sonra geliyor.”
Burası benim tükendiğim nokta oldu. Halkın en içinden yaptığım sosyolojik tespitlere göre, 2 tane sebep var gerçekten.
1) Zaten kısmetiyle gelecek, neden çok çocuk yapmasın ki?
2) Korunma ne gerçekten bilmiyorlar. Onların gözünde biz sevişmiyoruz çünkü başka çocuk yok. Onların hayatı renkli, kırbaçlar, şaplaklar...
Şimdi, ben çalışmama rağmen tek çocuğum olmasına kafayı takmışlar. Annem, bakın beni değil, annemi bu konuda o kadar çok darlamışlar ki çocuk konusunda, elinde olsa annem 3. çocuğunu yapacakmış gibi hissettirdikleri yargılarla dolu.
Annem konuya karışmadığını söylediğinde konu bana geldi tabii.
“Sen bu çocuğa kardeş yapmayacak mısın?” diye sordular bana doğrudan. “Yok, yapmayacağım.” cevabımla onları bir nebze olsun memnun ettim. "Neden?" diye sordular. “1 tane yeter." diye cevap verdim. Mahallenin tüm teyzelerinin yadırgayıcı bakışlarını üzerime çekmeye başladım.
“Olmuyor mu yoksa?” diye sordular. “Bilmem, denemedim." Bu cevapla onları biraz daha şaşırtmaya çalıştım.
O bakışları, küçük çaplı şokları ve “İnşallah olur, 1 çocukla olmaz.” gibi cümleleri artık dinlemekten yoruldum. “2 çocuğa nasıl bakayım ben?” diye sormakla kendimi savunmaya başladım. “Annen bakar çocuğa, çalışıyorsun. Eve 2 maaş giriyor. 2ye de bakarsın 3e de. Bak ben tek maaşla 4 çocuğa bakıyorum. Bak bunda da 3 tane var. Allah kısmetini veriyor.”
İşte bu noktada ben artık yılmaya başladım. Mahallenin diğer kadınları da 4 çocuklarının durumlarını anlatmaya başladılar, ama ben artık dinlemek istemiyorum. Allah bahtlarını güzel eylesin.
“Sen çocuğun eskilerini ne yapıyorsun?” diye sordular. “Var bir tanıdık, onun çocuğuna veriyorum.”
“Bu senekileri bize versen, bizim küçüklerin ihtiyacı var.”
“Aaa neden küçük olan kısmetiyle gelmedi mi?” diye sorup, en yaşlı teyzenin aklında nasıl da terbiyesiz olduğuma dair düşünceler oluşmaya başlıyor.
“4 çocuk var ya bende ondan dedim, çocuk bitmiyor, ihtiyaç bitmiyor.”
“Ama sen benden daha iyisin, 4 kat kısmetlisin valla.”
“Öyle olur mu hiç?”
“Sende 1 çocuğun masrafı, bende 4. Ben çalışmıyorum bile.”
“E ablam sen neden 4 çocuk yaptın ya?”
“Oldu, Allah'ın kısmeti işte.”
“Tamam, veririm o zaman.”
Bu sırada diğer gelin geldi.
“Sen çocuğun bebek arabasını kullanıyor musun hala? Büyümüş artık.” diye sordu.
“Kullanmıyorum.”
“İşine yaramıyorsa onu da ben alayım.”
“E senin çocuklar da büyüdü, nasıl binecekler?”
“Kız, en küçüğü binecek. Allah nasip ederse 7 ay sonra geliyor.”
Burası benim tükendiğim nokta oldu. Halkın en içinden yaptığım sosyolojik tespitlere göre, 2 tane sebep var gerçekten.
1) Zaten kısmetiyle gelecek, neden çok çocuk yapmasın ki?
2) Korunma ne gerçekten bilmiyorlar. Onların gözünde biz sevişmiyoruz çünkü başka çocuk yok. Onların hayatı renkli, kırbaçlar, şaplaklar...