Farkındalık, kişinin zekâ seviyesinden bağımsız, yaşadıklarından edindiği tecrübelerle ulaştığı bir beceridir. Doğuştan değildir, öğrenilir. Bir bebeğe sıcak bir çay kaşığı uzattığınızda kaşığı almak ister, elini değdirir ve yanar. Aynı kaşığı tekrar uzattığınızda almayı reddeder çünkü elinin yanacağını bilir. Yani insan hayatı boyunca önce kendi yaşadıklarından, sonra şahit olduklarından farkındalık becerisini bilerek veya bilmeyerek geliştirir. Edinilmesi bazen 'çok' sancılı süreçler gerektirebilir ama asla bela ya da işkence değildir. Bir aşamadan sonra lütuf sayılır. Evinden çıkarken hırsız girebilme ihtimaline karşı evinin kapısını açık bırakıp bırakmaman da farkındalıkla ilgilidir, üniversite tercihin de. Trafikte ehliyet kemeri takıp takmaman da farkındalıkla ilgilidir, hayatına dahil edeceğin kişiyi özenle seçmen de. Ne ye, ne kadar üzüleceğinin sınırı bile farkındalıkla ilgilidir. Sana duygusuz ya da aşırı duygusal bir canlı olmayı değil; hayatın en acı gerçeklerini bile, en makul seviyede karşılayıp kucaklamayı sunar farkındalık. İşkence mi? Muhatabı için daha fazlası bile olabilir, evet. Manipülatif kişilikler için farkındalık sahibi biri işkencedir mesela; şekilden şekile girerler, eğilip bükülürler, kırk takla atarlar ama karşısında her şeyin “farkında” olan biri varsa manipülasyonlarının esamesini bile okutamazlar. Hayatın önce kendini bilmeyenler için acımasız olduğu gerçeğini es geçmeyin. Asıl işkenceyi bilincinizi devredışı bıraktığınızda lime lime yaşatırlar.