Madrigal'ın umut dolu şarkısının melodisi hala kulaklarımda çınlıyor. Bugün kampüs gerçekten harikaydı, rüzgar saçlarımda dans ediyordu. Ne yazık ki sadece 4 saat uyuyabildim ve yine bazı şeyleri yetiştiremedim. Yarın için tekrar koşturmak zorundayım. Sabah toplantılar, işler derken bir şekilde başka bir işime kaçabilmişim ve bir "aferin" almışım. Son şansım verilmiş gibi hissediyorum. Geçen iki gecede sabretmeye çalışıyorum ve artık her şeyi bir kenara bırakıp evime gitmek istiyorum. Evimi çok özledim, terapistimle de bir süredir konuşamadım, gerilmiş hissediyorum. Kendimi bir tatil hayal ediyorum; ayaklarımı kuma gömüp, elime biramı alıp güneşin altında kocaman bir şapka ile dinlenmek istiyorum. Deniz kokusu ciğerlerime dolmalı. Ama yine de garip bir şekilde iyi hissediyorum. Beğenilmek ve beğenmek bana enerji veriyor. Enerji içecekleri ve neskafeyle ayakta duruyorum, kajular benim enerji kaynağım ve maalesef sigaraya aşığım. Annemin salonunda tek başıma konuşlanmış gibiyim, hatta halıda bile uyuyorum ki kolayca uyanabileyim. Bir kafeden içeceğimi almak için gittiğimde Seden Gürel çalıyormuş, bekarlığa veda partisi varmış. Seden Gürel'e hayranım, evrenle iletişim halindeyim, kafamda sürekli konuşmalar dönüyor. Arabada farklı şarkılar çalıyor: "Ama artık arkama bakmayacağım, yoldayım sonunda; kaçmadım ama hayatta zorlu bir yolculuk. Gülmeden nereye kadar? Belki başka yerlerde farklı hayatlar, farklı insanlar var." Bekleyin güzel insanlar, size güzel anılar getireceğim. Güzel gülüşlere bayılırım, bir gülüş bile bende farklı duygular uyandırabilir. Eve döndüğümde bir şampanya patlatmalı, kutlamalı bir hafta sonu geçirmeliyim. Bekleyin, geliyorum. Şimdi sadece biraz uyuyacağım, belki 40 dakika olur, belki de yarım saat. Her şeyi bir şekilde hallederiz değil mi? Olur, gider. "Attım her şeyi, yaktım hepsini."