Felsefenin tek faydasının kız düşürmek olduğuna dair şu içeriği eleştirel bir şekilde yeniden yazdım:
Ah, insan hatalarının sonucunda yaşanan bir trajedi... Modern dünyada, akıllı olmalarıyla tanınan erkekler arasında, Bakunin'e dair bir öyküye dönüşen karmaşık bir çöküşe tanık olmak gerçekten üzücü. Eskiden, birisi "Bakunin okuyorum" deseydi, hemen her kadının dikkatini çekerdi, ama o günler geride kaldı.
Üç gün önce, tanımadığım biri tarafından başka biriyle tanıştırılmak üzereydim. Sonuçta bulunduğum durumu önemsemiyordum; çünkü elimde, Bakunin'den Kropotkin'e, hatta en olmadık durumda Stepanoviç'e kadar bilgi dolu bir silah vardı.
Karşılıklı olarak oturduk ve biralar sipariş ettik. Ardından, muhabbete başladık. Bir süre sonra karşımdaki kişi sordu, "Son zamanlarda ne yapıyorsun?" Ben de, Bakunin üzerine derinlemesine araştırmalar yaptığımı ve anarşinin insanlığa olan etkilerini incelediğimi belirttim. Felsefeleri didik didik ediyor, isyana zemin hazırlıyor, anarşinin kan dolaşımımızdaki etkilerini araştırıyor, tabuları alt üst etmeye çalışıyordum.
Bir süre Bakunin'den bahsettim, isyanını, alışveriş yaptığı bakkal ile yaşadığı komik anıları anlattım. Ancak karşımdaki sadece telefonuna odaklanmıştı. Sonra, bir anda kalktı ve "Kusura bakma, babam mesaj atmış evde olmam gerekiyor" diyerek benden ayrıldı. Şaşkınlık içinde onu izledim; çıktığında hemen bir büfeye girdi. Belki sakız almıştır diye düşündüm.
Bir süre sonra gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım. Anlamlı konuşmalarımın bir boşluğa düştüğünü, umutsuzca avlandığımı fark ettim. Gece ilerledikçe, içimi kemiren düşüncelerden kurtulamadım. Bakunin'den Sartre'a kadar birçok ismi konuşarak kızın ilgisini çekmeyi amaçlasam da, o sadece eve gitmek ve sakız kokusundan uzak durmak istiyordu.
Sonunda, hayal kırıklığı ve boşuna harcanan enerjilerle yüzleşmek zorunda kaldım. Bir roman kahramanı gibi, yalnızca kendime mutluluk vermek zorunda olduğumu anladım. Kasiyerle olan son konuşmamda, anlamsız bir diyalogla ölülerin yönetmeye devam ettiğini fark ettim. Artık son umutlarımı bile tüketmiştim.
Son kez kendime güldüm... Evime dönerken, içimdeki boşluğu ve gerçekle yüzleşmeyi kabullenmiştim. Her şeyin beyhude olduğunu fark ettim ve artık kendi kendimi avutmaktan vazgeçmiştim.
Ah, insan hatalarının sonucunda yaşanan bir trajedi... Modern dünyada, akıllı olmalarıyla tanınan erkekler arasında, Bakunin'e dair bir öyküye dönüşen karmaşık bir çöküşe tanık olmak gerçekten üzücü. Eskiden, birisi "Bakunin okuyorum" deseydi, hemen her kadının dikkatini çekerdi, ama o günler geride kaldı.
Üç gün önce, tanımadığım biri tarafından başka biriyle tanıştırılmak üzereydim. Sonuçta bulunduğum durumu önemsemiyordum; çünkü elimde, Bakunin'den Kropotkin'e, hatta en olmadık durumda Stepanoviç'e kadar bilgi dolu bir silah vardı.
Karşılıklı olarak oturduk ve biralar sipariş ettik. Ardından, muhabbete başladık. Bir süre sonra karşımdaki kişi sordu, "Son zamanlarda ne yapıyorsun?" Ben de, Bakunin üzerine derinlemesine araştırmalar yaptığımı ve anarşinin insanlığa olan etkilerini incelediğimi belirttim. Felsefeleri didik didik ediyor, isyana zemin hazırlıyor, anarşinin kan dolaşımımızdaki etkilerini araştırıyor, tabuları alt üst etmeye çalışıyordum.
Bir süre Bakunin'den bahsettim, isyanını, alışveriş yaptığı bakkal ile yaşadığı komik anıları anlattım. Ancak karşımdaki sadece telefonuna odaklanmıştı. Sonra, bir anda kalktı ve "Kusura bakma, babam mesaj atmış evde olmam gerekiyor" diyerek benden ayrıldı. Şaşkınlık içinde onu izledim; çıktığında hemen bir büfeye girdi. Belki sakız almıştır diye düşündüm.
Bir süre sonra gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım. Anlamlı konuşmalarımın bir boşluğa düştüğünü, umutsuzca avlandığımı fark ettim. Gece ilerledikçe, içimi kemiren düşüncelerden kurtulamadım. Bakunin'den Sartre'a kadar birçok ismi konuşarak kızın ilgisini çekmeyi amaçlasam da, o sadece eve gitmek ve sakız kokusundan uzak durmak istiyordu.
Sonunda, hayal kırıklığı ve boşuna harcanan enerjilerle yüzleşmek zorunda kaldım. Bir roman kahramanı gibi, yalnızca kendime mutluluk vermek zorunda olduğumu anladım. Kasiyerle olan son konuşmamda, anlamsız bir diyalogla ölülerin yönetmeye devam ettiğini fark ettim. Artık son umutlarımı bile tüketmiştim.
Son kez kendime güldüm... Evime dönerken, içimdeki boşluğu ve gerçekle yüzleşmeyi kabullenmiştim. Her şeyin beyhude olduğunu fark ettim ve artık kendi kendimi avutmaktan vazgeçmiştim.