Kemalist Düzeni Yıkmak için FETÖ'yle Birlikte Olduk, Peki Ya Şimdi?
Bu utanç verici itiraf, Türkiye'nin yakın tarihinde karanlık bir dönemini ve ihanet dolu bir ortak aklı ortaya koyuyor. FETÖ'nün 15 Temmuz'daki alçak darbe girişiminin ardından, bu hain yapının yıllarca nasıl devlet içinde yuvalandığını ve büyüdüğünü sorgulamak zorundayız. Bu itiraf ayrıca, FETÖ'yle işbirliği yaparak Kemalist düzeni yıkmaya çalışanların da hesap vermesi gerektiğinin açık bir göstergesidir.
Bu yapı, yıllarca devletin hassas kurumlarına sızmış ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır. Eğitimden adalete, polisten orduya kadar birçok kritik alanda varlığın izleri görülüyor. Bu durum, FETÖ'nün sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda bir paralel devlet yapısı olduğunu ortaya koyuyor.
Peki, bu itirafın ardından sorulması gereken soru şudur: Bu hain yapı nasıl bu kadar büyüyecek ve güçlenecek? Cevap açık: İhanet edenlerin ortak bir amacı vardı - Kemalist düzeni yıkmak. FETÖ'nün dini kamuflaj altında sunduğu ideoloji, birçok kişi için çekici hale geldi. Özellikle de laiklik ilkesine karşı olanlar ve dini değerleri devlet işleyişine dahil etmeyi savunanlar, bu yapının cazibesine kapıldı.
Ancak, bu ortak amaç ne yazık ki ihanetle sonuçlandı. FETÖ, Kemalist düzeni yıkmak için kullanılan bir araçtan daha fazlasıydı. Kendi gizli gündemini ve hırslarını gizleyerek, birçok kişiyi kendi tarafına çekti. Bu kişiler arasında politikacılar, bürokratlar ve iş dünyasından isimler de vardı. Bu ihanet ortaklığı, FETÖ'nün devlet içinde büyümesine ve güçlenmesine olanak sağladı.
Şimdi, bu itirafın ardından, bu ihanet ortaklığının tüm boyutlarını ortaya çıkarmak zorundayız. FETÖ'yle işbirliği yapanlar, neden bu yapıya destek verdiler? Kişisel çıkarları mı vardı, yoksa ideolojik olarak mı çekici geldi? Bu soruların cevapları, gelecekte benzer ihanetlerin önüne geçmek için kritik önem taşıyor.
Ayrıca, bu itiraf, laiklik ilkemizin ne kadar değerli ve korunması gerektiğinin bir hatırlatıcısıdır. FETÖ gibi yapılar, dini manipülasyon yoluyla toplumu bölmeyi ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı hedefliyorlar. Laiklik ilkesi, dinin devlet işleyişinden ayrılması ve herkesin dini özgürlüklere sahip olması anlamına gelir. Bu ilkenin korunması, demokrasimizin ve toplumsal barışımızın temelidir.
Son olarak, bu itiraf, adaletin yerini bulması için de bir çağrıdır. FETÖ'yle işbirliği yapanlar, eylemlerinin bedelini ödemelidir. Bu kişiler, ihanetlerini gizleyerek veya inkar ederek kaçamamalıdır. Adalet mekanizmaları, bu ihanetin tüm boyutlarını ortaya çıkarmalı ve sorumluları cezalandırmalıdır.
Bu utanç verici itiraf, Türkiye'nin karanlık bir dönemine ışık tutuyor. Ancak, aynı zamanda daha güçlü ve dayanıklı bir demokrasi inşa etmek için bir fırsat sunuyor. Bu itirafın ışığında, FETÖ'nün devlet içindeki varlığının tamamen sona ermesini ve laiklik ilkemizin korunmasını sağlamalıyız. Bu, hem geçmişteki hatalardan ders almak hem de gelecekteki nesiller için daha güçlü bir Türkiye inşa etmek anlamına gelmektedir.
Bu utanç verici itiraf, Türkiye'nin yakın tarihinde karanlık bir dönemini ve ihanet dolu bir ortak aklı ortaya koyuyor. FETÖ'nün 15 Temmuz'daki alçak darbe girişiminin ardından, bu hain yapının yıllarca nasıl devlet içinde yuvalandığını ve büyüdüğünü sorgulamak zorundayız. Bu itiraf ayrıca, FETÖ'yle işbirliği yaparak Kemalist düzeni yıkmaya çalışanların da hesap vermesi gerektiğinin açık bir göstergesidir.
Bu yapı, yıllarca devletin hassas kurumlarına sızmış ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır. Eğitimden adalete, polisten orduya kadar birçok kritik alanda varlığın izleri görülüyor. Bu durum, FETÖ'nün sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda bir paralel devlet yapısı olduğunu ortaya koyuyor.
Peki, bu itirafın ardından sorulması gereken soru şudur: Bu hain yapı nasıl bu kadar büyüyecek ve güçlenecek? Cevap açık: İhanet edenlerin ortak bir amacı vardı - Kemalist düzeni yıkmak. FETÖ'nün dini kamuflaj altında sunduğu ideoloji, birçok kişi için çekici hale geldi. Özellikle de laiklik ilkesine karşı olanlar ve dini değerleri devlet işleyişine dahil etmeyi savunanlar, bu yapının cazibesine kapıldı.
Ancak, bu ortak amaç ne yazık ki ihanetle sonuçlandı. FETÖ, Kemalist düzeni yıkmak için kullanılan bir araçtan daha fazlasıydı. Kendi gizli gündemini ve hırslarını gizleyerek, birçok kişiyi kendi tarafına çekti. Bu kişiler arasında politikacılar, bürokratlar ve iş dünyasından isimler de vardı. Bu ihanet ortaklığı, FETÖ'nün devlet içinde büyümesine ve güçlenmesine olanak sağladı.
Şimdi, bu itirafın ardından, bu ihanet ortaklığının tüm boyutlarını ortaya çıkarmak zorundayız. FETÖ'yle işbirliği yapanlar, neden bu yapıya destek verdiler? Kişisel çıkarları mı vardı, yoksa ideolojik olarak mı çekici geldi? Bu soruların cevapları, gelecekte benzer ihanetlerin önüne geçmek için kritik önem taşıyor.
Ayrıca, bu itiraf, laiklik ilkemizin ne kadar değerli ve korunması gerektiğinin bir hatırlatıcısıdır. FETÖ gibi yapılar, dini manipülasyon yoluyla toplumu bölmeyi ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı hedefliyorlar. Laiklik ilkesi, dinin devlet işleyişinden ayrılması ve herkesin dini özgürlüklere sahip olması anlamına gelir. Bu ilkenin korunması, demokrasimizin ve toplumsal barışımızın temelidir.
Son olarak, bu itiraf, adaletin yerini bulması için de bir çağrıdır. FETÖ'yle işbirliği yapanlar, eylemlerinin bedelini ödemelidir. Bu kişiler, ihanetlerini gizleyerek veya inkar ederek kaçamamalıdır. Adalet mekanizmaları, bu ihanetin tüm boyutlarını ortaya çıkarmalı ve sorumluları cezalandırmalıdır.
Bu utanç verici itiraf, Türkiye'nin karanlık bir dönemine ışık tutuyor. Ancak, aynı zamanda daha güçlü ve dayanıklı bir demokrasi inşa etmek için bir fırsat sunuyor. Bu itirafın ışığında, FETÖ'nün devlet içindeki varlığının tamamen sona ermesini ve laiklik ilkemizin korunmasını sağlamalıyız. Bu, hem geçmişteki hatalardan ders almak hem de gelecekteki nesiller için daha güçlü bir Türkiye inşa etmek anlamına gelmektedir.