Sonbahar insanları vardır: münzevi, hüzünlü, hisli, derinlikli, özgün, duyarlı, melankolik ve romantik. Bence Fikret Kızılok bu sıfatları ve fazlasını bünyesinde barındıran şahane bir sonbahar insanı. Bir de kimilerinin sonbahar rutini olur. Güneşin sekteye uğrattığı yağmurun altında attığı ağır adımlar, ağaçların arasından süzülüp geçtiği ıslak sokaklar, herhangi bir beklentisi olmadan yürüdüğü rotasız yollar, tek kelime etmeden sessizce dinlediği şarkılar. O şarkıların sahibi bellidir ve o şarkılar sahibi gibidir. Sonbahar ete kemiğe bürünse Fikret Kızılok sanki. Sonbaharda doğmuş ruhu ise ait olduğu bedenden başka bir sonbaharda ayrılmışsa da kendisi ölümsüz olarak kalmış. Çünkü sonsuzluk demek, tam olarak böyle bir şey demek. Yıllar geçecek ve insanlar bugüne kadarki gibi, nahifçe, bu kalp seni unutur mu diye soracak. Sonra bir zaman gönül çalacak ve tam o an saygıdan, konuşmak yasaklanacak, büyüsü bozulmasın. Gece üçünde yine o saatlerde muazzam bir duyarlılıkla dinlenecek. Farketmeden insana kendi bilincini kaybettirecek. Sonra küçük mutluluklar ve bize bizden kalan pek çok yadigar, bunlar hep yaşayacak. Şarkılarındaki tarifi zor telepatik hisler ve dinlerken dinleyicinin kalbindeki o tuhaf adrenalin yıllardan bugüne nasıl sürdüyse yine öyle süregelecek. Canlılığını koruyacak, zamanda yok olmayacak. Sen de, zaman içinde, minnetle ve saygıyla. Kalpler onu unutur mu?