3-4 sene önce, diyet ve sporla 25 kilo vererek 86-88 kilo aralığına düştüm. Asıl hedefim 80 kiloya inmekti ancak bu kilo kaybından sonra tatmin oldum ve bıraktım. Ancak birkaç ay önce 80 kiloya inmek için tekrar disiplinli bir programa başladım. Hızlı kilo alabilen vücudumu kontrol altına almak amacıyla başlamıştım. Haftada dört gün sabahları spor yapmak için evime 10 dakika mesafedeki parkura gider oldum. Ayrıca yediklerime de çok dikkat ettim. Berberle ne alakası var diye düşünebilirsiniz, ancak hikayenin tam burası ilginç. Bu berberin dükkanı, spor yapmaya gittiğim parkurun üzerindeydi ama hiç tanışmamıştık, adının Ahmet Örs olduğunu tabelasından öğrendim. Başlarda sadece önünden geçerken selamlaşıyorduk, zamanla alıştık birbirimize. Artık hafifçe başımızı eğip selam veriyoruz. Bir gün yolun diğer tarafından geçerek selam vermemek için kendimi sakınmaya çalışırken, Ahmet her sabah önüne koyduğu kahvaltı masasında yemek yiyordu. Bana doğru bakıp selam vermesi, sanki beni o an bekliyormuşçasına heyecanla el sallamasına neden oldu. Artık her sabah karşı kaldırımdan koşup el sallamaya başladım. Ahmet her sabah bütün ekmek tost, börek veya poğaça, simit ve yanında bir demlik çayla kahvaltı yapıyordu. Ben spor yaparken terler içinde olurken, o benim yemek listemde olmayan hamur işlerini yiyordu. Onu görünce hayatı sorgulamaya başladım ve motivasyonum azaldı. Başlıktan da anlaşılacağı üzere Ahmet oldukça fit görünüyordu. Bir gün artık bu duruma dayanamayıp ona dönüp, "Ahmet, yediğin şeyler sağlıksız, kilo almana neden olabilir, damarlarını tıkayabilir. Kendine yazık ediyorsun." demek istiyorum. Belki de biraz daha agresif olup, "Senin yaptığın işi cidden hiç anlamıyorum Ahmet. Biz burada çabalıyoruz 4-5 kilo vermek için, sen benim gözlerimin içine baka baka börekleri yiyorsun." diyeceğim.