Bugünkü uyanma seansımızda 'ama ayıp oluyor' deyişim üzerine gelişen hasbihalimizde çoğunlukla başıma geldiği üzere karşıdaki - bu sefer Mefisto - anlattı ben dinledim. Bana anlatılır ben dinlerim. Yanağımda yanağınızın ne işi var deyince vallahi istemeyen kimsenin gözünü ya da düşüncelerini yemem bacım, anlayan arıyordum seni buldum, halin nicedir diye sorarsın diye bekliyordum dedi. İçimden ulan şeytan bile yargılanmayacak yer arıyor, gariban insan ne yapsın dedim. Duydu tabii çünkü insanın aklının içinde bir parçası. Bana benim içimden hak verdi. Neyse saati dört buçuk etmişiz. Tatlı dilli (surprise surprise) ama dertli. Her arzunuzun sorumlusu ben değilim, arzuyla pazarlık olmaz derseniz el mecbur benimle pazarlığa oturur, ve sonuçta bir parçanızı bile isteye bana teslim edersiniz dedi. Kimseden bir şey istemiyorum, onlar bana veriyor ben de hayır diyemiyorum. Zaten bu zaafım olmasa mis gibi cenneti ne diye bırakırdım deyip hayıflandı. İyi kötü, cennet cehennem dikotomilerini geç mefistocuğum, ondan kimseye hayır gelmez zaten diye teselli verdim. Her cennet en nihayetinde cehenneme dönüşecektir zaten dedim. Üzerine düşünecekmiş, ilginç buldu. Seni de uyutmadık hakkını helal et dedi gitti ama kesin gelir yine. Eh yalnızlık allah'a mahsus, şeytana değil sonuçta, anlıyorum onu. Ulan bak yine anladım, lanet gibi lanet.