Real Madrid'de oynadığı ilk sezonun ardından başarısız olduğu düşünülerek gönderilmek istendi. Hagi de o dönemde Real yönetimiyle görüşerek bir şans daha istedi. Real'deki ikinci ve son sezonundan sonra belki kıl payı kaçan şampiyonluğun da etkisiyle Real'in sözleşme yenileme teklifini mutsuz olduğu gerekçesiyle kendisi reddetti. Lucescu'nun Brescia'nın başında olması kadar Brescia'nın hedefsiz bir takım olmasının da İtalya'ya gitme kararı almasında etkisi olabilir. Önce Steaua sonra da Real Madrid gibi iki takımda yıllarca başarı baskısıyla oynamak kolay olmasa gerek. Hagi başarıya odaklandığı anda kafayı kıran ve aşırı hırslı bir adam. Brescia ile Serie A'da geçirdiği ilk sezonda takımın küme düşmesini kendisine yediremediği için Serie B'de de bir sezon devam edip takımı yeniden Serie A'ya çıkardıktan sonra ayrılmaya karar verdiği bir röportaj okumuştum. Serie B'de geçirdiği bir sezonu da bir meydan okuma olarak gördüğü ortada ki Hagi'nin kariyeri tamamen meydan okumalar üzerine kurulu. Barcelona Hagi'yi transfer ettiğinde Hagi son sezonunu Serie B'de geçirmiş ancak belki Barcelona seviyesinin bile üstünde bir futbolcuydu. Barcelona Hagi'yi alırken bir Serie B futbolcusu almadı. Bir star aldı. Hagi ister ikinci ligde oynasın, ister futbola bir sene ara versin fark etmez yeni bir meydan okumaya karar verdiği anda en iyi takımların kesinlikle isteyeceği bir isimdi, öyle de oldu. Barcelona iki büyük starın ve iki büyük egonun savaşını kaldıramadı. Sonunda Hagi ve Johan Cruyff arasında bir seçim yapmak zorunda kaldılar ve onlar da kendi efsanelerini seçerek Hagi ile yollarını ayırdılar. Hagi'nin bütün bu sürecin sonunda Galatasaray'a gelmesi belki yeni bir meydan okuma belki bir bıkmışlık belki de artık evine nispeten yakın olma özlemiydi bunu bilmiyorum ancak isteseydi hala en iyi liglerin en iyi takımlarında birkaç sezon daha geçirebilecek prestiji de yeteneği de vardı. Bu tartışılmaz. Hagi'nin Galatasaray'a gelişi futbol hayatının sonundaki sönmüş bir futbolcunun Türkiye ligi'ne gelmesi gibi bir şey değil. Hagi Galatasaray'a imza attığında hala dünyanın en iyi futbolcularından biriydi ve Hagi de hala dünyanın en iyilerinden biri olduğunu o zamana kadar futbol anlamında kimsenin siklemediği bir ülkenin takımına 4 senenin sonunda iki Avrupa kupası kazandırarak gösterdi. Bugün Galatasaray winner bir takım haline geldiyse bu özelliği kazanmış olmasında Hagi'ye de çok şey borçludur.