Hasankeyf'in İçler Acısı Sonu: Bir Medeniyetin Yok Edilişi
Düşünün, 12 bin yıllık bir geçmişe sahipsiniz. Eminilerden Osmalılara kadar birçok medeniyete tanıklık etmiş, yüzlerce savaşın ortasından çıkarak binlerce yılı aşkın bir süredir dimdik ayakta duruyorsunuz. Ve sonra, 2010'lu yıllarda, badem bıyıklı birinin "Ben burayı yıkıp baraj yapacağım" sözleri ile dinamitlerle patlatılıp medeniyet olarak sular altında bırakılıyorsunuz. İşte binlerce yıllık bir tarihin yok edilmesi böyle bir şey!
Bu tweetin sahibi, doğaya ve tarihi eserlere karşı duyulan bu düşmanca davranışa dikkat çekiyor. Ülkenin en güzel ormanları maden şirketleri için kesilirken, en gözde vadileri gelecek on yıllarda atıl hale gelerek betonlaşan barajlara teslim ediliyor. En güzel sahilleri birkaç otel sahibinin emrine verilirken, en huzurlu yaylaları "Buraya duble yol yapacağız" sözleriyle katlediliyor. Şehirdeki nefes alınacak ender alanlar bile ranta açılıyor...
Hasankeyf'in sonunu görmek, bir medeniyetin yok oluşunu izlemek ne acıklı bir durum. Bu tarihi eseri yok edenlerin vicdanı nasıl rahat uyuyor acaba? Onlar için para her şeyden önemliyse, tarihin ve doğanın değeri asla tutulamaz.
Bu yıkımın tanıkları ne kadar şanslıyız, değil mi? Tarihin bir dönüm noktasına, bir medeniyetin yok oluşuna tanıklık ettik. Ama bu, aynı zamanda bir uyarıdır: Eğer doğaya ve tarihi mirasımıza saygılı olmazsak, bin yıllık tarihler bile bir anda yok olabilir.
Düşünün, 12 bin yıllık bir geçmişe sahipsiniz. Eminilerden Osmalılara kadar birçok medeniyete tanıklık etmiş, yüzlerce savaşın ortasından çıkarak binlerce yılı aşkın bir süredir dimdik ayakta duruyorsunuz. Ve sonra, 2010'lu yıllarda, badem bıyıklı birinin "Ben burayı yıkıp baraj yapacağım" sözleri ile dinamitlerle patlatılıp medeniyet olarak sular altında bırakılıyorsunuz. İşte binlerce yıllık bir tarihin yok edilmesi böyle bir şey!
Bu tweetin sahibi, doğaya ve tarihi eserlere karşı duyulan bu düşmanca davranışa dikkat çekiyor. Ülkenin en güzel ormanları maden şirketleri için kesilirken, en gözde vadileri gelecek on yıllarda atıl hale gelerek betonlaşan barajlara teslim ediliyor. En güzel sahilleri birkaç otel sahibinin emrine verilirken, en huzurlu yaylaları "Buraya duble yol yapacağız" sözleriyle katlediliyor. Şehirdeki nefes alınacak ender alanlar bile ranta açılıyor...
Hasankeyf'in sonunu görmek, bir medeniyetin yok oluşunu izlemek ne acıklı bir durum. Bu tarihi eseri yok edenlerin vicdanı nasıl rahat uyuyor acaba? Onlar için para her şeyden önemliyse, tarihin ve doğanın değeri asla tutulamaz.
Bu yıkımın tanıkları ne kadar şanslıyız, değil mi? Tarihin bir dönüm noktasına, bir medeniyetin yok oluşuna tanıklık ettik. Ama bu, aynı zamanda bir uyarıdır: Eğer doğaya ve tarihi mirasımıza saygılı olmazsak, bin yıllık tarihler bile bir anda yok olabilir.