Kitaba devam edip etmeyeceğimi bilmiyorum. Yarısını geçtim ama artık okumaya sinirlerim kaldırmıyor. Kitaptaki karakterler neredeyse her gün televizyonlarda gördüğümüz ya da mahallemizde, okulumuzda ya da iş yerimizde hemen hemen her yerde karşılaştığımız insanlar. Sanki kitapta ruhlarının o kadar çok derinliklerine iniyor ve o ziyaretlerde o kadar çok onların insanların içine işlemiş, çok derinlerde yer almış o kötülük örüntüleriyle karşılaşıyoruz. Çok çarpıcı. Her gün gördüğümüz, her gün yaşadığımız insanların ruhuna böyle bir bakış ve bu çok yorucu. Artık devam etmesini istemediğim bir yerde durmasını istediğim bir şeye dönüşüyor. Umutsuzluğa kapılıyor insan, yeryüzünde hiç iyi insan olmamışcasına ve insanlar aslında bir daha hiç iyi bir varlığa dönüşmeyecekmişcesine bir umutsuzluğa kapılıyorsun. Bir süre sonra kitabı okuyamayacağıma, devamını getiremeyeceğimi düşünüyorum. Gereksiz bir duygusallık farkındayım. Konu çok basit. İşini en iyi şekilde yap. Temiz düşünmeyen, yalın yaşayamayan, karmaşık hayatlardan uzak ve mümkünse kayıtsız kal. Hayatının anlamını çalan boş şeyler o insanlar. Dünyada neyi, kimi kurtarmak senin görevin ki. Sen tanrı mısın yaradan mısın? Neyin üzüntüsü bu. Hayatın kaynağı kötülük sanıyorum. Bundan beslenen, bununla büyüyen hayat.