1990'ların türk edebiyatı için -gerek çeviri kitapların ve ana akım yayınevlerinin kitap seçimleri yüzünden, gerekse bir şeyler yazmak isteyenlerin ya birbirlerine ya da dışarıdakilere öykünmeleri yüzünden- kafamda "yeni", "özgün" ve "buradan" bir şeyler okuyabileceğimiz olasılığının gittikçe azaldığı gibi bir fikir vardı. Gene de arada "keşke" diye iç geçiriyordum. İhsan Oktay Anar bunu başarmış, üstüne üstlük, değme edebiyat "paşa"larına taş çıkarır bir kurguyla yazabilmiştir. Tebrik, takdire şayan bir yazardır. Gerçeği bilsek de, daha fazla yazmasını canı gönülden istiyoruz.