Halil (İnalcık) hocanın 10 adet makalesinden oluşan kronik yayınlarından çıkmış kitabı. Makaleler: 1- Osmanlı tarihçiliğinin doğuşu 2- Osmanlı imparatorluğu'nun toplumsal yapısı üzerine paradigmalar ve araştırmalar 3- Çift-hane sistemi ve köylünün vergilendirilmesi 4- Osmanlı arşiv vesikalarına göre 1467 ve 1519 seneleri civarında Dibra (Debre) ve Akçahisar (Kruje) bölgeleri 5- Osmanlı milletleri üzerine arşiv belgeleri 6- Osmanlı imparatorluğu'nda Sefarad Yahudileri 7- Modern Avrupa'nın gelişmesinde Türk etkisi 8- Osmanlı toplum yapısının evrimi 9- Avrupa ile Ortadoğu arasında Türkiye 10- Hilafet ve Atatürk Inkılabı
Halil hocayı okuyunca "tarih nedir?", "tarihçilik nedir?" anlıyorsunuz. Evet biraz ağır, bazı yerleri anlamak için belli bir altyapı gerekiyor, ama kaliteye ulaşmak maalesef ucuz değil arkadaşlar; biraz emek, biraz gayret gerekiyor. Bilhassa 2-3-4 numaralı makalelerde zorlandım, akmadı gibi, dönüp tekrar okuduğumda çok daha iyi anladım ve kıymetini idrak ettim. 5 ve sonrası daha çok ilgi çekecektir ve daha geniş okuyucu kitlesine hitap edecektir orası muhakkak.
Kitapla ilgili tek eleştirim şu: kitap ne yazık ki ismiyle müsemma değil. Zaten hoca da bu makaleleri böyle bir başlığın altını doldurmak için yazmamıştır, hayatının farklı dönemlerinde yazdığı makaleleri yayınevi toparlamış ve yayınlamış. Dolayısıyla özellikle ilk 6 makale "imparatorluktan cumhuriyete" ismiyle bir ilgisi ne yazık ki yoktu, makalelerin muhtevası o dönemle bu dönemi ve geçişleri aktarmak değil çünkü dediğim gibi o yayınevinin adlandırması. 7 ve sonrası makaleler muhtevası gereği 2 dönemi de kapsadığı için ister istemez konuyla daha alakalı.
Kitapta herkesin okumasında fayda gördüğüm bazı iktibaslar:
"Kapitülasyon imtiyazları kademeli olarak o kadar yaygınlaştırıldı ki, Doğu Akdeniz ticareti uzmanları olan Paul Masson ve R. Mantran, 17. yüzyılda yabancı tüccarlara karşı Osmanlı imparatorluğu'ndan daha fazla liberal politika uygulayan dünyada başka hiçbir devlet bulunmadığını tam bir görüş birliği içinde vurgulayabiliyor." (s.168)
"Osmanlılar farkında olmadan modern kapitalizmin yükselmesini sağlayan Avrupalı bir ekonomik sistemin parçası oldular." (s.169)
"Eski çağlardan kalma Ortadoğu geleneğine dayanan Osmanlı ticaret politikasına göre devlet, iç pazardaki mal hacmiyle her şeyin üzerinde kabul edilmeliydi. Öyle ki özellikle şehirdeki ahali ve sanat erbabı ihtiyaç maddeleri ve hammaddelerde kıtlık sıkıntısı çekmeyecektir. Sonuç olarak ithalat her zaman iyi karşılanmış ve teşvik edilmiş, ihracat ise önlenmeye çalışılmıştır. Bu nedenle bazen ihracat için daha yüksek gümrük oranlarıyla, hatta buğday, pamuk, deri ve balmumu gibi mallara konan ihracat yasağıyla karşılaşıyoruz." (s.168)
"Böylece İslam dünyası dahilinde Türk devletlerinde, törü, yasa veya kanun, yani bir yasalar ve kanunnameler bütünü, İslam hukukundan bağımsız olarak var olmuş ve devlet politikalarının ve İslam hukuku şartlarının en liberal şekilde yorumlanmasında esneklik kazanarak, kamu hayatını devletin ve toplumun en yüksek çıkarlarına yönlendirmiştir." (s.199)
"Eğer Türkiye modern dünyada kendi kimliğini ve milli kültürünü geliştirerek bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmışsa, bu ancak Osmanlı bürokratlarının saflarından neşet eden büyük liderlerin ideolojik arzularının ve kendilerini bu ülküye adamalarının bir sonucu olarak mümkün olmuştur. Başka bir deyişle, Türkiye bağımsız ulusal devleti, varlığını ve gelişimini öncelikle, milli zaferden sonraki yıllarda, devlet ve toplumun tamamıyla batılılaştırılması için gayret eden bu gruba borçludur." (s.201)
"Cumhuriyet yönetimindeki yarım yüzyıllık bir tecrübe, doğrudan 19. yüzyıldaki Osmanlı liberal hareketinin bir ürünü olan demokratik hükümet sistemi, Türkiye'nin siyasal yaşamında geri dönülemez bir realitedir. Hayatın her seviyesinden Türk vatandaşlarının kendi hükümlerini seçme yetkisini kullanmaya alışık olduğu ve arzu ettiği için, bugün Türkiye'de halk oylarının dışında hiçbir iktidar mekanizmasının hayatta kalması mümkün değildir." (s.203)
"Atatürk'ün modernleşme programındaki en etkili yöntemi, İslam öğretime hiçbir şekilde yer verilmeyen laik eğitim sistemi olacaktı. Bu türden bir sistem altında yetişen yeni bir kulağın laik ulus-devletinin garantisi olacağına inanıyordu. Ama realitede gerçekleşen, Türk toplumunda eğitimli ve eğitimsiz olanlar arasındaki derin bir kültürel ayrılıktı. Sosyal sınıfları aşan kültürel bölünme, bugün Türk toplumunda kültürel sorunun ağır bastığı gerçeğini kanıtlamaktadır." (s.208-209)
Halil hocayı okuyunca "tarih nedir?", "tarihçilik nedir?" anlıyorsunuz. Evet biraz ağır, bazı yerleri anlamak için belli bir altyapı gerekiyor, ama kaliteye ulaşmak maalesef ucuz değil arkadaşlar; biraz emek, biraz gayret gerekiyor. Bilhassa 2-3-4 numaralı makalelerde zorlandım, akmadı gibi, dönüp tekrar okuduğumda çok daha iyi anladım ve kıymetini idrak ettim. 5 ve sonrası daha çok ilgi çekecektir ve daha geniş okuyucu kitlesine hitap edecektir orası muhakkak.
Kitapla ilgili tek eleştirim şu: kitap ne yazık ki ismiyle müsemma değil. Zaten hoca da bu makaleleri böyle bir başlığın altını doldurmak için yazmamıştır, hayatının farklı dönemlerinde yazdığı makaleleri yayınevi toparlamış ve yayınlamış. Dolayısıyla özellikle ilk 6 makale "imparatorluktan cumhuriyete" ismiyle bir ilgisi ne yazık ki yoktu, makalelerin muhtevası o dönemle bu dönemi ve geçişleri aktarmak değil çünkü dediğim gibi o yayınevinin adlandırması. 7 ve sonrası makaleler muhtevası gereği 2 dönemi de kapsadığı için ister istemez konuyla daha alakalı.
Kitapta herkesin okumasında fayda gördüğüm bazı iktibaslar:
"Kapitülasyon imtiyazları kademeli olarak o kadar yaygınlaştırıldı ki, Doğu Akdeniz ticareti uzmanları olan Paul Masson ve R. Mantran, 17. yüzyılda yabancı tüccarlara karşı Osmanlı imparatorluğu'ndan daha fazla liberal politika uygulayan dünyada başka hiçbir devlet bulunmadığını tam bir görüş birliği içinde vurgulayabiliyor." (s.168)
"Osmanlılar farkında olmadan modern kapitalizmin yükselmesini sağlayan Avrupalı bir ekonomik sistemin parçası oldular." (s.169)
"Eski çağlardan kalma Ortadoğu geleneğine dayanan Osmanlı ticaret politikasına göre devlet, iç pazardaki mal hacmiyle her şeyin üzerinde kabul edilmeliydi. Öyle ki özellikle şehirdeki ahali ve sanat erbabı ihtiyaç maddeleri ve hammaddelerde kıtlık sıkıntısı çekmeyecektir. Sonuç olarak ithalat her zaman iyi karşılanmış ve teşvik edilmiş, ihracat ise önlenmeye çalışılmıştır. Bu nedenle bazen ihracat için daha yüksek gümrük oranlarıyla, hatta buğday, pamuk, deri ve balmumu gibi mallara konan ihracat yasağıyla karşılaşıyoruz." (s.168)
"Böylece İslam dünyası dahilinde Türk devletlerinde, törü, yasa veya kanun, yani bir yasalar ve kanunnameler bütünü, İslam hukukundan bağımsız olarak var olmuş ve devlet politikalarının ve İslam hukuku şartlarının en liberal şekilde yorumlanmasında esneklik kazanarak, kamu hayatını devletin ve toplumun en yüksek çıkarlarına yönlendirmiştir." (s.199)
"Eğer Türkiye modern dünyada kendi kimliğini ve milli kültürünü geliştirerek bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmışsa, bu ancak Osmanlı bürokratlarının saflarından neşet eden büyük liderlerin ideolojik arzularının ve kendilerini bu ülküye adamalarının bir sonucu olarak mümkün olmuştur. Başka bir deyişle, Türkiye bağımsız ulusal devleti, varlığını ve gelişimini öncelikle, milli zaferden sonraki yıllarda, devlet ve toplumun tamamıyla batılılaştırılması için gayret eden bu gruba borçludur." (s.201)
"Cumhuriyet yönetimindeki yarım yüzyıllık bir tecrübe, doğrudan 19. yüzyıldaki Osmanlı liberal hareketinin bir ürünü olan demokratik hükümet sistemi, Türkiye'nin siyasal yaşamında geri dönülemez bir realitedir. Hayatın her seviyesinden Türk vatandaşlarının kendi hükümlerini seçme yetkisini kullanmaya alışık olduğu ve arzu ettiği için, bugün Türkiye'de halk oylarının dışında hiçbir iktidar mekanizmasının hayatta kalması mümkün değildir." (s.203)
"Atatürk'ün modernleşme programındaki en etkili yöntemi, İslam öğretime hiçbir şekilde yer verilmeyen laik eğitim sistemi olacaktı. Bu türden bir sistem altında yetişen yeni bir kulağın laik ulus-devletinin garantisi olacağına inanıyordu. Ama realitede gerçekleşen, Türk toplumunda eğitimli ve eğitimsiz olanlar arasındaki derin bir kültürel ayrılıktı. Sosyal sınıfları aşan kültürel bölünme, bugün Türk toplumunda kültürel sorunun ağır bastığı gerçeğini kanıtlamaktadır." (s.208-209)