İnsanlar birbirini anlıyor. Çok iyi anlıyor bile. Ama sorunların kökeni, kimse kimseyi umursamamasından, anlamak istememesinden geliyor. Örneğin, bir yerde bir sorunum var. Sorunu en iyi şekilde anlatıyorum ama karşımdaki beni anlamaya çalışmıyor çünkü umursamıyor. Belki çözülebilir bir durum ama ben uğraşmaya devam ediyorum, o da başından savruluyor. Ya da bir yere işim düşüyor, telefon açıyorum. Adamlar ya açmıyorlar ya açınca da sorun çözülmüyor. Süreç yavaşlıyor, ben bıkıyorum, muhtemelen karşı taraf da bıkıyor. İlişkilerde de aynı durum geçerli. Sorunların ve anlaşmazlıkların sebebi insanların birbirini anlamadığını düşünmüyorum. Aslında anlıyorlar ama anlaşılmak işlerine gelmiyor. Bir kadın hediye bekliyor, adam vermiyor. Ama adam kadını anlamamış değil, hediyeyi vermek işine gelmiyor. Adam yalnız kalmak istiyor, işten sonra oyun oynamak istiyor. Kadın bunu aslında anlıyor ama adamı yalnız bırakmak istemiyor. Sorunlar yaşanıyor olabilir ama sebebi anlamamaktan değil, anlamazdan gelmekten geliyor. Sorunlar ve sorunların sebebi anlamak değil, karşı tarafın düşüncelerini umursamamaktan, anlamamazlıktan kaynaklanıyor. Bunun sebebi de karşı tarafın sizin düşüncelerinizi umursamaması ve kendi düşüncelerine ve isteklerine öncelik vermesidir.