Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İsrail ile ilgili komplo teorileri

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
İsrail, farklı birçok ülkede, farklı birçok komplo teorilerine aktör olarak seçilmiştir. Bu teoriler arasında, 11 Eylül saldırılarıyla İsrail’in alakalı olması, İzak Rabin’in devlet güçleri tarafından öldürülmesi ve çeşitli hayvanlarla ilgili teoriler vardır. On Agorot Tartışması Onluk agorot (kuruş) tartışması bir komplo teorisinden ortaya çıkmıştır . Filistin Özgürlük Örgütü lideri Yasser Arafat, Birleşmiş Milletlerin özel bir oturumunda, 10’luk agorot üzerindeki tasarımın, Büyük İsrail haritasını içerdiğini ve bu agorotun Siyonist yayılımcı politikalarının bir göstergesi olduğunu belirtti. İddialarını desteklemek amacıyla Arafat, Sheffield Üniversitesi’ndeki Dr. Gwyn Rowley’in hazırladığı bir çalışma dosyasını kullandı. Çalışmanın adı “İsrail’in genişlemesiyle ilgili gelişen bakış açıları” idi. Rowley’nin sorgulamasının bir parçası olarak, 10 agorot üzerine işlenmiş olan Orta Doğu kabartmasını temel alan bir harita üzerinde çalışma yaptı. Çalışmasının sonunda yaptığı sunumda şöyle dedi: İsrail daha önce resmi sınırlarını belirlememişken, geniş sınırlara ulaşma amacını 10 Agorot üzerindeki haritada görebiliriz. Bu haritada görülen sınırlar; Amman, Beyrut, Bağdat, Şam ve Suudi Arabistan’ın kuzey kısımlarını içermektedir. Aynı sınırlar, daha önce bir İsrail Şekel’inde de (madeni para) gösterilmekteydi . İbrani Üniversitesi’nde Fiziki Coğrafya departmanında görevli olan S. M. Berkowicz, başka bir çalışmayla Rowley’ın makalesini eleştirdi ve bu eleştiri de GeoJournal’da yayınlandı. Berkowicz’e göre, paranın üzerinde olan şekil antik madeni paralardan esinlenerek işlenmiştir. Rowley’in iddiaları asılsızdır ve kanıtlanmışlıktan uzaktır. Rowley, bunun üzerine, esinlenilen madeni paranın da yine aynı haritaya benzediğinden dolayı seçildiğini belirtti. Arafat’ın Cenevre’de aynı konuda ilettiği iddialar dünya çapında medya tarafından ilgi gördü. İsrail Bankası’na göre, 10 Agorotun tasarımı tarihi değerinden dolayı seçilmiştir. Tasarı Milattan önce Mattathias Antigonus tarafından basılan, 7 kollu şamdanın da üzerinde bulunduğu madeni paranın replikasıdır. Nathan Karp tarafından yapılan bu tasarı daha önce 1984 yılında 100 Şekel üzerindeydi. Eski Şekel’in yerini 1985 yılında yeni Şekel’in almasıyla, tasarı 10 agorot üzerine işlendi. Bu tasarı ayrıca İsrail Bankası tarafından sembol olarak seçildi. Plumbat Operasyonu Söylemlere göre, Plumbet Operasyonu, İsrail’in 1968 yılında sarı kek (işlenmiş Uranyum) elde etmek için gerçekleştirdiği gizli operasyondur. Uranyumu elde etmeyi amaçlaması, İsrail’in Nükleer Silahlanmasını güçlendirmekti. 1967 Arap-İsrail savaşından sonra Fransa, İsrail’in Dimona nükleer reaktörüne uranyum vermeyi kesti. Birçok kaynağa göre, 1968 yılında, İsrail Belçika’daki Union Miniere madencilik şirketinden 200 ton Uranyum elde etti. Uranyum, Antwerp’ten yola çıktı ve İsrail’e gönderildi. MOSSAD’ın bu operasyonu Eurotom’un yetkilerini hiçe sayarak ihlal etmiştir. Tapınağın İnkâr Edilmesi sağ|küçükresim|250px|İkinci tapınak dönemine ait bir eser. Tapınağın inkârı, Kudüs’te bulunan tapınağın gerçekte hiç olmadığının iddia edilmesidir. Tapınak inkârı terimi Eski İsrail Birleşmiş Milletler Elçisi Dore Gold’un 2007 yılında çıkan “Kudüs İçin Kavga: Radikal İslam Batı ve Kutsal Şehrin Geleceği” adlı kitabında kullanılmıştır. İsrailli yazar David Hazony bu fenomeni Yahudilerin Kudüs’teki bütün haklarını hiçe sayan entelektüel bir kazıma işlemi olarak açıklar ve Holokost inkârı ile eşit tutar. Gold ve Dennis Ross’a göre 2000 yılında düzenlenen Camp David zirvesinde Yaser Arafat Yahudi Tapınağını Kudüs’te bulunan Tapınak Dağı’nda değil de Nablus’ta olduğunu ısrar etti Gold describes Arafat's assertion as part of "A campaign by Arafat to completely delegitimize the Israeli claim to the city.". Gold, Arafat’ın bu ısrarını; İsrail’in Kudüs’te olan bütün haklarının yasa dışı olduğunu anlatmak için yapmış olduğu bir girişim olarak açıklar. Gold, tapınak inkârının yeni bir Filistin dogması olduğunu yazmıştır. (3) Diğer bazı yazarlar tapınak inkârını Kudüslü Yahudilerden arınmış bir şekilde ele geçirmeyi amaçlayan yeni bir İslami strateji olarak açıklar. Dore Gold’a göre Arafat’ın Camp David’de yaptığı bu açıklama Orta Doğu’da yayılan vahşi bir ateş gibi olup, Orta Doğu’da yaşayan batılı gazetecilerin yazılarında yer almaya başlamıştır. Dore Gold Tapınak Dağ’ından arkeolojik yönlendirme olmaksızın vakıf (WAQF) tarafından alınan arkeolojik materyallerin tapınak inkârının fiziksel hali olduğunu belirtir Such material was being sifted for significant artifacts by Gabriel Barkay in the Temple Mount Antiquities Salvage Operation.. Daniel Levin tapınak inkarının yeni bir fenomen olduğunu ve Filistin milliyetçiliğinin merkezi inanç ögelerinden biri olduğunu açıklar. Levin’e göre bu yaklaşım Yahudilerin ve Hristiyanların Kudüs’te olan bağlarını koparmayı amaçlayan bir girişimdir. 2009 yılında Saint Marry Koleji’nin yöneticisi ve Yahudi çalışmalarının profesörü James Davila gazetecilerin tapınakları inkar eden yazılarını tamamıyla provoke edici şeyler olduğunu ve hiçbir akademik temele dayanmadıklarını belirtmiştir. Davila’ya göre gazeteciler demir çağda bir tapınak olduğunu ve sonra Kudüs’te ikinci bir tapınağın olduğunu, bunların Tapınak Dağında olduklarını belirten, uzman çalışmalarının olduğunu, bilmeleri gerektiğini söylemiştir. Bu gerçeklerin tersini savunmak akademik değil birer propagandadır demiştir. 2005 yılında, İzak Reiter “Kudüs’ten Mekke’ye; İslami Kudüs Konsolidasyonu” adlı kitapta, Tapınak inkârını; İslami güçlerin artan bir eğilim olarak, Kudüs’ü Arapların yönettiği, Müslüman bir şehir haline getirmek için seçtikleri bir strateji olarak açıklar. Reiter’e göre, bu düşünce, ana akım olmuştur ve birçok İslam ülkesinde, dini figürler, politikacılar, akademisyenler ve gazeteciler tarafından dile getirilmiştir. Bu duruş evrensel olarak Müslüman bilim insanları tarafından kabul edilmemiştir. İslam-İsrail Kardeşliğinin eş başkanı ve kurucusu, İtalyan Müslüman Meclisinin lideri İmam Abdul Hadi Palazzi, Yahudiliğin Tapınakla olan özel ilgisini Kur’an’dan kısımlarla açıklar. Palazzi’ye göre; “İslam’ın en önemli kaynakları Tapınakları tanır” ve Palazzi’ye göre, Kudüs Müslümanlar için önemlidir. Bunun nedenleri arasında Kudüs’ün kutsal kitapta bulunan peygamberlere ev sahipliği vardır. Ayrıca Palazzi’ye göre, Kur’an Kudüs’ü tanır ve Mekke Müslümanlar için ne kadar önemliyse, Kudüs’te Yahudiler için o kadar önemlidir . 2010 Şarm El-Şeyh Köpek Balığı saldırıları 2010 Şarm El-Şeyh köpek balığı saldırıları, Kızıl Deniz kıyılarında, birkaç köpek balığının tatilcilere saldırmasıyla gündeme gelmiştir. 1 Aralık 2010 tarihinde, üç Rus ve bir Ukraynalı birkaç dakikada ciddi şekilde yaralandı ve 5 Aralık’ta bir alman kadın öldü. Saldırılar, tatilciler kıyıya yakın şnorkel yaparken gerçekleşti. Uzmanlar bu saldırıların daha önce hiç gerçekleşmediğini belirtti. Saldırılara cevap olarak, popüler tatil yerlerindeki plajlar boşaltıldı bir haftadan fazla süreyle, düzinelerce köpek balığı yakalandı ve öldürüldü ve yerel yönetimler köpek beslemeyi ve yüzmeyi yasaklayan kanunlar yayınladı. Saldırıları açıklamak için birçok teori ortaya atıldı. Aralığın sonlarına doğru, ortaya atılan en makul teori, çiftlik hayvanlarının taşınması esnasında, ölü kuzu cesetlerinin Kızıl Deniz’e atılmasından dolayı köpek balıklarının kıyılara gelmesiydi. Diğer teoriler Kızıl Denizde aşırı balık tutmaktan, yasa dışı köpek balığı beslemeye kadar gitti. Saldırıların aynı zamanda İsrail tarafından, MOSSAD aracılığıyla gerçekleştiğine dair komplo teorileri de ortaya atıldı. Saldırılar İlk saldırılar 1 Aralık tarihinde gerçekleşti. Birkaç dakika aralıkla, dört kişi Ra’s Nasranî bölgesinde saldırıya uğradı. 48 yaşındaki Olga Martynenko ciddi bir omurga yaralanması yaşadı ve el ve ayaklarında ciddi yaralanmalar oldu. 70 yaşındaki Lyudmilla Stolyarova sağ elini ve sol ayağını kaybetti. 54 yaşındaki yaşlı bir Rus adam ciddi ayak yaralanması yaşadı ve ayağının bir kısmı yaralanmadan dolayı kesildi. 49 yaşındaki Ukraynalı Oleksandr Dykusarov ayaklarına yara aldı fakat bir gün sonra hastaneden taburcu edildi. Lyudmilla Stolyarova’nın kocası Vladimir “ona doğru koştum ve nefes nefese köpek balığı dediğini duydum. Bir şekilde kendini köpek balığından kurtardı. Köpek balığı kolunun bir kısmını kopardı fakat Lyudmilla kıyıya yakın bir yere kadar yüzdü. Sudan çıkmadan önce köpek balığı tekrar saldırdı ve ayağının bir kısmını kopardı” dedi. Diğer görgü tanıkları, Olga Martynenko’ya yönelik saldırıyı şu şekilde açıkladı, “Kadın kıyıya yüzmeyi başardı fakat insanlar onu sudan çekmeye çalışırken köpek balığı kalçasının bir kısmını kopardı.” Diğer bir kişi “çok kan kaybetti. Kıyıdaki turistler onu sudan çıkarmaya çalıştı ve birçoğu paletlerle köpek balığına vuruyorlardı. Bütün bunlar olurken kıyıda hiç kurtaracak görevli yoktu. Bir cankurtaran uzaktan bize doğru koşmaya çalışıyordu. Herhangi bir ip veya sedye yoktu. Kanamayı mayolarla durdurmaya çalıştık ve kadını şezlongla kıyıya taşıdık” dedi. İki adamın yaşadığı saldırılar kıyıdakiler tarafından görüldü. Bir barmen, kurbanlardan birinin ayaklarındaki kanla kıyıya doğru koştuğunu gördü. Diğer kurban yerel bir dalış kulübünün üyeleri tarafından kurtarıldı. Barmene göre, deniz kızıla büründü ve adamın ayağı gitmişti. Saldırıların ardından plajlar kapandı ve bütün dalış ve su sporları aktiviteleri yasaklandı. Mısır çevre bakanlığı tarafından atanan uzmanlar, olay yerlerine getirildi ve inceleme yapmaları istendi. 2.25 metre uzunluğunda ve 150kg ağırlığındaki beyaz uçlu okyanus köpek balığı yakalandı ve yaralı yüzgeçlerinden saldırının onun tarafından gerçekleştiği iddia edildi . 2.5 metre ve 250kg ağırlığında bir mako köpek balığı da yakalandı. Fakat dalgıçlar ve çevre koruyucuları, bu köpek balıklarının saldırılardan önce o bölgede fotoğrafı çekilmiş olanlardan olmadıklarını belirtti. Saldırılar yerel turizm endüstrisi üzerinde ciddi bir etkiye neden oldu. Saldırıların olduğu dönemde Bahr Plaj Restoran’ında çalışan barmen Muhammed Reşat, bütün herkesin otellere kaçtığını ve kimsenin plajda kalmak istemediğini söyledi, “şimdi burası çok sessiz, insanlar plaja gelmekten korkuyor. Sadece bara içki içmeye geliyorlar. Şezlonglarda güneşlenmekten bile korkuyorlar” dedi. Mısır yerel yöneticileri plajları, dört aralıkta, köpek balıklarının yakalanmasının ardından açtı. Ertesi gün, 5 Aralıkta, 11 yıldır tatil yerini ziyaret eden 71 yaşında bir Alman kadın, Hyatt hotel’in yanındaki Naama koyunda yüzerken köpek balığı tarafından öldürüldü. Kızıl Deniz Dalış Koleji’nden, Jochen Van Lysebettens, saldırıyı gördü ve Sky Haberlere: “Aniden yardım çığlıkları ve suda şiddet vardı. Cankurtaran, kadını kayalıklara taşıdı ve fena şekilde yaralandığını gördü” dedi. Görevliler kadının kolunun saldırıyla parçalandığını ve dakikalar içinde öldüğünü belirttiler. Saldırılardan sonra su sporları aktiviteleri tekrar yasaklandı. Mısır yöneticileri, uluslararası köpek balığı uzmanlarını durumu tetkik edip çözüm önergeleri sunmaları için görevlendirdi. Mısır Turizm Bakanlığı, yaralanan turistlerin tek tek 50.000 Amerikan Doları tazminat alacaklarını ve bu paraların yerel turizm sektörü tarafından verileceğini bildirdi. Saldırılar, Florida’daki Bimini Biyolojik Alanlar Merkezi’ndeki Deniz biyoloğu Samuel Gruber tarafından, olağandışı olarak adlandırıldı . Olası Sebepler Köpek balıklarının Şarm El-Şeyh yakınlarında görülmeleri olağandır fakat özellikle 2010 saldırılarında anılan iki tür olmak üzere, köpek balıklarının insanlara saldırmaları çok nadirdir. Beyaz uçlu okyanus köpek balıklarının geçen 430 yılda kaydedilmiş 9 saldırısı vardır ve sadece bir tanesi ölümcül olmuştur. Buna rağmen, Kaptan Cousteau, Beyaz uçluların en tehlikeli köpek balıkları olduklarını belirtmiştir. Yine de normal şartlarda görülen Beyaz uçlu saldırısı oldukça azdır. Köpek balıklarını korumaya yönelik çalışmalarıyla ünlü, İngiliz Köpek Balığı Koruma Derneği yönetim başkanı; “bu trajik saldırıların nedeni büyük bir ihtimal farklı olayların etkisiyle gerçekleşti... Köpek balıklarının insanlara saldırmaları oldukça nadirdir ve insanların yüzdüğü kıyılarda gerçekleşmesi oldukça anormaldir” dedi. Buna rağmen, derin noktaların kıyıya yakın yüzme alanlarına yakın olduğunu belirten, çevreciler normalde köpek balıklarının insanlara saldırmadıklarını fakat bazen sinir sistemlerindeki problemlerden dolayı insanlara yöneldiklerini belirttiler.Şarm El-Şeyh Dalış ve Su Sporları Odası başkanı, saldırıları aşırı balık tutmaya bağladı. Ona göre, bu saldırılar olağan dışıydı ve büyük bir ihtimal aşırı balık tutma ya da yasa dışı köpek balığı beslemeyle ilişkiliydi. Diğer hipotezler arasında, Kurban Bayramı için taşınan Koyunlardan ölü olanlarının denize atılması ve köpek balıklarının cesetlere gelmeleri ya da dalış şirketlerinin dalışları süslemek için köpek balıklarının ilgilerini çekmeye çalışmaları vardır. İsrail Komplo Teorisi sağ|küçükresim|Saldırılardan sonra, saldırıyı gerçekleştiren iki tür köpek balığından birisi, Beyazuçlu köpek balığı Saldırılar ayrıca komplo teorileri doğurdu. Bunların başında gelen, İsrail’in saldırılarla bir ilişkisi olmasıydı. Güney Sina Valisi Muhammed Abdul Fadil Şuşa, “MOSSAD’ın Kızıl Deniz’e Mısır Turizm’ini etkilesin diye ölümcül köpek balıkları atması imkânsız değildir ama kanıtlanması için zamana ihtiyaç vardır” dedi. Mısır televizyonları, İsrailli dalgıçların sırtında GPS üniteleri olan köpek balıkları yakaladıklarını açıkladı. Süveyş Kanalı Üniversitesi Profesörü Mahmud Hanefi, GPS cihazlarının deniz biyologları tarafından kullanıldığını ve teorinin üzücü olduğunu ve köpek balıklarını kontrol etmek için olmadıklarını belirtti. Vali Şuşa’nın kendisi koyun cesetlerinin suya atılmasının en olası açıklama olduğunu belirtti. Saldırılardan sonra, Tevfik Okaşa’nın Mısır TV kanalındaki tartışmalı ama popüler şovunda, bir kaptanla (Mustafa İsmail) olan röportajında, Kaptan İsmail, meşhur bir dalgıcı şova çıkardı. Dalgıç, köpek balıkları üzerinde bulunan GPS cihazlarının aslında yönlendirme cihazları olduğunu ve İsrail devleti tarafından takıldıklarını belirtti . İsrail’le İlişkilendirilen Diğer Hayvan Komplo Teorileri İsrail’in içinde anıldığı birçok hayvana dayalı komplo teorileri, tipik olarak Müslüman ülkelerde medya ya da internette görülür. Bu komplo teorilerine göre, İsrail hayvanları sivillere saldırmak ya da casusluk için kullanmaktadır. Bu komplolar genelde İsrail’in Siyonist planlarının bir parçası olarak anlatılır. Örnekleri arasında Aralık 2010’daki Mısır köpek balığı saldırıları ve 2011 yılında Suudi Arabistan’da yakalanan, üzerinde İsrail’e ait uydu takip cihazı taşıyan Kızıl Akbaba vardır. İsrail izleme cihazları ve etiketleri taşıyan kuşlar İsrail Doğa ve Milli Parklar Kurumu’nda bir kuş bilimci olan ekolojist Ohad Hatzofe, etiketli kuşların casusluk için kullanılmasının anlamsız olduğunu ve kuşların ve diğer yaban hayatın herkese ait olduğunu belirtti. Kızıl Akbaba [[Dosya:Gyps fulvus -Oakland Zoo-8a.jpg|küçükresim|sağ| 2011 yılında yakalanana benzeyen Kızıl Akbaba .]] 2011 yılında, kanatları 2,4 metre uzunluğunda olan bir Kızıl akbaba, Suudi Arabistan’ın Ha’il yakınlarında bulundu. Bu kızıl akbaba üzerinde bir GPS cihazı ve ayaklarında “Tel-Aviv Üniversitesi” etiketi taşımaktaydı. Halk arasında haber yayıldı ve üst üste Suudi medyası ve gazetelerinde kuşun İsrail tarafından casusluk için gönderildiği yayınlanmaktaydı. Suudi Milli Güvenlik Konseyi’nin Genel Sekreteri Prens Bandar bin Sultan, haberlerin yersiz olduğunu belirtti ve kuş üzerindeki ekipmanın, bir bilim çalışması için olduğunu belirtti. Suudi yaban hayat uzmanları kuşun üzerindeki cihazın tamamen bilimsel amaçlı olmasına katıldılar. Prens Bandar, gazetelerin haberleri yaymadan önce uzmanlara sormaları gerektiğini söyledi. İsrailli yöneticiler dedikoduların gülünç olduğunu ve dedikodulara karşı şok olduklarını belirttiler. İsrail Doğa ve Milli Parklar Kurumu’nun sözcüsü, Ma’ariv adlı İsrail gazetesine verdiği bir demeçte İsrailli bilim insanlarının GPS cihazını, kuşların göç yollarını takip etmek için taktıklarını belirtti. İsrailli kuşbilimci Yossi Leshem, geçen otuz yılda İsrailli bilim insanları tarafından takip edilen üçüncü kuş olduğunu belirtti. Tel Aviv Üniversitesi, başka bir akbaba ve pelikanı takip için etiketledi. Bu kuşlar Sudan’da yakalandılar ve casusluk için kullanıldıkları düşünüldü. Arı Kuşu küçükresim|sağ|Arı Kuşu. Mayıs 2012’de Türkiye’nin Güneydoğu illerinden Gaziantep’te, İsrailli doğacılar tarafından ayağı etiketlenmiş bir arı kuşu bulundu. Doğacıların göçmen kuşları takip için etiketledikleri arıkuşu, köylüler tarafından çipli bir casusluk aracı olarak görüldü ve İsrail’in casusluk amacıyla kuşu gönderdiği düşünüldü. Türkiye Tarım Bakanlığı arıkuşunun cesedini inceledi ve köylülere, buldukları kuşun sadece kuşların göçlerini takip için etiketlendiğini belirtti. BBC Muhabiri Jonathan Head, “Türkiye’de inanılması güç çılgın komplo teorileri çok çabuk inanılıp yayılıyor. İnanılan en yaygın komplo teorileri arasında İsrail’i ilgilendirenler vardır” diye yazdı. Akbaba Aralık 2012’de Sudan gazeteleri, Sudan hükûmetinin Kereinek kasabasında bir akbaba yakaladığını, bu akbabanın üzerinde İbranice yazıların olduğu bir etiketin ve elektronik cihazların olduğunu söyleyerek, kuşun casusluk için kullanıldığını yazdı. İsrail Doğa ve Milli Parklar Kurumu’ndaki ekolojist Ohad Hazofe, akbabanın diğer 100 akbabayla birlikte ekim ayına etiketlendiğini ve üzerinde bir alman yapımı çip olduğunu ve çipin kesinlikle fotoğraf çekme özelliğinin olmadığını belirtti . Benzerlikler üzerindeki yorumlar Londra Times yazarı James Hider, Köpek Balığı saldırılarıyla, akbaba olayını birleştirip, Arap ülkelerinin tepkileri için “İsrail’in düşmanları ve sözde arkadaşlarının paranoyak davranışları” dedi ve MOSSAD’ın hayvanları kullandığına dair kanıtın oldukça yetersiz olduğunu belirtti . Washington post yazarı Jackson Diehl de aynı şekilde iki olayı birleştirdi ve Arap medyası ve yetkililerinin fantezi yaydıklarını ve bu durumun dalga geçmeyi hak ettiğini belirtti. 2011 yılında, Lübnan Gazetesi Dar Al Hayat yazarı Jihad el Khazen, bir köşe yazısında, yakın dönemdeki İsrail’le ilişkilendirilen hayvan komplo teorilerini inceledi ve bu tür komplo teorilerinin sadece Araplarda olmadığını belirtti. “İnsanlar daima önyargılarına ve meraklarına uyacak açıklamalar ararlar ve bazen bu tür açıklamalar doğrulukla sonuçlanarak bizleri şaşkına uğratabilir” dedi. Toronto Star yazarı Gil Yaron, İsrail ordusunun ve güvenlik güçlerinin birçok hayvanı kullandığını, köpeklerin bombaları kokladığını, Alpakaların dağdakilerin yüklerini taşıdıklarını söyledi ama kuşların, köpeklerin ve böceklerin komplo teorilerindeki gibi kullanıldıkları hayal ürünüdür diye yazdı Saçkıran Meselesi Saçkıran meselesi, 1948 ile 1960 yılları arasında, saçkıran için kafa kısımlarından iyonlaştırıcı radyasyonla tedavi edilen, çoğunluğunu çocukların oluşturduğu 20.000 İsraillinin durumuyla ilgilidir. Bu 20.000 kişinin çoğu Kuzey Afrika ve Orta Doğu’dan yeni gelen göçebeler oluşturdu. Tahmini 200.000 çocuk x-ışını tedavisi aldı, Adamson-Kienbock prosedürü standartlarına uygun olarak. Bu metot 1910-1959 arasında, anti-fungal Griseofulvin’in imal edilmesine kadar kullanılmıştı . İddialara bu metotla tedavinin uygulandığı 6000 çocuk öldü. Belgesellere konu olması Mesele İsrail’de yayınlanan bir belgeselin konusu olmuştur. Haifa Uluslararası Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülünü alan “Saçkıran Meselesi” David Belhassen ve Asher Hemias tarafından yönetildi ve 2007 yılında, Los Angeles’ta gerçekleşen İsrail Film Festivali’nde gösterildi . Belgesele göre, çocuklar üzerinde kullanılan x-ışını dozu, önerilen maksimum dozdan binlerce kat daha fazlaydı ve bütün tedavi programı, Amerika tarafından, yüksek dozlu radyasyonun insanlar üzerinde denenmesi için finanse edildi. Ama gerçekte, İsrail’deki tedavi, dünyanın her yerindeki tedaviyle aynıydı. Çocuklara verilen, kayıtlardaki dozlar, 1940-1959 yılları arasında New York Üniversitesi’ndeki diğer çocuklara verilen dozlarla aynıydı. 1950'li yılların başındaki bir çalışma, x-ışını tedavisinin saçkıranın bütün türleri için verimli bir tedavi olduğunu belirtti. Belgesele göre, 100.000 çocuk ışın tedavisini aldı ve 6000i tedaviden yakın bir süre sonra öldü. Saçkıranlı birçok çocuk ileriki dönemde kanser oldu ve 1994 yılında, Knesset, bu insanlara tazminat verme kararı aldı . Tarihi Arka Plan – İsrail ve Yahudi Toplumlarında Saçkıran Diğer adları tinea capitis, mycosis, thrichophytia ve Favus olan kafatası saçkıranı; 19. Yüzyılda, İsrail ve diğer birçok yerde çocuklarda görülen en yaygın mantar hastalığıydı. 20. Yüzyılında başında, Kudüs’teki Kudüs Hadassah Hastanesi, Kudüs’teki dini Yahudi toplumundaki saç kıran vakalarını ışınla tedavi etti ve hastalık neredeyse yok oldu. 1940 ve 1950 yılları arasındaki kitlesel göçlerle, yeni saç kıran vakıaları ortaya çıktı. Hastalık genelde Asya ve Kuzey Afrika’dan gelen çocuklar arasında, kalabalık yerlerde yaşamanın getirdiği yetersiz hijyenik koşullardan dolayı görüldü. Bu vakalarda Kudüs Hadassah Hastanesi’nde (Profesör Arieh Dostrovsky ve Prof. Drukman tarafından) ışınla tedavi edildi. Tedavi süreci, ileriki yıllarda hastaların bir kısmında kanser ve beyin zarında meninjom tümörlerine sebep oldu. İsrail’de ve dünyanın diğer yerlerinden birçok bilim insanı çocukken ışın tedavisi almış hastaları takip etti ve çeşitli kanserlere eğilimlerini inceledi. İsrail’deki incelemeler, Profesör Baruch Modan liderliğinde gerçekleşti ve Modan prestijli bir medikal dergide konuyla ilgili bir yazı yazdı. Lancet dergisindeki yazısında, Prof. Modan, ışınlanma tedavisi ve tümör oluşumu arasında tartışmasız bir bağ olduğunu yazdı (genelde baş ve boyunda olmak üzere) . Prof. Modan’ın bulgularının ışığında, yasama, 1994 yılında bir yasayla, tedaviden dolayı zarar gören hastalara tazminat verdi. Kanun, 1 Haziran 1946 ve 21 Aralık 1960 arasında, saçkırandan dolayı ışın tedavisi alan herkese tazminatı garantiledi, fakat tazminattan yararlanmak için, kişinin ışınla tedavi edildiğini kanıtlaması gerekti. Saçkıran Meselesi “Saçkıran çocukları” (Yaldei Hagazezet) belgeseli 2003 yılında gösterime girdi. Film Haifa Uluslararası Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülünü aldı. Belgesel, İsrail’in 1950’lerdeki hastanelerine şiddetli bir şekilde saldırdı. Yaşananları “Saçkıran çocuklarının Holokost’u” (Shoat Yaldei Hagazezet) olarak adlandırdı. Belgesel ayrıca, tazminat kanunu ve kanunu geçirenleri şiddetle eleştirdi. Saçkıranlı hastaların tedavisi, İsrail’deki Mizrahi aktivisitler tarafından, 1950’li yıllarda İsrail’e yeni göçenlerin ihmalkârlık, yetersizlikler, ataerkillik ya da sorumsuzluk sonucu yaşadıkları haksızlıkların en belirgin örneklerinden biri olarak görüldü. Saçkıran tedavisiyle ilgili birçok suçlama, gerçeği çarpıtan yetersiz açıklamaların ürünüydü: Mizrahi Toplum ve Tıp dünyası iki ana etmenin farkında değildi: Uluslararası ortamda ışınlama programı: İsrail’de x-ışınının kullanıldığı dönemde, dünyanın diğer her yerinde de aynı yöntem kullanılıyordu. Suriye, Yugoslavya, New York, Portekiz ve İsveç . Dönemde en çok önerilen yöntemdi ve kısmen UNICEF tarafından yöntem sağlama alındı. Bu tür kitlesel ışın tedavisi, Yahudi Dünyasının başka yerlerinde de kullanıldı. Doğu Avrupa’daki Aşkenaz Yahudi çocukların toplu tedavileri ve Amerika’ya göçen Yahudi ve Yahudi olmayan bütün göçmenlerin tedavileri buna en büyük örnektir. Bu etmenler göz önünde bulundurulduğunda, İsrail’deki saçkıran meselesi, aslında uluslararası bir problemin sadece bir kısmı ve bu probleme dünya çapında hala cevaplar aranmaktadır. Bilimsel Bulgular 21. yüzyılın ilk 10 yılındaki araştırmalar, saçkıran tedavisine yeni bir bakış getirdi. İsrail’de kullanılan tedavi, Profesör Shifra Shvarts tarafından yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıktı. Akdeniz bölgesinden gelen Mizrahi çocukların tedavisi Avrupa’daki tedaviyi temel alarak yapıldı. Organizatörler, Avrupa’daki girişimin başarılı olduğuna ikna olmuşlardı ve Fas’tan gelen Yahudilerin de saçkırana karşı aynı tedaviden yararlanmaları gerektiğini düşündüler. Doğu Avrupa’da ışınlanmayla tedavi edilen birçok çocuk Holokost ta öldüğünden tedavinin sonuçlarını incelemek mümkün olmamıştı. Kuzey Afrika’dan gelen Yahudilerin saçkıran tedavisini organize eden ana isimlerden biri Profesör Moshe Prywes idi. Prywes daha sonra Ben-Gurion Üniversitesinin rektörü ve üniversitenin Tıp Fakültesinin kurucusu oldu. Prywes 1947 yılında Kuzey Afrika’ya gitti ve oradaki bulgularıyla birlikte, İsrail’e göç etmeyi düşünen insanların arasındaki bulaşıcı hastalıkları tedavi etmek için bir program formüle etti. Programa T. T. T. adı verildi. Bu ismin verilmesinin sebebi gelecek kitlelerde üç tip hastalık beklenmesiydi: Tinea (Saçkıran), Trahom ve Tüberküloz . 1950 yılında İsrail’de başlayan ışın tedavisinden sonra, saçkıranla savaş için Yugoslavya’da 50.000 çocuğa, Portekiz’de 30.000 çocuğa ve Suriye’de 7.000 çocuğa uygulandı . Saçkıranla mücadele için yürütülen programların arkasındaki ana kurum UNICEF’ti (17) ve gerekli cihazların alınmasında yardımcı oldu. İsrail’de kullanılan cihazların ikisini UNICEF karşılamıştır. Griseofulvin adlı ilacın bulunmasıyla, UNICEF, kuruluş amaçlarından biri olan, anneler ve çocuklarda bulaşıcı hastalıkları yok etmeye bağlı kalarak, hastalığın yaygın olduğu yerlerde, fonlarla ilacın dağılmasını sağladı. İzak Rabin Öldürülmesi hakkındaki Komplo Teorileri İzak Rabin’in öldürülmesiyle alakalı komplo teorileri Başbakan İzak Rabin’in 4 Kasım 1995’te öldürülmesinin hemen ardından ortaya çıktı. Cinayeti işleyen, Yahudi Öğrenci, Yigal Amir, kalabalık tarafından hemen olay yerinde yakalandı. Rabin, İchilov Hastanesi’nde ameliyat masasında öldü ve Amir, Rabin’i öldürdüğünü itiraf etti. Olay medya tarafından kolay anlaşılır bir şekilde insanlara aktarıldı. Şamgar Milli Soruşturma Komisyonu ve mahkeme Amir’in suçlu olduğu sonucuna vardı. Buna rağmen, tıbbi ve soruşturmadaki kanıtlarla ilgili bazı çelişkiler ve iddialar ortaya atıldı. Bu iddialar ve diğer şüpheler genelde sağ-kanattan ve bazen sol-kanattan komplo teorilerinde anılmıştır. Komplo İddiaları Komplo teorileri aşağıdaki iddiaların bazen bazılarını, bazen de hepsini gündeme getirmiştir. Polis raporlarına göre, Rabin’in vücudunda ve kıyafetinde barut bulunmuştu. Barut kurşun ateşlendikten sonra birkaç cm kadar dağıldığından, bu bulgu, Rabin’in yakından vurulduğunu gösteriyordu. Resmi kayıtlara göre, Amir, Rabin’i uzaktan vurmuştu ve barutun bu şekilde Rabin’in vücudunda bulunması büyük bir çelişki olarak görüldü . Ameliyat raporları, Rabin’in göğsünde bir kurşun yarası ve kurşun giriş noktası olduğunu belirtti (4) ama görgü tanıkları ve Kempler videosu, Rabin’in arkadan vurulduğunu, vurulurken Amir’in Rabin’in arkasında olduğunu gösteriyordu. Raporlara göre, Rabin’in 5. ve 6. omurgası parçalanmıştı fakat video ve görgü tanıklarına göre, Amir’in saldırısından sonra Rabin yürüyebiliyordu. Bu imkânı olmayan bir şeydi. Her tıbbi rapor, yara izlerini, Şamgar Komisyonu tarafından raporlanan yara izlerinden tamamıyla farklı şekillerde tanımlamıştır. Rabin’in durumunu anlatan tıbbi raporların değiştiği görüldü. Birçok kayıt Rabin’in üç değil sadece iki kurşun yediğini belirtiyordu. İsmi bilinmeyen bir hekim, Barry Chamish’e Rabin’in durumunu şöyle anlattı; “göğüs ve karın kısmındaki ilk iki yara Rabin hastaneye varmadan önce oluşmuştu. Üçüncü, göğsün ortasındaki yara, Rabin hastaneye girdikten sonra oluşmuştu” ve şunları ekledi, “Rabin’in omurgalarında hiç zarar olmadığı hayal bile edilemez” dedi. Olay yerindeki üç polis, ifadelerinde, Rabin’in arabaya alındığında hiçbir görünür yara izine sahip olmadığını belirtti. Ayrıca başka kaynaklar da Rabin’in kurşun yaralarının hastaneye vardığında oluştuğunu belirtmekte. Rabin’in konvoyu, Rabin çok tecrübeli bir şoföre sahip olmasına rağmen ve yolların yoğun olmamasına rağmen 22 dakikada hastaneye vardı. Olay yeri ve hastane arasındaki yol yürüyerek 5 dakikada kat edilebilmektedir . Polisin olay yerinde bulduğu kovanlara yapılan balistik testler, kovanların Amir’in silahından çıkmadığını gösterdi. Amir’in elinde, kıyafetinde ve saçında barut izine rastlanmadı. Normal şartlarda gerçek kurşun kullanıldığında, Amir’in üzerinde barut izinin olmaması imkânsız olurdu. Olay yerinde, Dalağındaki ve Akciğerindeki yaralanmalara rağmen Rabin’den kan geldiği görülmemişti. Sonrasında da görülmemişti olay yerinde. Buna rağmen, hastaneye vardığında, göğsünden kan fışkırdığı görüldü. Bazı tanıklar, birinin “Bunlar boş, kurusıkı kurşunlar! Bu silah oyuncak!” diye bağırdığını söyledi. Gizli servis (Şin Bet) ajanlarından biri; “Birinin insanlara sakin olmaları gerektiğini, silahın kurusıkı olduğunu bağırdığını duydum” dedi . Polis Moshe Ephron: "Silah sesi doğal gelmedi. Gerçek olsaydılar, daha sesli çıkardı silahın sesi” dedi. Leah Rabin bir demecinde, korumalardan birinin olaydan hemen sonra, kendisine atışların kurusıkıyla yapıldığını söylediğini belirtti. Sonrasında da, İsrail Güvenlik Şefi ona endişelenmemesi gerektiğini ve her şeyin düzenlendiğini söyledi. İddialara göre, Amir, cinayetten 2 yıl önce Şin Bet tarafından Letonya’da göreve alındı. Duruşmalardan birinde “Doğruları söyleyecek olsam, bütün sistem mahvolur. Bildiklerim bu ülkeyi yok etmeye yeter” demiştir. İsrailli Fizikçi Nahum Şahaf, elinde fotoğraflı kanıtların olduğunu, yanlış insanın suçlu tutulduğunu ve Şimon Perez’in Rabin’in ölümünden sorumlu olduğunu belirtti. Komplo teorilerine yöneltilen eleştiriler Komplo teorilerine yöneltilen üç tip eleştiri vardır. En yaygın eleştiri tipi, iddialara karşı çıkandır. Bu tür eleştirilere göre, komplo teorileri İsrail politik kültüründen, sosyal ilişkilerden ve tarihten kopuktur. İkinci tip eleştiri, solculardan gelir ve teorilerin, sağcıların sorumlu olduğunu ölümden dikkatleri dağıtmak amaçlı yaratıldığını belirtir. Onlara göre, Rabin zaten birçok düşmana sahipti ve Amir Yigal sadece aktördü. Üçüncü tip eleştirilerde sağcılardan gelir. Onlara bu teoriler, Oslo’da işlenen suçları örtbas etmek için solcu destekçiler tarafından kanıt olmadan ortaya atılıyordu. Bu eleştiriye göre, sağcı komplo teorisyenleri solcuların amaçlarına hizmet etmek için çırpınıyorlardı. Sahar Televizyonu (İngilizce) Sahar Televizyonu Evrensel Sahar Yayın Ağına (SUN) ait iki televizyon kanalının adıdır. Bu kanallar İran Radyo ve Televizyon Kurumu’nun (IRIB) yabancı yayın yapan dalıdır ve yabancı dillerde program yapmaktan sorumludur. Bu diller arasında, İngilizce, Fransızca, Arapça, Boşnakça, Urdu ve diğer birçok dil vardır. İngilizce departmanı ise bütün yeni haberleri dünyaya İngilizce sunmaktadır. Sahar Televizyonu ve İsrail komplo teorisi Sahar Televizyonunun İngilizce kısmı, genelde İslami eğitimi yaymak amaçlı oluşturulmuş olsa da, programların konusu ve türü oldukça çeşitlidir. Genel olarak, mesajını yaymak için, Sahar Televizyonu sadece politik konuları değil, kültürel, sosyo-ekonomik ve gündemdeki birçok sıcak konuyu ele alır. Bu özellik birçok farklı türde programın yapılmasını sağlamıştır. Haberler, çeşitli bilimsel ve sosyal belgeseller, klipler, oyun şovları v.b... İngilizce kısım, aynı zamanda birçok farklı belgesel üretmiştir (Mandela Arkadaşları, Siyam Şeyh, Kenya v.b.) 2012 yılında, Sahar, Amerikalı Veterans Today adlı çevrimiçi politik platformun askeri istihbarat analisti Gordon Duff ile 9/11 saldırılarının arkasındaki gerçekler üzerine bir röportaj yaptı. Röportaj aynı zamanda komplo teorisyenleri James Fetzer[ ve David Ray Griffin’in teorilerine de yer verdi. Rather Duff’a göre, uçakları İsrailliler kaçırmıştı ve İsrail 9/11 saldırılarının arkadaşındaki ülkeydi. Canlı Sahar TV linkleri https://web.archive.org/web/20131123195333/http://english.sahartv.ir/live/ http://english.sahartv.ir/ios http://english.sahartv.ir/android Veterans Today Veterans Today kendisini ordu üyelerinin, emekli askerlerin ve gazilerin, milli güvenlik, jeopolitik istikrar ve iç politika hakkındaki fikirlerini temsil eden çevrimiçi dergi olarak tanımlar. Yazarların çoğunu emekli askerler oluşturur ve Amerika’nın iç-dış bütün düşmanlarına karşı desteklerini dile getirirler. İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL) dergiyi dar görüşlülük ve aşırılıkla suçlamaktadır. ADL’ye göre, derginin internette yayınlanan yazıların, genelde komplolarda ve aşırı sağcı web sitelerinde kullanılacak türde olduğunu belirtti. Derginin editoryal listesinde; Amerikan ordusunun eski mensuplarından Gordon Duff (kıdemli editör ve yönetim kurulu başkanı), Bobby Hanifin, Jamer H. Fetzer ve Clinton Bastin ve eski istihbarat kurumu üyeleri vardır Dergi editoryal kurul üyelerinin yazılarını yayınlamaktadır ve ayrıca Alan Hart, Gilad Atzmon, Ingrid R. Zundel, Ismail Salami, Kevin Barret, Bruce Campbell, Mark Siljander, Tim King ve Wayne Madsen’in yazılarını da yayınlamaktadır. İçerik Dergi günümüzde “gaziler tarafından gaziler için yazılar” yayınlamaktadır. Gazi menfaatleri, Gazi intihar oranları, ekonomik eşitsizlikler ve Wall Street’i İşgal Et protestolarında protestoculara ve gazilere karşı polisin gösterdiği şiddet, derginin üzerinde yazı yayınladığı konular arasındadır. Ayrıca dergi Amerika’daki İsrail Lobisi ve İsrail’in askeri politikaları üzerine yazılar da yayınlamaktadır. Dergi zaman zaman İran’ın Mehr Haber Ajansı’ndan materyaller yayınlamaktadır. Eleştiriler İftira ve İnkârla Mücadele Birliği, derginin yönetim kurulu başkanı Gordon Duff’ı anti-semit bir komplocu olarak adlandırmaktadır. 2010 Haziranındaki yazısında, Duff, 9/11 saldırılarının gerçekleştiği günde İsraillinin yakaladığını, bu beş kişinin İsrail istihbarat ajansından olduğunu ve Dünya ticaret Merkezi’ne doğru uçakları uzaktan yönlendirdiklerini yazdı. Ayrıca aynı yazıda, Amerika’nın güveliğinin hain ve sadakatsiz bir gruptan dolayı tehlikede olduğunu yazdı. Duff’a göre bu grup hem Amerika hem de İsrail vatandaşlığına sahip olan çifte vatandaşların oluşturduğu kişilerdir ve bu kişiler, Duff’a göre birçok devlet kurumunu ve büyük şirketleri yönetmektedir. Başka bir parçada, Duff; “İsrail lobisi, Dünya’daki en güçlü ve en acımasız gruptur” diye yazdı. Dergi aynı zamanda Holokost’u inkâr eden yazılar yayınlamaktadır. National Post’tan iki köşe yazarı, derginin Holokost’u İnkâr eden bir yazıyı yayınlamakla eleştirdi. Dergi yazarlarından Bruce Campbell’ın 2011 Mayısında yazdığı yazıda şöyle yazdı; “Gaz odaları sahtedir. Bununla birlikte bütün Holokost hikâyesi de sahtedir. Yahudileri yok etmek daha önce hiç amaçlanmadı ve bunu gerçekleştirecek hiçbir mekanizma daha önce yapılmadı. Holokost hikâyelerini hayatta tutmalarının sebebi Yahudi bankalarını korumaktır.” . İftira ve İnkârla Mücadele Birliği, derginin Wikileaks le ilgili komplo teorileri ortaya attığını, Wikileaks’in İsrail’in reklamı için, İsrail tarafından, Julian Assange ile kurdukları işbirliğinden ortaya çıktığını belirtti (26). Duff’a göre, İsrail istihbarat kurumu, Julian Assange’a yardımcı oldu . Derginin finans editörü Michael Harris, bir röportajında, Sandy Hook İlköğretim Okulu silahlı saldırısının İsrail tarafından düzenlenen bir intikam cinayeti olduğunu iddia etmekten dolayı eleştirildi. Harris ayrıca, 2011 Tucson silahlı saldırısından, 2011 Norveç Saldırılarından ve 2012 Aurora saldırısından İsrailli ölüm mangalarının sorumlu olduğunu belirtti. Eleştirmenler dergiyi ve Harris’i Neonazi eğilimlerle adlandırdı. Sandy Hook İlköğretim Okulu Katliamı hakkındaki komplo teorileri Sandy Hook İlköğretim Okulu katliamıyla ilgili gündemde olan bazı komplo teorileri vardır. Komplo teorilerine taraf olan kişiler, saldırıyla ilgili şartları sorgulamaktadır. Adam Lanza’nın suçu işleyen tek kişi olması ve medyanın daha önce gösterdiği; suçlunun kimliği, yanlış fotolar, kurbanların yanlış yerinin, kullanılan silahlar ve diğer bazı bilgilerle ilgili çelişkiler komplo iddialarını güçlendirmektedir . Bazı teoriler İsrail’i suçlarken, bazı teoriler de ABD hükûmetini suçlamaktadır. Bu tür teoriler, devletin, daha sıkı silah kontrolü kanunları için saldırıları yönettiklerini öne sürüyor. İsrail ve İran Propagandası İran Devlet Medyasının bir kolu olan Press TV, Veterans Today editörü Gordon Duff tarafından yazılmış bir fikir yazısını yayınladı. Duff’ın yazısında, eski Cumhuriyetçi vali Michael Harris’in sözlerine yer verdi ve Harris’e göre, Sandy Hook İlköğretim okulu katliam, İsrailli ölüm mangaları tarafından gerçekleştirildi. Duff’a göre, saldırının sebebi, İsrail tarafından son dönemde hissedilen İsrail-Amerika ilişkilerinin Başkan Obama yönetiminde soğumasıdır. Özellikle Obama’nın ciddi bir İsrail eleştirmeni Chuck Hagel’i Amerika Güvenlik Sekreteri olarak aday göstermesi İsrail için büyük problemdi. Neo-Nazilik ile suçlanan bir politikacının düşüncelerine yer verdiğinden dolayı ve Gordon Duff gibi anti-semit bir editörün yazısı olduğundan dolayı, bu fikir yazısı şiddetli eleştirilere maruz kaldı ve Amerikan medyası tarafından, İran propagandası olarak görüldü. Diğer birçok komplo teorisi saldırılarla ilgili İsrail’i ya da Yahudileri ilişkilendirdi fakat hepsi anti-semit teoriler olarak adlandırıldı. 9/11 Komplo teorileri ve İsrail 2008 yılında yapılan, 17 ülkeden 16.063 kişinin katıldığı küresel bir ankette, sadece 9 ülkedeki çoğunluk El-Kaide’nin saldırılardan sorumlu olduğu düşündü. Anketin 46%’sı El-Kaide’yi sorumlu tutarken, 15%i ABD yönetimini, 7% İsrail’i ve diğer bir 7%si başka örgütlerin yaptığını bildirdi. Saldırılarla ilgili El-Kaide tekrar tekrar sorumluluğu üstlendi. El-Kaide üst düzey yöneticilerinden Eymen ez-Zevahiri, Shialran ve Hizbullah’ın Sünnilerin Amerika’yı incitmedeki başarılarını karartmak için, ortaya İsrail’le ilgili dedikoduları attıklarını belirtti. İsrailli Ajanlar İddialara göre, İsrailli ajanlar saldırılarla ilgili daha önceden bilgiye sahipti. Saldırıdan dört saat sonra, FBI kuleden gelen dumanları bir binanın üzerindeki otoparktan videoya kaydeden 5 İsrailliyi “şüpheli davranış” tan dolayı tutukladı. İsrailliler olanları videoya çekiyorlardı ve diğer bir olanları izleyen kişi, bu 5 kişinin garip davrandığını söyledi; “Mutluydular, hiç şoka girmiş görünmüyorlardı. Bence çok garipti bu davranışları” . İncelemeler sonunda, FBI bu 5 kişinin olanlardan hiçbir haberlerinin olmadığı sonucuna vardı The FBI eventually concluded that the five Israelis had no foreknowledge of the attacks. Diğer devletler Saldırılarla ilgili birçok devletin ilgili olduğu üzerine komplo teorileri ortaya atılmıştır. Bunların içinde MOSSAD gibi birçok istihbarat teşkilatlarının saldırılardan haberleri olduğu ortaya atılmıştır. 9/11 ve İsrail İftira ve İnkârla Mücadele Birliği tarafından kaydedilen bir komplo teorisine göre, İsrail’in 9/11 saldırılarıyla bir ilişkisi vardı ve saldırıları planlamıştı. Neden olarak birçok motif öne sürülmüştür; ABD’nin İsrail düşmanlarına saldırmaları için, İsrail-Filistin sorunundan dikkatleri başka yere çekmek için, Siyonistlerin güçlerini artırmak ve ABD’nin İsrail’e desteğini sağlamak için... Komplo teorilerinin varyasyonları saldırıların Ariel Şaron, MOSSAD ya da İsrail Devleti tarafından organize edildiğini belirtmişti. Wisconsin Üniversitesi eski öğretim görevlisi Kevin Barret, MOSSAD’ın saldırıyı organize ettiğini iddia edenlerin başındadır . Bazı teoriyi savunanlar, İsrail istihbaratı tarafından Yahudi çalışanların haberdar edildiği ve saldırıların gerçekleştiği gün işe gitmediklerini ve böylece saldırılarda hiçbir Yahudi’nin ölmediğini belirtir. Bu teoriyi savunanlar o gün işe gitmeyen Yahudilerin 4000 kadar yüksek bir rakamda olduklarını iddia ederler. Diğer kayıtlara göre, saldırı günü 270-400 kişi arasında Yahudi öldü. Bu düşük sayı, New York'ta yaşayan Yahudilerin yüzdesi ve ölen herkesin dini hakkında bilgiye yeterince sahip olunmamasıdır. Komplo teorilerindeki Anti-Semitizm 2003 yılında İftira ve İnkârla Mücadele Birliği’nin “nefret içeren komplo teorileri” raporunda, 9/11 ve İsrail’le ilgili komplo teorilerin küresel anti-semitizmi desteklediğini belirtmiştir. Rapora göre bu teoriler Arap ve Müslümanların olduğu ülkelerde yaygınca kabul edilmektedir. Teoriye inanan Avrupalılar ve Amerikalılar da var. İftira ve İnkârla Mücadele Birliği’nin raporuna göre, İsrail ve Yahudi karşıtı bu teoriler, aşırı sağcılarla ırkçı beyazları birleştirdi. Aynı şekilde Arap ve Müslüman dünyadaki anti-semit unsurları kenetledi. Ayrıca Amerikalı Yahudilerin kendi ekonomik çıkarları için 9/11 i organize ettikleri veya İsrail Yahudilerinin bölgedeki dominyonlarını garanti altına almak için Müslümanları hedefe getirdiği gibi söylemlerin, Yahudilere karşı nefreti körüklediğini raporda belirtti. Kaynakça
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri