Yeni havalimanı gerçekten de büyük, faz 2, faz 3, 4 gibi aşamaları da düşünürsek daha da büyüyecek. Tanıdıklar sorunca "köyümüzden büyük" diyorum. Hem yolcu sayısı hem de alanı açısından öyle. Aslında ayrı bir ilçe sayılabilir.
Yolcu gözünden değil, muhakkik gözüyle de anlatmak istedim. 5 piste ve 7 kapıya sahip. Pistler 34 L/R, 35 L/R, 36 numaralı. İstanbul'da hakim rüzgar kuzeyden esen yıldız ve kuzeydoğudan esen poyraz olduğu için uçaklar bu pistleri kullanıyor. Yani Arnavutköy yönünden geliyor. 35 pist 4100 metre olduğundan B747, A380 hatta Antonov An-225 gibi devasa uçaklar iniş yapabilir (Dubai'den her gün öğlen 2 gibi 380 geliyor, görsel).
Kapılar da Alfa, Bravo, Çarli, Delta, Ekho, Fokstrot ve Golf diye geçiyor. Şu an Golf ve 36 numaralı pist iç hatlar için kullanılıyor (İzmir 77'si 35'ten kalkıyor ama). Havalimanı master planına göre Akpınar'a doğru genişleyecek. Yeni bir terminal binası inşa edilecek (ki inşaatı başlamış bile, ayrıca metronun şu an geçtiği terminal 2 isimli metro durağı da hazırlanmış). Ayrıca Doğu-Batı yönlü bir pist de inşa edilecek.
Terminal 1 (mevcut büyük terminal) sadece dış hatlar, Terminal 2 sadece iç hatlar olarak çalışacak. Bu planlamalar yıllık yolcu sayılarının artışına göre belirlenecek. Sonuçta yıllık 140 milyon yolcu kapasitesine ulaşmayı sağlayacak.
Plana kargo, MRO, genel havacılık gibi konulara değinmedim. Dozens of parking positions'e de değinmiyorum. Ama havalimanının sağ alt köşesinde Cengiz ve Kalyon'un hangarları var mesela.
Geri dönelim. Havalimanı çok büyük. Bu büyüklük doğal olarak hem operasyonu hem de işletmeyi olumsuz etkiliyor. Sadece yolcular değil, personeller de nasibini alıyor elbette. Hemen herkes ringle taşımaya muhtaç*. Büyük güç büyük sorumluluk gerektirir nihayetinde.
Bu büyüklüğe rağmen havalimanı cidden güzel bir şekilde işliyor. Yurt dışıyla kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum ama bu durumu iki yönüyle ele alıyorum ben. Bu havalimanı herhangi bir yabancı ülkede olsa böylesine işleyemezdi.* Burası doğrudan doğruya bizim fedakâr insan gücümüzle ilgili. Cidden yağmur çamur demeden 7 gün 24 saat bu koca kompleksi ayakta tutan emekçiler var ve onlar sayesinde bu saat tıkır tıkır işliyor. Bu konuda herhangi bir yöneticinin başarısını kabul etmiyorum. Görece düşük maaşlar, yorucu ve yoğun mesailer, çoğu insanın kaldıramayacağı vardiya düzeni... Adını sanını duymadığımız emekçiler, ayrı ayrı gözlerinizden öpüyorum.
İşin öteki tarafına gelince, yurt dışında böylesine bir proje yapılsa muhtemelen daha fizibil şekilde yapılırdı. Sonuç olarak bu kadar fedakârlığa gerek kalmazdı. Mesela taşınma konusunda bile, büyük bir övünçle anlatılıyor, 24 saatte mega taşınma vs. diye. İşin iç yüzünü personelden dinlemek gerek... Taşınma tüm malzemeleri alıp bir noktadan bir noktaya yığmak değildir.
Ama yine de bir şekilde yürüyor işler. Artık kervan yolda mı dizilir diyeyim yoksa hakikaten millet olarak her şeyle bir şekilde baş edebilme yeteneğimiz mi diyeyim, bu süreci çok hafif sıyrıklarla atlattık. (Tabii yine fedakârlıklarla)
Sonra, İstanbul'daki 3 havalimanını da apron ortamından görmüş birisi olarak, böylesine bir insan/uçak trafiğini başka bir yerin kaldırmasının mümkün olmadığını da düşünüyorum. Atatürk havalimanı ki hâlâ şimdiki durumuna acıyorum, böylesine bir operasyonu kaldıramazdı bence. Sadece şimdi için değil, havacılığın yerel ve global istikametini de düşündüğümüzde bir süre sonra kendisinin yetersiz kalacağını düşünüyorum. Yani eninde sonunda yeni bir havalimanı şart olacaktı. Bu yönüyle İGA faydasını uzun vadede göreceğimiz bir proje bence.
Ayrıca bu şekilde İstanbul için de daha sağlıklı oldu. Böylesine bir insan ve araç yükünü şehrin göbeğine bırakmak zaten can çekişen trafik ve alt yapının ömrünü daha da hızlı tüketecekti. Bu yönüyle en azından bu yoğunluğun kuzeye kayması iyi oldu diye düşünüyorum. (Bu demek değildir ki Atatürk'ün pistini buldozerleyelim. Fizibilite denince de buydu zaten. Ayrıca Atatürk'te geçirdiğim günlerde terk edilmişliği çok zoruma gitti. Metro durağına girince post-apokaliptik bir evrene ışınlanmış gibi hissettim. Çok yazık çok...)
Gelelim bu kadar yeni ve büyük olmasına rağmen yine de yetmemesine ve ilerisini düşünmemesine. Dostlar havalimanı eyvallah çok büyük ve yeni; sağlam bir drenaja sahip diye düşünüyor insan doğal olarak. Ama cık. Büyüklüğüne rağmen yine de yetersiz drenaj sistemi. Belki rakiplerinden daha iyi ve gelişmiştir fakat kısmen karadeniz iklimi olan bu bölgede yeterli değil demek ki. Hâlen daha iç yollarda yağmur sonrası göllenmeler oluyorsa aksaklıklar mevcuttur.
Başka bir konu da işin stratejik boyutu. Havalimanları elbette sivil kullanımda fakat askerî açıdan da çok önemli ve stratejik yapılar. Bunun örneğini 100 sene civarı önce yapılan Atatürk havalimanı'nda görmek mümkün. Kendisi örümcek ağı benzeri alt yollara sahip. Barış zamanı her şey güzel ama planlama her zaman ileriyi de düşünmeyi gerektirir.
Ayrıca basit gibi görünen bu konuyla ilk karşılaşmamız da birkaç sene evvelki kar yağışı oldu :d Böylesine modern ve yeni bir havalimanında personeller mahsur kaldı dostlar... Ezcümle. Kol kırılır yen içinde kalır, burada yazdığım artı da eksi de bizler için. Ben istiyorum ki çok daha iyi çok daha güzel bir şey kalsın bizden ileri. Yaptığım (varsa) eleştiri ve yergiler de bundan dolayı yani. Vatan haini diye düşünmenize gerek yok :d
Bu havalimanına ilk haline kıyasla baktığımda hâlâ kusurları olan ama oldukça da iyi bir duruma geldiğini düşünüyorum. Umarım çok daha iyi çok daha güzel bir hâl alır. Durmak geriye gitmek demektir
*Atatürk havalimanı'na zarar vermeyiniz artık. *Havacılıkta tekelleşmeyi engelleyiniz. *Şehirlerarası uçak yolculuklarını İstanbul'a bağımlı etmeyiniz.
Yolcu gözünden değil, muhakkik gözüyle de anlatmak istedim. 5 piste ve 7 kapıya sahip. Pistler 34 L/R, 35 L/R, 36 numaralı. İstanbul'da hakim rüzgar kuzeyden esen yıldız ve kuzeydoğudan esen poyraz olduğu için uçaklar bu pistleri kullanıyor. Yani Arnavutköy yönünden geliyor. 35 pist 4100 metre olduğundan B747, A380 hatta Antonov An-225 gibi devasa uçaklar iniş yapabilir (Dubai'den her gün öğlen 2 gibi 380 geliyor, görsel).
Kapılar da Alfa, Bravo, Çarli, Delta, Ekho, Fokstrot ve Golf diye geçiyor. Şu an Golf ve 36 numaralı pist iç hatlar için kullanılıyor (İzmir 77'si 35'ten kalkıyor ama). Havalimanı master planına göre Akpınar'a doğru genişleyecek. Yeni bir terminal binası inşa edilecek (ki inşaatı başlamış bile, ayrıca metronun şu an geçtiği terminal 2 isimli metro durağı da hazırlanmış). Ayrıca Doğu-Batı yönlü bir pist de inşa edilecek.
Terminal 1 (mevcut büyük terminal) sadece dış hatlar, Terminal 2 sadece iç hatlar olarak çalışacak. Bu planlamalar yıllık yolcu sayılarının artışına göre belirlenecek. Sonuçta yıllık 140 milyon yolcu kapasitesine ulaşmayı sağlayacak.
Plana kargo, MRO, genel havacılık gibi konulara değinmedim. Dozens of parking positions'e de değinmiyorum. Ama havalimanının sağ alt köşesinde Cengiz ve Kalyon'un hangarları var mesela.
Geri dönelim. Havalimanı çok büyük. Bu büyüklük doğal olarak hem operasyonu hem de işletmeyi olumsuz etkiliyor. Sadece yolcular değil, personeller de nasibini alıyor elbette. Hemen herkes ringle taşımaya muhtaç*. Büyük güç büyük sorumluluk gerektirir nihayetinde.
Bu büyüklüğe rağmen havalimanı cidden güzel bir şekilde işliyor. Yurt dışıyla kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum ama bu durumu iki yönüyle ele alıyorum ben. Bu havalimanı herhangi bir yabancı ülkede olsa böylesine işleyemezdi.* Burası doğrudan doğruya bizim fedakâr insan gücümüzle ilgili. Cidden yağmur çamur demeden 7 gün 24 saat bu koca kompleksi ayakta tutan emekçiler var ve onlar sayesinde bu saat tıkır tıkır işliyor. Bu konuda herhangi bir yöneticinin başarısını kabul etmiyorum. Görece düşük maaşlar, yorucu ve yoğun mesailer, çoğu insanın kaldıramayacağı vardiya düzeni... Adını sanını duymadığımız emekçiler, ayrı ayrı gözlerinizden öpüyorum.
İşin öteki tarafına gelince, yurt dışında böylesine bir proje yapılsa muhtemelen daha fizibil şekilde yapılırdı. Sonuç olarak bu kadar fedakârlığa gerek kalmazdı. Mesela taşınma konusunda bile, büyük bir övünçle anlatılıyor, 24 saatte mega taşınma vs. diye. İşin iç yüzünü personelden dinlemek gerek... Taşınma tüm malzemeleri alıp bir noktadan bir noktaya yığmak değildir.
Ama yine de bir şekilde yürüyor işler. Artık kervan yolda mı dizilir diyeyim yoksa hakikaten millet olarak her şeyle bir şekilde baş edebilme yeteneğimiz mi diyeyim, bu süreci çok hafif sıyrıklarla atlattık. (Tabii yine fedakârlıklarla)
Sonra, İstanbul'daki 3 havalimanını da apron ortamından görmüş birisi olarak, böylesine bir insan/uçak trafiğini başka bir yerin kaldırmasının mümkün olmadığını da düşünüyorum. Atatürk havalimanı ki hâlâ şimdiki durumuna acıyorum, böylesine bir operasyonu kaldıramazdı bence. Sadece şimdi için değil, havacılığın yerel ve global istikametini de düşündüğümüzde bir süre sonra kendisinin yetersiz kalacağını düşünüyorum. Yani eninde sonunda yeni bir havalimanı şart olacaktı. Bu yönüyle İGA faydasını uzun vadede göreceğimiz bir proje bence.
Ayrıca bu şekilde İstanbul için de daha sağlıklı oldu. Böylesine bir insan ve araç yükünü şehrin göbeğine bırakmak zaten can çekişen trafik ve alt yapının ömrünü daha da hızlı tüketecekti. Bu yönüyle en azından bu yoğunluğun kuzeye kayması iyi oldu diye düşünüyorum. (Bu demek değildir ki Atatürk'ün pistini buldozerleyelim. Fizibilite denince de buydu zaten. Ayrıca Atatürk'te geçirdiğim günlerde terk edilmişliği çok zoruma gitti. Metro durağına girince post-apokaliptik bir evrene ışınlanmış gibi hissettim. Çok yazık çok...)
Gelelim bu kadar yeni ve büyük olmasına rağmen yine de yetmemesine ve ilerisini düşünmemesine. Dostlar havalimanı eyvallah çok büyük ve yeni; sağlam bir drenaja sahip diye düşünüyor insan doğal olarak. Ama cık. Büyüklüğüne rağmen yine de yetersiz drenaj sistemi. Belki rakiplerinden daha iyi ve gelişmiştir fakat kısmen karadeniz iklimi olan bu bölgede yeterli değil demek ki. Hâlen daha iç yollarda yağmur sonrası göllenmeler oluyorsa aksaklıklar mevcuttur.
Başka bir konu da işin stratejik boyutu. Havalimanları elbette sivil kullanımda fakat askerî açıdan da çok önemli ve stratejik yapılar. Bunun örneğini 100 sene civarı önce yapılan Atatürk havalimanı'nda görmek mümkün. Kendisi örümcek ağı benzeri alt yollara sahip. Barış zamanı her şey güzel ama planlama her zaman ileriyi de düşünmeyi gerektirir.
Ayrıca basit gibi görünen bu konuyla ilk karşılaşmamız da birkaç sene evvelki kar yağışı oldu :d Böylesine modern ve yeni bir havalimanında personeller mahsur kaldı dostlar... Ezcümle. Kol kırılır yen içinde kalır, burada yazdığım artı da eksi de bizler için. Ben istiyorum ki çok daha iyi çok daha güzel bir şey kalsın bizden ileri. Yaptığım (varsa) eleştiri ve yergiler de bundan dolayı yani. Vatan haini diye düşünmenize gerek yok :d
Bu havalimanına ilk haline kıyasla baktığımda hâlâ kusurları olan ama oldukça da iyi bir duruma geldiğini düşünüyorum. Umarım çok daha iyi çok daha güzel bir hâl alır. Durmak geriye gitmek demektir
*Atatürk havalimanı'na zarar vermeyiniz artık. *Havacılıkta tekelleşmeyi engelleyiniz. *Şehirlerarası uçak yolculuklarını İstanbul'a bağımlı etmeyiniz.