Hulki Aktunç'un "İstanbul'u Bul Bana" kitabı, 1989-1993 yılları arasında yazdığı "Constantinopolis Haberleri" gazetesinin ilk sayısından itibaren oluşturduğu denemelerden oluşuyor. İstanbul'da iz bırakan herkesi yazmaya gayret eden yazar, şehrin kültürünü nasıl olması gerektiğini anlatıyor ve geçmişle harmanlayarak bize sunuyor. Sonunda bize "hiç değişmeyen bazı sorunlarımızın sadece bize has olduğunu" acıyla tecrübe ettiğimiz bir okuma deneyimi yaşatıyor.
Ben ilk defa Hulki Aktunç'u okudum. Kitabı bana almamı sağlayan şey ise değerli yazar Yağız Gönül'ün sosyal medya sayfasında İstanbul'u dolaşırken bize resmettiği yazıları ve ardından gelen kitapla ilgili paylaşımları oldu. Sosyal medya manipüle etme gücü çok yüksek, keşke her manipüle böyle kıymetli şeylere bizi yönlendirse!
Herkesin İstanbul'a tutulduğu bir fotoğraf zihninde dolaşır. İstanbul dendiğinde akla ilk o fotoğraf gelir. O fotoğrafın içine insanın varoluşundan tutkun olduğu güzellikler yansır ve fotoğrafla birlikte belki de bütünlenir, hemhal olur. İstanbul'un bir dokusu var, bu kentin dokusu başka kentlere benzemez. Yazar da bu dokuya özellikle dikkat çeker ki günümüzde bunun önemini daha iyi kavrıyoruz: "Evet, kent dokusu, kent dokusu, kent dokusu... Ama insan dokusu, insan dokusu, insan dokusu! İkisi üreten birbiridir ve ikisini yok eden de birbiri!"
Bu doku şu an ne hale geldi tahayyül edebiliyor musunuz? Yazar kent dokusunun geleceği hali o zamanlardan görmüş ve sayfaların arasına uyarılarını bir bir sıkıştırmış: "Çok uzun vadeli planlamalısınız, çok uzak görüşlü olmalısınız, çok! Yoksa bu İstanbul zamanı gelir insanlarını da yöneticilerini de tükürür."
İstanbul'u gezmekle de okumakla da bitiremezsiniz buna hepimiz hemfikiriz. Fakat güzel bir yerden başlayayım derseniz ilk kitap olarak bu esere kütüphanenizde bir yer açmalısınız. Bu kitap size sadece İstanbul'u dar bir zaman aralığından vermeyecek aksine sizi kent tarihi, doğu – batı ekseninde arafta kalmışlığımız, İstanbul'un kültür tarihi, yazarları, siyasileri ve bunun gibi birçok unsurun etrafında dolaştıracak ve yaptığı eleştirilerle sizin de geçmişten günümüze düşünmenizi sağlayacak. İyi okumalar...
Ben ilk defa Hulki Aktunç'u okudum. Kitabı bana almamı sağlayan şey ise değerli yazar Yağız Gönül'ün sosyal medya sayfasında İstanbul'u dolaşırken bize resmettiği yazıları ve ardından gelen kitapla ilgili paylaşımları oldu. Sosyal medya manipüle etme gücü çok yüksek, keşke her manipüle böyle kıymetli şeylere bizi yönlendirse!
Herkesin İstanbul'a tutulduğu bir fotoğraf zihninde dolaşır. İstanbul dendiğinde akla ilk o fotoğraf gelir. O fotoğrafın içine insanın varoluşundan tutkun olduğu güzellikler yansır ve fotoğrafla birlikte belki de bütünlenir, hemhal olur. İstanbul'un bir dokusu var, bu kentin dokusu başka kentlere benzemez. Yazar da bu dokuya özellikle dikkat çeker ki günümüzde bunun önemini daha iyi kavrıyoruz: "Evet, kent dokusu, kent dokusu, kent dokusu... Ama insan dokusu, insan dokusu, insan dokusu! İkisi üreten birbiridir ve ikisini yok eden de birbiri!"
Bu doku şu an ne hale geldi tahayyül edebiliyor musunuz? Yazar kent dokusunun geleceği hali o zamanlardan görmüş ve sayfaların arasına uyarılarını bir bir sıkıştırmış: "Çok uzun vadeli planlamalısınız, çok uzak görüşlü olmalısınız, çok! Yoksa bu İstanbul zamanı gelir insanlarını da yöneticilerini de tükürür."
İstanbul'u gezmekle de okumakla da bitiremezsiniz buna hepimiz hemfikiriz. Fakat güzel bir yerden başlayayım derseniz ilk kitap olarak bu esere kütüphanenizde bir yer açmalısınız. Bu kitap size sadece İstanbul'u dar bir zaman aralığından vermeyecek aksine sizi kent tarihi, doğu – batı ekseninde arafta kalmışlığımız, İstanbul'un kültür tarihi, yazarları, siyasileri ve bunun gibi birçok unsurun etrafında dolaştıracak ve yaptığı eleştirilerle sizin de geçmişten günümüze düşünmenizi sağlayacak. İyi okumalar...