Dün gece şöyle düşündüm: Birlikte olduğum erkekler hayatlarında hiç arzulanmamış gibiydi. Yoksa bunu anlamaz mıydılar? Belki de ben bir istisnayım, ama bu düşünce daha da korkunç. İlişkilerimdeki sakarlığım her halinden belli. En büyük ihtiyacım bir arkadaş. Ama en iyi arkadaşımı bulduğum zaman onu arzulamaya başlıyordum sanki. Kendimi bir daha bu durumda görmek istemem, bu anıyı yok etmek için çok şeyimi... Hayır, vermezdim. Aslında bu durumu anlayabilecek ve benimle konuşabilecek bir hemcins arkadaşımın olması için her şeyi verirdim. Var da. Hatta en hakikisi var, hatta sen arasana kızım diyor. Ama kızı boğmaktan korkuyorum. İlişkiler konusunda çok hassasım. Boğduğumu hissettiğim an bir adım geri çekiliyorum ve o kişiyle aramdaki bağ zayıflıyor. Şimdi, bu durumu anlatsam, çok üzülür. Benim de anlatacak kadar değer verdiğim yok kendime. Bu melankoli durumu normal değil mi peki? Dün, karşıdan karşıya geçerken, son iki gündür canımın birilerini çektiğini düşünmüştüm. Ama o ortama girdiğimde kontrol asla bende değil. Çünkü ben girmiyorum, akıntıyı kapılıyorum. Uzman psikolog Elika Yaşaroğulları'nın dediği gibi, talep etmiyorum, ihtiyaç duyuyorum ve herkesin gözü önünde. Kırılganlık erotik bir şey. Ama ben güvende değilim. Arzulanmıyorum. Ve en küçük, en küçük ters tepkiden korktuğum için. Evlenseydim ve eşim şiddete yatkın biri olsaydı ya da psikolojik istismar, fark etmez, çok dayak yerdim. Ne garip, değil mi? Erkeklere "Sen askerde çok dayak yersin" diyerek korkuturuz, kadınlara da "Sen kocandan çok dayak yersin" diyerek.
Dün akşam vakti düşündüğüm şeyi tekrar düşünebilir miyim? Yani ben izin veriyorum, başka kim vermiyor? Kendime dinlenmek ve kendimi affetmek için de izin versem keşke. Ama arzulayamadığımdan, hata yaptığımdan değil, öğrenmediğimden değil. Bir keresinde psikolog bir şeyi sormuştu. Ben de demiştim ki, "Zaten öyle düşünüyor olsam kendime daha şefkatle davranırdım." O da "Aynı zamanda kendimi hazır hissettiğimde bunu deneyeceğim diyorsunuz" demişti. "Ama zaten böyle düşünüyor olsam farklı biri olurdum" dedim. Hazır hissetmek falan. Ne zaman hazır hissettiğimi düşündüm ki? Ne zaman hazır hissedip hissetmediğimi düşündüler ki?
Kafamda bir ses var: "Yeter artık, yeter sızlandığın." Sızlanmıyorum. Kafamın içinde güvende olursam bir gün sahte insanlardan kurtulacağım. Çünkü sahte bir dilim var, sızlamamak için. Sızlandığım için terk ediliyorum. Sonra da arzulanmadıkları için hesap soruyorlar. Bu faşistçe. Sahte kal, canımı yakma, hissetme, düşünme. İnsanlığımın geriye kalanı olarak, salt onaylanmak ihtiyacından kurtulamadığımda, bu köleliği sürdürme taahhüdünün tek imzası kaldığında, sen sahtesin oluyorsun. Beni kendi arenasında karşımda olmayan bir galip ile, güya savaştırıyor. Ama egosu benim karşımda olmak dışında her yerde. Seyirci eğleniyor, kral emir veriyor, cezalandırıyor, bir tanrı gibi. Arz arenasında yenilgi alıyorum ve dünkü arenada kaybetmiş olmalıyım, çünkü seyircilerin "Fake!" diye haykırdığını fark ettim. Bana kanıtlamak zorunda değilsiniz, bu sesi kafamın derinliklerine sokacağım.
Dün akşam vakti düşündüğüm şeyi tekrar düşünebilir miyim? Yani ben izin veriyorum, başka kim vermiyor? Kendime dinlenmek ve kendimi affetmek için de izin versem keşke. Ama arzulayamadığımdan, hata yaptığımdan değil, öğrenmediğimden değil. Bir keresinde psikolog bir şeyi sormuştu. Ben de demiştim ki, "Zaten öyle düşünüyor olsam kendime daha şefkatle davranırdım." O da "Aynı zamanda kendimi hazır hissettiğimde bunu deneyeceğim diyorsunuz" demişti. "Ama zaten böyle düşünüyor olsam farklı biri olurdum" dedim. Hazır hissetmek falan. Ne zaman hazır hissettiğimi düşündüm ki? Ne zaman hazır hissedip hissetmediğimi düşündüler ki?
Kafamda bir ses var: "Yeter artık, yeter sızlandığın." Sızlanmıyorum. Kafamın içinde güvende olursam bir gün sahte insanlardan kurtulacağım. Çünkü sahte bir dilim var, sızlamamak için. Sızlandığım için terk ediliyorum. Sonra da arzulanmadıkları için hesap soruyorlar. Bu faşistçe. Sahte kal, canımı yakma, hissetme, düşünme. İnsanlığımın geriye kalanı olarak, salt onaylanmak ihtiyacından kurtulamadığımda, bu köleliği sürdürme taahhüdünün tek imzası kaldığında, sen sahtesin oluyorsun. Beni kendi arenasında karşımda olmayan bir galip ile, güya savaştırıyor. Ama egosu benim karşımda olmak dışında her yerde. Seyirci eğleniyor, kral emir veriyor, cezalandırıyor, bir tanrı gibi. Arz arenasında yenilgi alıyorum ve dünkü arenada kaybetmiş olmalıyım, çünkü seyircilerin "Fake!" diye haykırdığını fark ettim. Bana kanıtlamak zorunda değilsiniz, bu sesi kafamın derinliklerine sokacağım.