Futbolla biraz ilgilenen herkes, İsviçre Milli Takımı'nın ilk onbirini en fazla bir hata ile tahmin edebilir. Bu hata payının nedeni ise takımın as oyuncusu Frei'nin sakatlığıdır. Eren Derdiyok veya Hakan Yakın'dan birinin onun yerine forma giyeceği öngörülüyor. Takımın iskeleti, uzun yıllardır birlikte oynayan ve hocalarıyla beraber A takıma çıkan oyuncular tarafından oluşturuluyor. İki sene önce bu oyuncular aynı dizilişle sahadaydı.
Futbolla çok ilgilenen Türk taraftarlar ise kendi takımlarının sahaya nasıl bir onbirle çıkacağını kestiremiyor. Dahası taktik diziliş konusunda da spekülasyonlar var. Takımın bazı oyuncuları daha önce birlikte oynamamış ve bu durum da belirsizliğe yol açıyor. İki sene önce, bu kadronun tahmin edilemezliğinden dolayı "tahmin bile edilemeyecek bir kadro" olarak bahsediliyordu. Şimdi ise olası kadroyu belirleyen faktörlerden biri de oyuncuların sakatlıkları. Kampa sakat katılan Servet Çetin ile her sene sakatlık sorunları yaşayan Emre Belözoğlu ve Gökhan Zan'ın oynayıp oynamayacağı belli değil.
Öte yandan, İsviçre halkı takımının en iyi kadro ve uyumlu bir şekilde turnuvaya katıldığını düşünüyor ve takımlarının kapasitesine güveniyorlar. Türkler ise Fatih Terim'in oyuncu seçimleri konusunda anlaşamadıkları konularda tartışıyorlar. Yıldıray Baştürk'ün kadrodan çıkarılmasının nedeni de taktik dizilişe uygun olmamasıydı. 4-3-3 sisteminde oynayacak bir takımın sol açık oyuncusu olarak görülen Baştürk, sonunda kadroya dahil edilmedi. Takım ilk maçını bu dizilişle çıkarmadı ve takımın en önemli oyuncusu Nihat Kahveci, kariyeri boyunca oynamadığı bir konumda, forvet olarak sahaya çıktı ve etkisiz kaldı.
Türkler de takımlarının kapasitesinin farkında ve en iyi kadroyla turnuvaya katılmadıklarını düşünüyorlar. İsviçre Milli Takımı oyuncuları gol attıklarında yetmiş iki milletten oluşan ülkelerinin sevineceğini biliyor ve bu gururu yaşayacaklarını düşünüyorlar. Öte yandan Türkler ise İrlanda ile olan tarihi maçlarını ve bu maçlardaki yenilgileri unutamadıklarını düşünerek, gol attıklarında içlerindeki İrlandalılarla hesaplaşacaklarını söylüyorlar.
Fatih Terim'in başka takımlar tarafından nasıl algılandığına dair bir yargıya varışa gerek yok, çünkü bir Galatasaraylı olarak onun yaşattığı hayal kırıklıkları hala hafızalarda. Milan maçındaki taktiği ve oyuncu seçimleriyle birçok kişiyi şaşırttı ve hayal kırıklığına uğrattı. O maçta 2-1 gerideyken yaptığı oyuncu değişikliğiyle tepki topladı. Tabii ki bu sadece bir örnek, Terim'in kariyerinde birçok tartışmalı karar ve seçim oldu. Milan maçındaki gibi, sonunda kazanılan bir maç olsa da, birçok kişi Terim'in o günkü tavrını unutamadı. O günden beri Terim'in kariyeri düşüşte ve başarısız bir teknik direktör olarak görülüyor.
Terim'in takımını üç sene içinde bir yere getirememesi ve oyun şablonu ile oyuncu kadrosu konusunda tutarsızlığı, takımın "Terim'in takımı" olarak görülmesine yol açtı. Bu durum, Busby'nin Çocukları veya Cruyff'un Ajax'ı gibi, uzun yıllardır birlikte çalışan ve başarılı olan takımlar gibi algılanmaktan çok farklı bir durum. Terim'in takımı derken, samimi ve ailevi bağlarla kurulmuş bir gruptan bahsediliyor gibi görünüyor.
Bütün bu tartışmalara rağmen, Türk Milli Takımı'nın bu maçı kazanmasını isteyenler çoğunlukta. Takım sahaya çıktığında tüm tartışmalar bir kenara bırakılıyor ve destekleniyor. Maçın sonunda ise oyuncuların taraftarlara ve birbirlerine gönderileri, bu zorlu süreçte yanında olanları onurlandırmaları bekleniyor.
Sonuç olarak, İsviçre-Türkiye maçı, sadece iki takımın karşılaşması değil, aynı zamanda tartışmalı bir teknik direktörün ve onun takımını oluşturan oyuncuların, tüm dünyadaki Türk taraftarların gözleri önünde vereceği bir sınav olacak.
Futbolla çok ilgilenen Türk taraftarlar ise kendi takımlarının sahaya nasıl bir onbirle çıkacağını kestiremiyor. Dahası taktik diziliş konusunda da spekülasyonlar var. Takımın bazı oyuncuları daha önce birlikte oynamamış ve bu durum da belirsizliğe yol açıyor. İki sene önce, bu kadronun tahmin edilemezliğinden dolayı "tahmin bile edilemeyecek bir kadro" olarak bahsediliyordu. Şimdi ise olası kadroyu belirleyen faktörlerden biri de oyuncuların sakatlıkları. Kampa sakat katılan Servet Çetin ile her sene sakatlık sorunları yaşayan Emre Belözoğlu ve Gökhan Zan'ın oynayıp oynamayacağı belli değil.
Öte yandan, İsviçre halkı takımının en iyi kadro ve uyumlu bir şekilde turnuvaya katıldığını düşünüyor ve takımlarının kapasitesine güveniyorlar. Türkler ise Fatih Terim'in oyuncu seçimleri konusunda anlaşamadıkları konularda tartışıyorlar. Yıldıray Baştürk'ün kadrodan çıkarılmasının nedeni de taktik dizilişe uygun olmamasıydı. 4-3-3 sisteminde oynayacak bir takımın sol açık oyuncusu olarak görülen Baştürk, sonunda kadroya dahil edilmedi. Takım ilk maçını bu dizilişle çıkarmadı ve takımın en önemli oyuncusu Nihat Kahveci, kariyeri boyunca oynamadığı bir konumda, forvet olarak sahaya çıktı ve etkisiz kaldı.
Türkler de takımlarının kapasitesinin farkında ve en iyi kadroyla turnuvaya katılmadıklarını düşünüyorlar. İsviçre Milli Takımı oyuncuları gol attıklarında yetmiş iki milletten oluşan ülkelerinin sevineceğini biliyor ve bu gururu yaşayacaklarını düşünüyorlar. Öte yandan Türkler ise İrlanda ile olan tarihi maçlarını ve bu maçlardaki yenilgileri unutamadıklarını düşünerek, gol attıklarında içlerindeki İrlandalılarla hesaplaşacaklarını söylüyorlar.
Fatih Terim'in başka takımlar tarafından nasıl algılandığına dair bir yargıya varışa gerek yok, çünkü bir Galatasaraylı olarak onun yaşattığı hayal kırıklıkları hala hafızalarda. Milan maçındaki taktiği ve oyuncu seçimleriyle birçok kişiyi şaşırttı ve hayal kırıklığına uğrattı. O maçta 2-1 gerideyken yaptığı oyuncu değişikliğiyle tepki topladı. Tabii ki bu sadece bir örnek, Terim'in kariyerinde birçok tartışmalı karar ve seçim oldu. Milan maçındaki gibi, sonunda kazanılan bir maç olsa da, birçok kişi Terim'in o günkü tavrını unutamadı. O günden beri Terim'in kariyeri düşüşte ve başarısız bir teknik direktör olarak görülüyor.
Terim'in takımını üç sene içinde bir yere getirememesi ve oyun şablonu ile oyuncu kadrosu konusunda tutarsızlığı, takımın "Terim'in takımı" olarak görülmesine yol açtı. Bu durum, Busby'nin Çocukları veya Cruyff'un Ajax'ı gibi, uzun yıllardır birlikte çalışan ve başarılı olan takımlar gibi algılanmaktan çok farklı bir durum. Terim'in takımı derken, samimi ve ailevi bağlarla kurulmuş bir gruptan bahsediliyor gibi görünüyor.
Bütün bu tartışmalara rağmen, Türk Milli Takımı'nın bu maçı kazanmasını isteyenler çoğunlukta. Takım sahaya çıktığında tüm tartışmalar bir kenara bırakılıyor ve destekleniyor. Maçın sonunda ise oyuncuların taraftarlara ve birbirlerine gönderileri, bu zorlu süreçte yanında olanları onurlandırmaları bekleniyor.
Sonuç olarak, İsviçre-Türkiye maçı, sadece iki takımın karşılaşması değil, aynı zamanda tartışmalı bir teknik direktörün ve onun takımını oluşturan oyuncuların, tüm dünyadaki Türk taraftarların gözleri önünde vereceği bir sınav olacak.