Ekşi Sözlük itirafımdan bahsetmek istiyorum. Yirmi üç yıldır bu platformda klavyeyi tıklatırım, ancak bir türlü itiraf yazmaya cesaret edememiştim. Dün, nereden estiyse eski bir arkadaşım Atlantik aradı. E-posta temizliği yaparken eski mesajlarımızı görmüş ve duygusal anlar yaşamış. Ne kadar çok şeyi unutmuşuz... Konuştukça hafızamızın tazelenmesi güzel bir duygu. Ama sonra, bir anda aklıma bir şey daha geldi: "Acaba o da bir şey mi?" diye sordum. Unutkanlık konusunda gerçekten vahim bir durumdayız. Geçenlerde biri, Arap Kadri başlığı altında yazdığımı oylamış. Bu kişi, beni Ekşi Sözlük'e katılan kişiymiş. Gerçekten hatırlamıyorum... Atlantik'e bile anlattım. Çeyrek asır boyunca sürdürdüğümüz bu unutkanlık halimiz üzücü. Hatta, henüz çeyrek asıra varmadan yaşadığım müthiş unutkanlık deneyimimi de hatırlatayım: 2007 yılında, çalıştığım yerde zeki bir genç olan Arif'le bir iddiaya girmiştik. Konu karışık bir hal almıştı... Ben 1042 dedim, o 1040 diye diretince, genç Ekşi Sözlük'ü açtı ve "İşte burada 1040 yazıyor!" dedi. O dangalak kimdi diye düşündük ve sonunda, o dangalakın aslında ben olduğumu fark ettik... Evet, sözlük, unutuyoruz... Bazen, not defteri gibi kullanarak unutmamaya çalışıyoruz ama bu da pek işe yaramıyor. Mesela, eskiden kafamın şifresiyle yazıyormuşum ama o şifre artık kayıp... Kendi yazdıklarımı bile anlayamıyorum. Hatta, bazen anlamadıkları şeyleri kötü diye nitelendirenlerden bile sinirleniyordum. Kötü değil, sadece garip... Sen de bir itiraf yazdın mı hiç?