Ekşi İtiraf: Ev İşlerinden Anlamayanlar
Son zamanlarda, 30 yaşını geçmiş ve ev işlerinden hiç anlamayan insanlar beni delirtmeye başladı. 20'li yaşlarının başında, çamaşır makinesinin nasıl çalıştırılacağını sorması normal karşılanabilir belki de ama 35 yaşında bir erkeğin ütüye nasıl su koyacağını sorması gerçekten vahim. Bu adam, bildim bileli bekarsın, gömleğini hep annen mi ütüledi diye sordum içimden. Her gün takım elbise giyen bir iş adamısın. Ütüyü çılgınlar gibi yapıp kusursuzca halletmeli, hatta profesyonel bir ütücü gibi giysilerini pırıl pırıl yapmalısın.
Geçenlerde bu konunun zirvesine ulaştım. Birkaç gün grip olmuştum. Bir kız arkadaşım arayıp halimi hatırımı sorduğunda, hasta olduğumu ve evde yattığımı söyledim. Sağolsun, en sevdiğim acılı çorbamdan almış gelmiş. Birlikte yedikten sonra battaniyeme sarınarak koltuğa yayıldım. Film izlerken, birden "Senin iyice terlemen lazım, dur sana bir grip çayı yapayım" dedi. Uykum ağırlaşmıştı, kabul ettim. Mutfaka geçti ve yarım saat boyunca hiç ses çıkmadı. Sonra aniden buzdolabı açma kapama sesleri, tezgah çağırma sesleri duymaya başladım ve en sonunda da blender çalıştı. İşte o an kıllanmam gerektiğini fark ettim ama uykulu halimle pek umursamadım.
Kız, bir kupa dolusu köpük köpük bir şey getirdi. Burnum tıkalı olduğu için koku alamıyordum. İçtiğim çayla birlikte karnım bulanmaya başladı ve kusasım geldi. Bu kız fena halde karışım kaçışını öğrenmiş, ama yanlış anlamış. İçine koyduklarını sorduğumda, karanfil, zencefil vs. diye cevapladı. Hangisinden ne kadar koyduğunu sorduğumda ise, eliyle orta doğu standartlarında devasa bir zencefil attığını itiraf etti. Üzerine 8-10 adet karanfil, koca bir parça tarçın, yarım limon suyu ve yarım çay bardağı bal eklemiş ve yeşil çaya karıştırmış. Biraz da domestos ekleseydin mikropları öldürürdü dedim ona. Savunması ise hepsini tek kupa yerine demliğe yaptığını söylemesi oldu. Demliği ise, yarım litrelik French press olarak adlandırdı. Hala boğazım yanıyor, ama en azından tebessüm etmekten kendimi alamıyorum.
Son zamanlarda, 30 yaşını geçmiş ve ev işlerinden hiç anlamayan insanlar beni delirtmeye başladı. 20'li yaşlarının başında, çamaşır makinesinin nasıl çalıştırılacağını sorması normal karşılanabilir belki de ama 35 yaşında bir erkeğin ütüye nasıl su koyacağını sorması gerçekten vahim. Bu adam, bildim bileli bekarsın, gömleğini hep annen mi ütüledi diye sordum içimden. Her gün takım elbise giyen bir iş adamısın. Ütüyü çılgınlar gibi yapıp kusursuzca halletmeli, hatta profesyonel bir ütücü gibi giysilerini pırıl pırıl yapmalısın.
Geçenlerde bu konunun zirvesine ulaştım. Birkaç gün grip olmuştum. Bir kız arkadaşım arayıp halimi hatırımı sorduğunda, hasta olduğumu ve evde yattığımı söyledim. Sağolsun, en sevdiğim acılı çorbamdan almış gelmiş. Birlikte yedikten sonra battaniyeme sarınarak koltuğa yayıldım. Film izlerken, birden "Senin iyice terlemen lazım, dur sana bir grip çayı yapayım" dedi. Uykum ağırlaşmıştı, kabul ettim. Mutfaka geçti ve yarım saat boyunca hiç ses çıkmadı. Sonra aniden buzdolabı açma kapama sesleri, tezgah çağırma sesleri duymaya başladım ve en sonunda da blender çalıştı. İşte o an kıllanmam gerektiğini fark ettim ama uykulu halimle pek umursamadım.
Kız, bir kupa dolusu köpük köpük bir şey getirdi. Burnum tıkalı olduğu için koku alamıyordum. İçtiğim çayla birlikte karnım bulanmaya başladı ve kusasım geldi. Bu kız fena halde karışım kaçışını öğrenmiş, ama yanlış anlamış. İçine koyduklarını sorduğumda, karanfil, zencefil vs. diye cevapladı. Hangisinden ne kadar koyduğunu sorduğumda ise, eliyle orta doğu standartlarında devasa bir zencefil attığını itiraf etti. Üzerine 8-10 adet karanfil, koca bir parça tarçın, yarım limon suyu ve yarım çay bardağı bal eklemiş ve yeşil çaya karıştırmış. Biraz da domestos ekleseydin mikropları öldürürdü dedim ona. Savunması ise hepsini tek kupa yerine demliğe yaptığını söylemesi oldu. Demliği ise, yarım litrelik French press olarak adlandırdı. Hala boğazım yanıyor, ama en azından tebessüm etmekten kendimi alamıyorum.