Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İyiliği emretmek ve kötülükten menetmek

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker (Arapça الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر), Âl-i İmrân suresi 104, Tevbe Suresi 112, Hûd suresi 116. ayetleri vb. birçok ayette görülen, Kur'an kökenli bir ifadedir ve dini literatürde insanlara "iyiliği emretmek ve insanları kötülükten menetmek" anlamında kullanılır. Dini jargonda (ahlaki değil) dini anlamda iyi ve kötü olarak tanımlanan fiillere atfen kullanılır. [[Dosya:Taliban beating woman in public RAWA.jpg|küçükresim|Afganistan'da Devrimci Kadın Birliği'nin 26 Ağustos 2001 günü gizlice kayda aldığı görüntülerde bir kadın, burkasını açtığı için iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün men edilmesinden sorumlu din polislerince halk ortasında sopayla cezalandırılıyor.]] Bu ayetler etimolojik ve literal çeviri yapıldığında aslında "iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırma" anlamlarına gelmez. Maruf bilinen, aşina olunan anlamındadır ve 30 ayette kullanım amacı aynı kökten gelen örf'ü ifade etmektir. Münker ise belirsiz, tekil veya tuhaf anlamındaki nekre ) kelimelerinden marufun zıddı olarak türetilmiş ve olasılıkla günümüzde bid'at (gelenekte olmayan, tuhaf, yeni icatlar, sünnette yer almayan dini uygulamalar) olarak ifade edilenin aynısıdır. İyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama eyleminde, iyilik ve kötülüğün mahiyetine ilişkin, neyin iyi, neyin kötü kabul edileceği hususunda kelâm, ahlâk ve fıkıh usulü tartışmalarında kullanılan terimler Hüsün ve Kubuh (iyilik ve kötülük)tur. İlke, İslam inancında Allah'ın Kuran ve hadisler üzerinden Müslümanlara yüklediği "farz-ı ayn" veya mezhebe bağlı olarak "farzı kifaye" bir görev olarak bilinir ve tarihsel hisba kurumunun da ilham kaynağıdır. On İki İmamcı Şii İslam'da "Füru-ı Din" olarak adlandırılan on eylemden ikisini oluşturur. İyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek cihadın bir türü olarak kabul edilir, bu sebeple bazı İslami ekollere göre İslam'ın temel farzlarından biridir. Ayrıca İslami anlayışta iyilik ve kötülük kavramlarının göreceliği, yani kastedilen iyiliğin İslam'a göre iyi (farz, vacib, sünnet, müstehap), kötülüğün ise İslam'a göre kötü olan (haram, mekruh) olduğu göz önüne alınmalıdır. (Ayrıca bakınız:Göreceli ahlak) Siyasal islam veya İslamcılık olarak isimlendirilen akımlardaki hakim anlayış Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münkerin yerine getirilmesidir. İlke cihatçı kökten dincilerle reformist İslamcılar arasında tartışma konusudur. Ana akım İslamcılar görevin hükûmetlere ait olduğunu, kişilerin teker teker bu görevi yapmaya kalkmaları halinde anarşiye yol açılacağını savunurlar. Cihadçı kökten dincilikte ise “iyiliğin emredilip kötülüğün yasaklanması” farz-ı kifâye hükmünde bir vecibedir. Şayet siyasi otorite dinin münker gördüğü hususları ortadan kaldırma konusunda harekete geçmezse bu görev, gücü yetebilen her bir ferdin sorumluluğuna geçmiş olur. Eski İslam literatürü, bilgin sayılan dindar Müslümanların yasaklanmış nesneleri, özellikle içki ve müzik aletlerini yok ederek yanlışı yasaklamak üzere harekete geçtiğini anlatır. Gazali, cami, çarşı, sokak, hamam ve konukseverlikte yaygın bulunan yanlışların listesini sunar. Bunlar arasında "Şarap, kadın ve müzik" gibi püriten normlar "açık arayla" önde gelenlerdi. Günümüzde "Erdemlerin Teşviki ve Kötülüğün Önlenmesi" gibi ifadelerle İran, Suudi Arabistan, Nijerya, Sudan, Malezya, vb. ülkelerde çeşitli güç seviyelerinde devlet kurumları ortaya çıktı. Kutsal temel Kuran İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk çıksın, işte onlar saadete erenlerdir. -- Kuran 3:104 Sizler, insanlar için çıkarılmış, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran ve Allah'a inanan ümmetlerin en hayırlısısınız. Eğer Kitap Ehli iman etmiş olsaydı, bu onlar için daha hayırlı olurdu: İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğu zâlimdir. -- Kuran 3:110 Erkek ve kadın müminler birbirlerinin velisidir. İyiliği teşvik eder, kötülükten menederler, namazı kılar, zekatı verir, Allah'a ve Resulüne itaat ederler... (K.9:71) İnananlar ˹Tövbe ederler, ibâdet ederler, Rablerine hamd ederler, oruç tutarlar, rükû ve secde ederler, iyiliği teşvik ve kötülükten sakındırırlar, Allah'ın koyduğu sınırlara riayet ederler... (S.9:112) (Lokman) “Ey oğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır ve başına gelene sabret. (S.31:17) Ancak Kur'anda bunlara tamamen zıt anlama sahip bir ayet te bulunur. Maide 105. "Ey İnananlar! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir." Bazı alimler, bu ayetin açıkça okunmasını yanlış bulurlar ve ayetin şimdiki zamana değil, "kötülüğü yasaklamanın etkisiz kalacağı bir gelecek zamana" atıfta bulunduğunu söylerler. Hadis Sünni hadislerin ikinci en prestijli koleksiyonu Sahih Müslim'de yer alan hadis: Ebu Said el-Hudri'den rivayet edildiğine göre Peygamber Muhammed şöyle söyler: "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle. Buna da gücü yetmezse, kalbiyle ve bu imanın en zayıf şeklidir." Mutezile ve Şii İmamiler, farklı rivayetler aktarırlar, ancak hepsi Kuran'da emir ve yasaklama "görevinin varlığı" konusunda hemfikirdir. İslam Düşüncesinde Doğruyu emretme ve yanlışı yasaklama adlı kitabın yazarı Michael Cook'a göre bir hadiste farklı bir tabir kullanılmıştır; - nahy 'ani-l-münker yerine tağyiru'l-münker . Sünniler, İbadiler ve Oniki İmamcı Şii okulları, bu hadisin ortaya koyduğu "şemayı" "yaygın olarak kullandılar" Terminoloji Bu ifade, Kur'an'dan yapılan çeviriye bağlı olarak, adaleti emretmek ve kötülükten sakındırmak, doğruyu emretmek ve yanlıştan sakındırmak. Ayrıca maruf için doğru, veya haklı, emir için "teşvik", münker için "yanlış", "haksız" veya "kötü" şeklinde kombinasyonlar tercih edilebilir. "hisba"nın kökenleri Kaynaklar Hisba için farklı anlamlar verir: Sami Zübeydi'ye göre "hesap" anlamına gelen 'husban' kelimesinden "hesap verebilirlik"; İbn Manzur'a göre ya "Tanrı'dan ödül veya "ücret" temelinde. Tarih İslam öncesi Benzer ifadeler, Antik Yunanlı -Stoacı Hrisippos (Ö.207) ve Aristoteles (ö.322) gibi filozoflar yanında Buda' metinlerinde de bulunabilir. Mezmurlar kitabında benzer bir formül bulunur: "Kötülükten ayrılın ve iyilik yapın; barışı arayın ve onun peşinden gidin". (Mezmur 37:14) Bununla birlikte, Michael Cook, İslam öncesi Arap şiir ve geleneklerinin literatüründe münker ve ma'ruf ifadelerinin kullanımı için "ciddi bir emsal" bulamamıştır. Muhtasib Geleneksel İslami yönetimlerde, Halife tarafından pazar yerlerinde, işyerlerinde, tıbbi mesleklerde vb. düzeni gözetmek üzere görevlendirilen, sahibine muhtesib adı verilen bir "pazar ve ahlak" müfettişi olan bir hisba ofisi bulunurdu. Muhtesib yalnızca gerçeklerin kabul edildiği veya bir suçun itiraf edildiği durumlarda anlaşmazlık ve yasa ihlallerini çözer", davalara bakmazdı. Genel ifade Hisbaya daha sonraki bir dönemde "yanlıştan men etmek" anlamı yüklenmiş ve bu farklılık bazı karışıklıklara da neden olmuştur. Michael Cook'a göre, bu kullanım "biraz daha eski bir alim" olan Maverdi (ö.1058) yi örnek alan Gazalinin icadıydı (ö.1111). Gazâlî'ninkinden biraz farklı bir tanım, yanlışı nehyetmek ile hisbe arasında ayrım yapan Abdülgani el-Nablusî'den (ö.1731) gelir. Abdülgani'ye göre münkeri nehyetmek güç kullanmadan doğruya çağrı iken hisba, doğru davranışı uygulama görevidir ve yetkililere aittir İslami bilimler Alimlerin yanlışı engelleme konusundaki görüş ve fikirleri, fetva derlemeleri, ilahiyat el kitapları, konuya ayrılmış monografiler ve Kuran ve Hadis tefsirlerinde bulunur. Sünni fıkıh, Yanlışı Yasaklamak konusunu kapsamaz. Zeydî, Onikici (İmamî) Şiiler ve İbadi mezhepleri kapsar. Gazali Gazali (1058-1111 CE), bu iki göreve önemli miktarda yer ayıran belki de ilk büyük İslam düşünürüydü, ve Din İlimlerinin İhyası, "yenilikçi, anlayışlı ve detay bakımından zengindir" ve "İslam dünyasında geniş bir geçerlilik kazanmıştır." O yazdı:Her Müslüman, önce kendini, sonra sırasıyla ev halkını, komşularını, mahallesini, kasabasını, çevredeki kırsalı, Bedevileri, Kürtleri veya her neyse, çölü vb. yeryüzünün uçları.... nı doğruya yönlendirmekle görevlidir. Modern çağ Gazali konuyu yanlış ile karşı karşıya kalındığı durumda işlenecek kişisel bir düzeltme görevi olarak yazdı. Bu tema diğer Orta Çağ bilim adamları tarafından yaratılan konuyla ilgili "skolastik mirasın" da "çekirdeğini" oluşturdu. Ancak modern çağda "yanlışı yasaklama kavramı" değişti ve sistemleştirildi. Cook'a göre anlayış şu anda "görevi kötüye kullanmaya karşı çıkmak" ve "İslami değerlerin propagandasını" içeren bir misyonerlik ve örgütlülüğü içeriyor. Ve birkaç çağdaş Müslüman çoğunluklu eyalet veya ilde bir tür İslami " din polisi " var. Sorunlar: Kime göre, kime, ne hakkında Kutsal yazılarda, doğruyu emretme ve yanlışı yasaklama açık olmakla birlikte, bunun tüm Müslümanları mı yoksa sadece bir kısmını mı kapsadığı belirtilmez. Yanlışı yasaklama görevi hakkında ortaya çıkan üç "temel soru": kim yapmalı, kime karşı ve ne hakkında ?" Fakihler bu görevin yerine getirilmesinden tam olarak kimin sorumlu olduğu, görevin kime karşı ve hangi eylemin icra edileceği üzerinde tartıştılar. Bu tartışmalar genellikle Michael Cook'un “üç mod” geleneği olarak adlandırdığı, “el”, “dil” ve “kalp"e referans veren bir hadisiyle çerçevelenmiştir. Fıkıh ekollerine hem içsel hem de dışsal bir dizi faktöre bağlı olarak, işi farklı şekillerde bölüştürdüler. Bazıları görevin âlimler tarafından “dil” ile, muhtasib gibi siyasi otoriteler el ile “el” ile yerine getirileceğini ifade ettiler. Emri kim yapmalı (Yükümlülük) Ulema'ın iddiası yetişkin, hür erkek Müslümanların kötülüğü yasaklamakla yükümlü oldukları yönündedir. Kafir birisi bunu yapabilir mi? Michael Cook, Gazali'nin sorduğu soruyu açıklıyor: "Sonuçta, görev inancın yardımına gelmekse, onun düşmanlarından biri bunu nasıl yerine getirebilir?" Bir kâfirin, bir Müslümanı yanlış yaptığı için azarlaması, onun "Müslüman üzerinde gayrimeşru bir yetki kullanmaya cüret edeceği" ve O'nun asla bir kafir tarafından küçük düşürülmemesi gereğine dikkat çeker. Çocuk ve akıl hastaları da hukuki ehliyet sebebiyle dışlanır. Bununla birlikte, onlar sınırlama konusunda isteksizdirler ve görevin köleler, kadınlar ve günahkarları da kapsadığı inancındadırlar. Hukuk ekolleri, hisba' (yanlıştan sakındırma)'nın "bireysel veya topluluğu görevi olup olmadığı konusunda farklılık gösterir. (Farz-ı ayn, farzı- kifaye ayrımı) Bazıları onun hem kolektif hem de bireysel olduğunu kabul etse de, Cook'a göre,modern öncesi bilim adamlarının "standart görüşü", görevin kolektif olduğu yönündeydi. Bu, "zulmeden fesada başlarsa herkes sorumludur, ancak birileri bu işi hallettiği zaman, geri kalanların bir yükümlülüğü kalmaz” anlamına geliyordu. Güç kullanma; Kimin (ellerinin) güç kullanmaya uygun olduğu da tartışmalıdır, bazıları bunu siyasi otorite veya onların astlarına tahsis ederler. Şafiiler, Malikiler ve Hanefiler tarafından ("farklı zamanlarda") desteklenen bir pozisyon. Genel değilse de yaygın olan görüş "cezanın bireyler değil, yalnızca devlet tarafından verilebileceği" yönündedir. Diğerleri, bunun tüm yetkin inananları kapsadığını iddia ediyor. Nevevi'ye göre, 'ayıplanacak olanı elle veya zorla değiştirmek(cihat ilan etmek gibi) yalnızca devletin görevi; dille değişme' ulemanın hakkıydı. Sıradan, Müslümanlar ise kötülüğü kalpleriyle reddetmeliydiler. Michael Cook'a göre belirlenebildiği kadarıyla, modern öncesi İslam'da pratikte görülen emir ve yasaklamaların ezici bir şekilde alimlerin üzerinde olmasıydı. İsyanlar Cook isyanı devlet veya yönetimi devirmenin bir aracı olarak gören İslam alimlerinin, bu yaklaşıma "ağır bir cephe" aldığını, bir hükümdarı (kötülükten) engelleyen tebaa için bunun çetin ve tehlikelerine dikkat çektiği, bunun hükümdara karşı yalnızca itaatsizlik değil, hangi durumlarda yapılması gerektiği gibi konularda da uyarılarda bulunduklarını kaydetti. Bu, Cook'a göre, İslam'ın ilk yüzyıllarındaki siyasi isyancıların sloganları olarak "yanlışı yasaklama"yı kullanmalarını engellememişti. Bunun örnekleri Harici, Şii ve Sünniler, özellikle Malikiler arasında bulunmaktaydı. Bu tür isyancıların örneklerine Emevilerin son dönemlerinde Cehm bin Safvan, Yusuf El Barn, El Mubarka, İbn El Kit ve Ermenistanda ayaklanan bir Abbasi gibi islamın erken dönemlerinde rastlanabilir. Ne uygulandı Tanınmış müfessir Al-Taberi'ye (ö.923) göre "doğru", Allah ve Peygamberinin emrettiği her şeyi, yanlış ise yasakladıkları her şeyi, yani şeriatın yasakladıklarını ifade ediyordu. Nevevi şeriat ilkelerinin neyin emredileceği ve neyin yasaklanacağını belirlediğini ifade etti. Ancak ayetler muğlaktı ve Tanrı'nın yasalarından bahsetmiyordu. Cook'a göre, emrin erken tefsiri, İslam'ın temel mesajının tasdiki, yani "Allah'ın birliği" ve peygamberin "doğrulanması" yanında şirk ve inkârın yasaklanmasından ibaretti. Fıkıh mezhepleri arasında da ihtilaflar vardır. Hata türleri [[Dosya:Young_Iranian_Woman_at_Manar_Jomban_(Shaking_Minarets)_-_Isfahan_-_Central_Iran_-_01_(7433558348).jpg|küçükresim|İran'da kıyafet kurallarının sınırlarını zorlayan bir kadın. 1983’te parlamentodan çıkan bir kararla, kamusal alanda saçlarını tam anlamıyla kapatmayan kadınların 74 kırbaçla cezalandırılabileceği belirtildi. Buna sonra 60 gün hapis cezası eklendi.]] Gazali, cami, çarşı, sokak, hamam ve konukseverlikte yaygın bulunan yanlışların listesini sunar. Örneğin "misafirlik"te şunlar olabilirdi:"Erkeklere ipek örtüler sermek, gümüş veya altın buhurdanlar, üzerlerinde resim bulunan perdeler (İslam'ın bazı dallarında canlıların resimleri yasaktır) kullanmak, müzik aletleri veya şarkı söyleyen kızları dinlemek. Sonra gençler erkekleri izlemek için çatılarda toplanan kadınlar var. Veya haram yemek servisi yapılabilir veya eve uygunsuz girilmiş olabilir veya biri şarap içiyor, ipek giyiyor veya altın bir mühür yüzüğü takıyor olabilir veya bir sapkın veya bir şakacı kaba ve gerçek dışı bir mizahla topluluğu eğlendiriyor olabilir. (Gerçek dışı veya ayıp olmayan mizah, alışkanlık haline gelmediği sürece ölçülü olarak kabul edilebilirdi. ) Bütün bunların üzerine savurganlık ve israf eklenebilir." Gazalinin tanımında pazarlarda yaygın olarak işlenen tanımlanan yanlış davranışlar, aşağıdakiler gibiydi: ticari sahtekârlık (örneğin kullanılmış malları yeniymiş gibi göstermek, mallardaki kusurları gizlemek), İslam hukukunu ihlal eden işlemler (örneğin, müşterinin vadeli ödeme yapmasına izin vermek ve üzerine faiz koymak) ve İslam hukukunun yasakladığı malları (müzik aletleri, şarap) satmak. Öte yandan, modern bir gözle bakıldığında, sadece piyasada değil, bir dizi norm ihlal olarak kategorize edilebilir: "Özensiz ibadet, Kuran'ın hatalı okunması" gibi "dini normlar". Bunlar modern öncesi İslam dünyasında nadiren bahsedilen konulardır. "Seküler normlar", yukarıda bahsedilen ticari sahtekârlık ve "caddeyi kapatmak" gibi şeyler gibi doğrudan "bu dünyadaki diğer insanların haklarının ihlali." Bunlar, dar "dini normların ihlalinden bile daha nadirdi. Bununla birlikte, "kayda değer" ihlaller arasında, Gazali'nin ..sosyal adalet olarak adlandırabileceğimiz şeyle ilgili hiçbir endişe belirtisi göstermediğini, ancak "efendinin kölesini dövmesi" veya "kız kardeşlerini miras hakkından mahrum eden adam" gibi adaletsizliklere ara sıra atıfta bulunduğunu belirtmekte fayda var. "Şarap, kadın ve şarkı" içeren "püriten normlar". Bu üç tür, yanlışın "açık arayla" en yaygın olanıydı, ve "içki ve müzik" "açık arayla" "en yaygın" yanlışlar olup, aralarında yasak ilişkiler olan cinsiyetler bilim adamlarına göre "fakir bir üçüncü" alanı oluşturuyordu. Uygulanması ne kadar iyiydi Nevevî'nin Kırk Hadis yorumu farklı alimlere atıfta bulunarak dai (çağırıcı)'lere tavsiyelerde bulunur. Önce suçluları kötülüğün sonuçları konusunda uyarmalı, ancak bundan sonra "el"e geçmeliydiler. Dilin kullanımı "hassas bir ima"dan "dille acımasız bir kamçılamaya", el "sınırlayıcı bir el"den, silah kullanımına kadar değişebilirdi. Gazali, iyi Müslümanlar savaşı bu kadar büyütmenin gerekli olduğunu düşündüklerinde, kötülükle mücadele etmek için silahlı savaşçının kullanılmasının hükümdar iznini gerektirmediğine inanıyordu. Dai'ler erdemli "niteliklere" sahip olmalıdır: samimiyet, bilgi, bilgelik, hoşgörü, sabır, alçak gönüllülük, cesaret ve cömertlik. Daha büyük kötülükler, daha küçük olanlara göre öncelik kazanmalı, dailer yanlış yapanlarla mümkünse özel olarak konuşmalıydı. Kötü bir eyleme tanıklık eden bir Müslüman başarısız olduğunda:"Allah'ım, bu durumu değiştirmek için, gerçekleşmesinden nefret etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Allah'ım beni bağışla, hidayet et ve kalbimi ondan etkilenmekten koru.""Böyle yapmakla bu, gerçek hisbe olmamakla birlikte "müminin kalbi" onun tesirinden korunmuş olur, Diğer anlamı Kötülükle mücadelede dil ile kalbin kullanılması arasında "kaşlarını çatmaktan suçludan yüz çevirmeye ve onu dışlamaya kadar uzanan bir dizi davranış"la sergilenir. Bazıları elin, sesin ve kalbin ötesinde başka bir mod olduğuna inanıyordu. Bazı sûfîler -doğaüstü yollarla – şarabı sirke veya suya çevirir, manevi güç kullanarak şarap kaplarını manevi güçle kırar veya bir tecavüzcüyü çökertebilirdi. Ne yok edildi veya bozuldu İslami literatürde "her yerde bulunan bir tema" yasak nesnelere saldırı içerir; satranç tahtalarının devrilmesi, müzik aletleri ve kutsal ağaçların yok edilmesi, dekoratif heykel ve resimlerin tahrif edilmesi. Aleyhte veya sınırlamalar için argümanlar Yanlışı yasaklamanın Müslümanların görevi olduğunu ret "çok nadirdir" ve İslam'ın ilk iki asırından sonra yoktur. Hasan el-Basri, ibni Şubrüma zulmü yasaklamanın teşvik edilmesi gerektiğini, ancak bir zorunluluk olmadığını ileri sürmüşlerdir. Hanbeliler ve Şiiler abartılı bir şekilde bunun vacip olduğunu inkâr etmekle itham edilmiştir. Sufiler, hoşgörü, mistisizm veya nefsine bakmak gibi ilkelerle anılırlar, ancak "görevi bu şekilde reddeden ana akım Sufi doktrini" yoktur. Müslümanların yanlışı yasaklamamaları yönünde tek "sağlam doktrin", Bağdat'taki Kadizadeli bağnazlık akımının ortasında yaşayan bir sufi olan Sufi Abdulgani el-Nābulusi'den ö.1731) geldi. Kadızadelilerde "birincil hedef" Sufilerdi. Abdül-Gani, yanlışı yasaklamanın teoride doğru olduğunu, ancak yanlışı yasaklarken takınılan niyet ve "başkalarının kusurlarını gözetleme takıntısı"nın kişilerin "kendilerine karşı kör " olma tehlikesini getireceğini savundu. İhtiyaç duyulan şey, "daha az kendini beğenmişlik ve daha fazla kendini bilme" idi. Onun argümanı "geniş bir başarıya ulaşmadı". Mahremiyet (özel hayat, gizlilik) karşısında Hisba Doğruyu emretmek ve yanlışı yasaklama yerine "kendi işine bakma" kavramına karşı bir argüman, Hanefi hukukçusu Saharanpur'lu İsmet Allah'tan gelir:Allah insanları rahat bıraksaydı, peygamber göndermez, kanunlar koymaz, İslam'a davet etmez, diğer dinleri geçersiz kılmazdı, insanları ilahi ziyaretçilerle rahatsız etmeden kendi hallerine bırakırdı; . . .Ulemanın tartıştığı sorun, bir kişinin cüppesi altına gizlenmiş "içki şişesi veya lavta"nın veya görünüşte evli olmayan bir erkek ve kadının veya müziğin sesini duyduğu durumların araştırılması ile ilgilidir. Cook, gizliliğin teknoloji ve devlet gücü tarafından çok daha fazla tehdit altında olduğu günümüzde güvenilir bilgiler yanlış yapıldığını gösterdiğinde sünni köktenci din adamlarının evlerin mahremiyetinin ihlal edilmesini onayladığını belirtiyor. Öte yandan, İranlı Şii din adamı Hassan Eslami Ardakani , haksızlığı yasaklamak için yapılan çabaların İslam hukuku ve Gazali'nin "casusluk" veya "gizli günahların teşhiri" şeklinde formüle ettiği adabın ihlali yoluyla başkalarının özel hayatlarına müdahale olduğunu savundu. Cook, bunun İslam Cumhuriyetinde dinsel zorlamalar'a karşı" çağdaş bir saldırı olup olmadığı ve "Batılı hak anlayışlarından" etkilenip etkilenmediğini sorguluyor. Eslami'ye göre ikinci Halife Ömer'in yanlış bir şey yaptığını düşündüğü adamı iş üstü yakalamak için duvara tırmanmış, ancak bunu yaparken üç farklı yerde Kuran'ı ihlal etmişti; casusluk yaparak (tecessüs Kur'an.49:12), (evlere kapı yerine çatıdan Kur'an.2:189) ve selam vermeden girerek (Kur'an.24:27). Modern dünya [[Dosya:Uprising_in_Tehran,_Keshavarz_Boulvard_September_2022_(3).jpg|bağlantı= Keşavarz Bulvarında baş örtüsünü düzgün takmadığı için tutuklanan ve görgü tanıkları ve sızdırılan belgelere göre polis merkezinde şiddet gören Mahsa Emini'nin ölümüne karşı yapılan halk protestosu.]] Dindar yasakçıların karşılaştığı zorluklar Gazali'nin yanlışı yasaklayan bireysel Müslümanlar kavramına yönelik modern dünyadaki meydan okumalardan bazıları, "evrensel" batı değerlerinin ve devlet gücü ve erişiminin büyümesini içerir. Kötülüğü yasaklayan dindarlar modern dünyada "kafaları kişisel özgürlük ve bireycilik gibi batılı fikirlerle dolu" insanlardan "Özgürüm! Bu özgür bir ülke, bu bir demokrasi!", "Sana ne?" gibi tepkiler alırlar. Muhafazakarlar, -"kurbanı olmayan günahlar" söz konusu olduğunda- "sefahat ve günahın" kişisel meseleler" olarak kabul edilmesinden umutsuzluğa kapılıyorlar. Çoğu Müslüman, kredi faizi, şarap içme ve zinanın yasal olduğu laik ülkelerde yaşıyor. Müslüman toplumların dışarıya açılması ve "ahlaki yargı" onların diğerleri üzerinde özel bir tekele " sahip olmayan "sıradan biri" oldukları algısı topluluğa dışarıdan "daha önce benzeri görülmemiş derecede ahlaki bir eleştiri ve kınama" getirdi. Evrensel insan hakları kavramı, insan hakları ihlal edildiğinde bunun herkesi ilgilendirdiği, hem de başkalarının hakları ihlal edilmediği sürece insanların kendi hayat tarzlarını seçmelerinin hiç kimseyi ilgilendirmeyeceği fikrini yayar. Modern devletin eğitim, ekonomi, ordu, "entelektüel yaşam, kültür" vb. üzerindeki etkisinin artması, yanlışı yasaklamanın "devlet aygıtının bir işlevi" haline gelmesi anlamına geldi. Sünni alimler ya devlete yol verecek ve yasaklamanın sınırlarını belirleyecek ya da "İslam adına" görevi yapmayan devletle savaşacaklardı. Orta Çağdan bu yana İslam bilimindeki değişiklikler Yirminci yüzyıldan önce Hanefi, Şafii gibi sünni fıkıh ekolleri ile Zeydi ve İbadi "mezhep alimleri" arasındaki bölünmeler önemliyken; modern zamanlarda en önemli bölünme şudur: Sünni skolastik miras, saygı duyulan miras (turāth) olurken, On İki İmamcı Şii alimleri kendi geleneklerine "süreklilik ve uyum"u eklediler. Sünni dünyası "son derece çeşitli ve kafa karıştırıcı", doktrinin evrimini tanımlayan tek bir ülke veya olaya sahip değilken, Oniki İmamcı Şii düşüncesini temsilen İran, ılımlı din adamı destekçileri ve muhalifleri tarafından yönetiliyor. İslami modernistlerle İslamcı köktenciler / dirilişçiler arasındaki ayrım; ikisi de İslam'ı "orijinal saflığına" geri getirerek yeniden canlandırmaya çalışıyor, ancak modernistler bunun "modern dünyada rahat bir yaşama" yol açacağını düşünürlerken, köktenciler İslam'ı "Batı kültüründen uzaklaştırmaya" çalışırlar. Reşid Rıza ve Hayreddin Paşa gibi bazı Müslümanlar anayasal monarşilerdeki "temsilciler meclisler" ve özgür basın gibi batılı kurumları, yöneticilerin keyfi gücünü kontrol eden, yanlışın yasaklanması ve yöneticilerin yanlışlarını önlemenin bir yolu, Seyyid Kutub d.1966 ve Saʽid Ḥawwa d.1989) gibi köktendinci/İslamcı alim veya vaizler ise İslam'a doğrudan meydan okuma olarak görmekteler. Fransa'da Müslümanlardan oluşan bir dinleyici kitlesine konuşan muhafazakar Faysal Mevleviye göre Avrupa ülkeleri, bir“hatadan başka bir şey değil”di. Modern dünyada köktencilerin saptadıkları yeni yanlışlar' arasında kafeler, iskambil kağıtları, sinema, radyo ve televizyonda müzik ve sakal tıraşı da yer alıyor. Yasaklamada güç kullanımı 1986-1996 yılları Mısır Müftülüğü yapan Muhammed Tantavi gibi akademisyenler - "geleneksel İslami doktrinden bariz bir ayrılma ile- "el" kullanımının devlete mahsus olduğu, ya da insanlara değil, yalnızca nesnelere uygulanması gerektiğinde ısrar ediyor. Abdülkadir Avda ve Celaleddin Amri, yanlış yapanlara karşı fiziksel güç kullanmak için hükümdarın izninin gerekli olmadığına dair standart görüşü benimsediler. Hem Reşid Rıza hem de Ali Benhac, Gazali'nin, Müslümanların yanlış davranışlarla mücadele etmek için silahlı gruplar oluşturmak için bir hükümdarın onayına ihtiyaç duymadığı görüşünü onaylayarak alıntılar. Reşid, Gazali'nin doktrininin "altın harflerle yazılması" ve da'va vaizleri tarafından ezberlenmesi gerektiğini savunuyor Birçok çağdaş Oniki İmamcı Şii din adamına göre, "yaralama ve öldürme", nitelikli bir hukukçu veya İslam Cumhuriyeti' Dini Lideri'nin iznini gerektirir. Diğer sorunlar İslamcılığın özgün düşünürlerinden biri olan Seyyid Kutub, cahiliye olarak adlandırdığı umutsuz durumdayanlışı yasaklamanın anlamsız olduğunu, bunun çabaların yerine İslamı yeniden inşa etmeye yönlendirilmesi gerektiğini savundu. Ancak bu kavram "standart köktenci doktrin haline gelmedi", yerine "İslami değerlerin örgütlü bir şekilde yayılması" inancı benimsendi. İslam dini polisi Yanlışı yasaklamada "modern anlayış" devletin polis gücünü kullanarak bu değerleri uygulamaktı. Geçmişin Hisba kurumu bazı ülkelerde İslami din polisi için ilham kaynağı oldu. Din polisi, Suudi Arabistan, Sudan, Endonezya'nın Aceh eyaleti, Afganistan, Mısır ve İranda ortaya çıktı. Afganistan'daki Taliban rejimi 1996-2001 yılları arasında Erdemin Yayılması ve Kötülüğün Önlenmesi adına bir bakanlık kurdu. Suudi Arabistan'da hisba'dan sorumlu devlet otoritesi Erdemin Teşviki ve Kötülük (hayasızlık) Önlenmesi Komitesi'dir. Komite, Pokémon, Barbie bebek satışının yasaklaması ve 2002'de 15 kız öğrencinin yanarak öldüğü bir olayda yanan okulun kapılarını kilitleyerek itfaiyecilerin kızları kurtarmasını engellemesi ile biliniyordu. Bir zamanlar korkulan Komite, yetkilerinin ihlaller hakkında sivil makamlara rapor sunmaya indirgendiği 2016 yılına kadar gücünün çoğunu kaybetti. İran, devrim'den hemen sonra, kadınlara örtünmeyi zorunlu kılan, onların mahrem olmayan erkeklerle bir arada bulunmasını engelleyen kurum ve farklı ihlallere sahip olmuştur. İslam savcıları irtidat ve küfür eylemlerinde de Hisba doktrinine başvurdular. İnsan Hakları grubu Freedom House, Mısır'da "yazar ve aktivistlere karşı, dine küfretmek veya dinden dönmeyle ilgili yüzlerce hisba davası açıldığını" raporladı. Yüksek profilli bir davada, "eski ve modern İslam düşüncesini eleştiren" bilgin Nasr Ebu Zeydin akademik çalışması dinden dönmenin kanıtı olarak kabul edildi ve yargılandı. Ayrıca bakınız Ahlak Polisi Kaynakça Kategori:İslam terimleri Kategori:Fıkıh Kategori:Taraflı olduğu düşünülen maddeler Kategori:Taraflı olduğu düşünülen maddeler Mayıs 2023
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri