Erich Fromm'ın yanıt: "Anne sevgisi."
Günümüzde sık sık rastlanan bu hasta sevgi türünde söz konusu olan, duygusal gelişimi sırasında anneye çocukça bir bağlılıkla takılıp kalan erkeklerdir. Bu erkekler sanki daha anne memesinden kesilmemiş bebeklerdir. Kendilerini hâlâ bir çocuk gibi hissederler; annenin koruyuculuğuna, anne sevgisine, sıcaklığına, bakımına ve hayranlığına ihtiyaçları vardır; bir annenin koşulsuz sevgisini, sadece annelerinin çocuğu oldukları için, çaresiz oldukları için gösterilen sevgiyi ararlar.
Bu tür erkekler bir kadının kendilerini sevmesini istediklerinde oldukça şefkatli ve sevimli olabilirler, amaçlarına ulaştıktan sonra da bu tutumlarını sürdürebilirler. Ama o kadınla olan ilişkileri (aslında bütün diğer insanlarla da olduğu gibi) yüzeyseldir ve sorumluluk duygusu içermez. Amaçlan sevilmektir, sevmek değil.
Bu tür erkekler genelde kendini beğenmiştir ve kafaları az ya da çok gizli, muhteşem düşüncelerle doludur. Doğru kadına rastladıklarında, kendilerini güvende ve herkesten üstün hissederler. O zaman sevgi dolu ve cazip olabilirler; onlara sık sık kapılmasının nedeni de budur. Ama bir süre sonra kadın onların olağanüstü beklentilerini karşılayamaz duruma gelince, çatışmalar ve keyifsizlikler başlar. Eğer kadın bu tür erkeğe hayranlığını göstermez, kendi doğrultusunda yaşamak, sevilmek ve korunmak isterse ve sıra dışı durumlarda erkeğin diğer kadınlarla yaşadığı aşk ilişkilerini bağışlamaya yanaşmazsa (hatta bu ilişkilere karşı hayranlık dolu bir ilgi duymazsa), erkek çok derinden kırılır ve düş kırıklığına uğrar. Bu duygusunu çoğu zaman o kadının kendisini sevmediği, bencil ve küstah olduğu biçiminde açıklar. Sevgi dolu bir annenin güzel çocuğuna gösterdiği davranışlara uymayan her şey, kadının sevgisizliği olarak yorumlanır.
Bu tür erkekler çekici davranışlarını ve beğenilme isteklerini genelde gerçek sevgi ile karıştırırlar ve kendilerine bu nedenle haksız davranıldığını sanırlar. Kendilerinin olağanüstü bir sevgili olduğunu düşünüp, sevgililerinin nankörlüğünden acı acı yakınırlar.
Annnesiyle bağları kopmamış bu tür bir adam bazı ender durumlarda yaşamını ağır rahatsızlıklar duymadan sürdürebilir. Eğer annesi kendisini gerçekten aşırı bir biçimde sevmişse (belki evde başat ama yakıcı bir kadın değildir), üstelik bu erkek aynı anne tipinde bir eş bulmuşsa, kendi özel ayrıcalıkları ve yetenekleri çekiciliğini kullanmasına, hayranlık uyandırmasına olanak tanıyorsa (genelde başarılı siyaset adamlarında söz konusu olduğu gibi) böyle bir erkek hiçbir zaman daha yüksek bir olgunluk düzeyine ulaşmasa bile, topluma 'uyum' gösterebilir. Ama uygun olmayan koşullarda -tabii bu durumlara daha sık rastlanır- o erkek, duygusal ve üstelik toplumsal yaşamında da büyük düş kırıklığına uğrayacaktır. Bu tip kişilikler kendilerini terk edilmiş hissederlerse iç çatışmalar, yoğun korkular yaşar, depresyona girerler.
Günümüzde sık sık rastlanan bu hasta sevgi türünde söz konusu olan, duygusal gelişimi sırasında anneye çocukça bir bağlılıkla takılıp kalan erkeklerdir. Bu erkekler sanki daha anne memesinden kesilmemiş bebeklerdir. Kendilerini hâlâ bir çocuk gibi hissederler; annenin koruyuculuğuna, anne sevgisine, sıcaklığına, bakımına ve hayranlığına ihtiyaçları vardır; bir annenin koşulsuz sevgisini, sadece annelerinin çocuğu oldukları için, çaresiz oldukları için gösterilen sevgiyi ararlar.
Bu tür erkekler bir kadının kendilerini sevmesini istediklerinde oldukça şefkatli ve sevimli olabilirler, amaçlarına ulaştıktan sonra da bu tutumlarını sürdürebilirler. Ama o kadınla olan ilişkileri (aslında bütün diğer insanlarla da olduğu gibi) yüzeyseldir ve sorumluluk duygusu içermez. Amaçlan sevilmektir, sevmek değil.
Bu tür erkekler genelde kendini beğenmiştir ve kafaları az ya da çok gizli, muhteşem düşüncelerle doludur. Doğru kadına rastladıklarında, kendilerini güvende ve herkesten üstün hissederler. O zaman sevgi dolu ve cazip olabilirler; onlara sık sık kapılmasının nedeni de budur. Ama bir süre sonra kadın onların olağanüstü beklentilerini karşılayamaz duruma gelince, çatışmalar ve keyifsizlikler başlar. Eğer kadın bu tür erkeğe hayranlığını göstermez, kendi doğrultusunda yaşamak, sevilmek ve korunmak isterse ve sıra dışı durumlarda erkeğin diğer kadınlarla yaşadığı aşk ilişkilerini bağışlamaya yanaşmazsa (hatta bu ilişkilere karşı hayranlık dolu bir ilgi duymazsa), erkek çok derinden kırılır ve düş kırıklığına uğrar. Bu duygusunu çoğu zaman o kadının kendisini sevmediği, bencil ve küstah olduğu biçiminde açıklar. Sevgi dolu bir annenin güzel çocuğuna gösterdiği davranışlara uymayan her şey, kadının sevgisizliği olarak yorumlanır.
Bu tür erkekler çekici davranışlarını ve beğenilme isteklerini genelde gerçek sevgi ile karıştırırlar ve kendilerine bu nedenle haksız davranıldığını sanırlar. Kendilerinin olağanüstü bir sevgili olduğunu düşünüp, sevgililerinin nankörlüğünden acı acı yakınırlar.
Annnesiyle bağları kopmamış bu tür bir adam bazı ender durumlarda yaşamını ağır rahatsızlıklar duymadan sürdürebilir. Eğer annesi kendisini gerçekten aşırı bir biçimde sevmişse (belki evde başat ama yakıcı bir kadın değildir), üstelik bu erkek aynı anne tipinde bir eş bulmuşsa, kendi özel ayrıcalıkları ve yetenekleri çekiciliğini kullanmasına, hayranlık uyandırmasına olanak tanıyorsa (genelde başarılı siyaset adamlarında söz konusu olduğu gibi) böyle bir erkek hiçbir zaman daha yüksek bir olgunluk düzeyine ulaşmasa bile, topluma 'uyum' gösterebilir. Ama uygun olmayan koşullarda -tabii bu durumlara daha sık rastlanır- o erkek, duygusal ve üstelik toplumsal yaşamında da büyük düş kırıklığına uğrayacaktır. Bu tip kişilikler kendilerini terk edilmiş hissederlerse iç çatışmalar, yoğun korkular yaşar, depresyona girerler.