hostes: Defolun be. Kesin traşı. Adamın tepesini attırmayın.
kültigin: Ne diyorsun yavrum? Tıraşımı beğenmedin mi?
suzan: Beni istemeye geldikleri günü dün gibi hatırlıyorum. Kapıda doktorlar, mühendisler, çeşitli meslek gruplarına ait odalardan temsilciler birikmişti. Rahmetli babam kimi seçeceğini şaşırmıştı. Sonra adaylar beşer penaltı atarak elenmişlerdi.
(Eleman işten çıkıp Burcu'yu takip eder. Bir süre sonra Burcu yoldan geçen taksiye el eder)
burcu: Taksiii!
taksi şoförü: Yolcuuuu!
(Taksi Burcu'yu alıp yoluna devam eder. Taksiye verecek parası olmayan eleman koşarak İETT'ye biner)
eleman: Şu öndeki taksiyi takip eder misiniz, çabuk!
İETT şoförü: Ne diyorsun kardeşim, babanın malı mı bu?
eleman: Ama benim Burcu'ya gitmem lazım!
İETT şoförü: Bu otobüs Burcu'dan geçmez, Mecidiyeköy'e kadar gider.
(Memnun'un gözleri görmediği için sokakta Hostes ile yürür)
kültigin: Yanında kızı var galiba. Uyanık, kızının yanında dövemeyiz sanıyor. Ulan biz kötürüm adamı sedyesinde dövmüş adamız be!
doktor: Beyefendi, sizinle biraz yalnız konuşabilir miyiz?
memnun: Böyle konuşabiliriz Doktor bey. Bunlar yabancı değil.
(O sırada kamera, odada kimsenin tanımadığı bir adama doğru döner)
memnun: Aa, şu adam yabancıymış. Çık ulan dışarı sen!
(Kimsenin tanımadığı adam "Tüh" yapıp dışarı çıkar)
(Canı sıkılan Memnun dükkanındaki suyun fiyatını 10 bin liraya çıkarır. O sırada sokakta sebze meyve satan adam arabasıyla yürümektedir. Patatesin 8 bin liraya satıldığını gören vatandaş tepki gösterir)
vatandaş: Sen şimdi bu allahın patateslerine 8 bin lira mı istiyorsun be adam. Soyguncu musun sen?
sebzeci: Sen ne diyorsun hacı efendi. Bu patatesler sudan ucuz. Bak (Memnun'un dükkanını gösterir).
(Kültigin, dükkanının önünde aldığı sudan şikayetçi olan adamı hırpalayarak kaçırır)
hostes: Sağ ol Kültigin. Ben bu zamana kadar seni serseri sanmıştım.
kültigin: Ama ben serserinin biriyim zaten.
kültigin: Ne diyorsun yavrum? Tıraşımı beğenmedin mi?
suzan: Beni istemeye geldikleri günü dün gibi hatırlıyorum. Kapıda doktorlar, mühendisler, çeşitli meslek gruplarına ait odalardan temsilciler birikmişti. Rahmetli babam kimi seçeceğini şaşırmıştı. Sonra adaylar beşer penaltı atarak elenmişlerdi.
(Eleman işten çıkıp Burcu'yu takip eder. Bir süre sonra Burcu yoldan geçen taksiye el eder)
burcu: Taksiii!
taksi şoförü: Yolcuuuu!
(Taksi Burcu'yu alıp yoluna devam eder. Taksiye verecek parası olmayan eleman koşarak İETT'ye biner)
eleman: Şu öndeki taksiyi takip eder misiniz, çabuk!
İETT şoförü: Ne diyorsun kardeşim, babanın malı mı bu?
eleman: Ama benim Burcu'ya gitmem lazım!
İETT şoförü: Bu otobüs Burcu'dan geçmez, Mecidiyeköy'e kadar gider.
(Memnun'un gözleri görmediği için sokakta Hostes ile yürür)
kültigin: Yanında kızı var galiba. Uyanık, kızının yanında dövemeyiz sanıyor. Ulan biz kötürüm adamı sedyesinde dövmüş adamız be!
doktor: Beyefendi, sizinle biraz yalnız konuşabilir miyiz?
memnun: Böyle konuşabiliriz Doktor bey. Bunlar yabancı değil.
(O sırada kamera, odada kimsenin tanımadığı bir adama doğru döner)
memnun: Aa, şu adam yabancıymış. Çık ulan dışarı sen!
(Kimsenin tanımadığı adam "Tüh" yapıp dışarı çıkar)
(Canı sıkılan Memnun dükkanındaki suyun fiyatını 10 bin liraya çıkarır. O sırada sokakta sebze meyve satan adam arabasıyla yürümektedir. Patatesin 8 bin liraya satıldığını gören vatandaş tepki gösterir)
vatandaş: Sen şimdi bu allahın patateslerine 8 bin lira mı istiyorsun be adam. Soyguncu musun sen?
sebzeci: Sen ne diyorsun hacı efendi. Bu patatesler sudan ucuz. Bak (Memnun'un dükkanını gösterir).
(Kültigin, dükkanının önünde aldığı sudan şikayetçi olan adamı hırpalayarak kaçırır)
hostes: Sağ ol Kültigin. Ben bu zamana kadar seni serseri sanmıştım.
kültigin: Ama ben serserinin biriyim zaten.