Kemal Kerinçsiz: Bir Masumiyet ve Yalnızlık Hikayesi
Kemal Kerinçsiz hakkında yazarken, içimde garip bir hüzün hissediyorum. Bu adamın hayatında mutluluk ve sevgi var mıydı, yoksa her şey acı ve yalnızlıkla mı doluydu? Belki de bu soruların cevaplarını ararken, kendi iç dünyama da biraz dokundum.
Düşünsenize, kemal'in hayatında ne vardı? Muhtemelen sevgi dolu bir ilişki yaşamadı, romantik bir buluşma için çiçek alması ya da sevgilisine sarılması yoktu. Komşusunun küçük oğluna dondurma alması ya da bayramlarda kapısını çalan dostları hiç olmamış gibi görünüyor. Sokaklardaki çocuklar, onu erik ağacına tırmanırken kovalayan bir figür olarak hatırlıyor olabilir ama bu bile onun için bir sevgi ve neşe anısı olmalıydı.
Evine girdiğinizi düşünün; duvarlar, masumiyetin ve saflığın sembolü mavi sakal'ın satosu gibi bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Kemal, bize kul kedisinin kötü kız kardeşlerini, kızıl başlıklı kızın kurdu ve Hansel ile Gretel'in üvey annesini hatırlatıyor. Bu masalların sonunda ne olduğunu hepimiz biliyoruz: kötülük cezasız kalmıyor. Peki, Kemal'in hikayesinin sonu neydi? Acaba o da masalardaki kötü karakterler gibi adalet karşısında mi yenildi?
Kemal Kerinçsiz'in hayatı, bize modern dünyanın karanlık yüzünü gösteriyor. Belki de sevgisiz ve yalnız bir adamdı, ama bu onun suçlu olduğu anlamına gelmez. Belki de toplumun marjinalleştiği, sevgi ve şefkatin eksik olduğu bir dünyada yaşamaya mahkûm edilmişti. Bu, onun seçimidir diye düşünebilirsiniz, ama bazen hayat bizi o yola sürüklüyor ve geri dönmek zor oluyor.
Bu yazıyı yazarken, Kemal'in hikayesinin peşinden gitmeye çalıştım. Acı ve yalnızlık hisleriyle dolu bir hayatın içinden geçen bir yolculuktu bu. Belki de onun hikayesi, bizim kendi iç dünyalarımızla yüzleşmemiz için bir uyandırma çağrısıydı. Sevgi ve şefkatin gücüyle, belki de Kemal'in hayatı farklı olabilirdi. Ama şimdi, o masalların sonunda olduğu gibi, adaletin tecelli etmesini umut edebiliriz.
Kemal Kerinçsiz hakkında yazarken, içimde garip bir hüzün hissediyorum. Bu adamın hayatında mutluluk ve sevgi var mıydı, yoksa her şey acı ve yalnızlıkla mı doluydu? Belki de bu soruların cevaplarını ararken, kendi iç dünyama da biraz dokundum.
Düşünsenize, kemal'in hayatında ne vardı? Muhtemelen sevgi dolu bir ilişki yaşamadı, romantik bir buluşma için çiçek alması ya da sevgilisine sarılması yoktu. Komşusunun küçük oğluna dondurma alması ya da bayramlarda kapısını çalan dostları hiç olmamış gibi görünüyor. Sokaklardaki çocuklar, onu erik ağacına tırmanırken kovalayan bir figür olarak hatırlıyor olabilir ama bu bile onun için bir sevgi ve neşe anısı olmalıydı.
Evine girdiğinizi düşünün; duvarlar, masumiyetin ve saflığın sembolü mavi sakal'ın satosu gibi bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Kemal, bize kul kedisinin kötü kız kardeşlerini, kızıl başlıklı kızın kurdu ve Hansel ile Gretel'in üvey annesini hatırlatıyor. Bu masalların sonunda ne olduğunu hepimiz biliyoruz: kötülük cezasız kalmıyor. Peki, Kemal'in hikayesinin sonu neydi? Acaba o da masalardaki kötü karakterler gibi adalet karşısında mi yenildi?
Kemal Kerinçsiz'in hayatı, bize modern dünyanın karanlık yüzünü gösteriyor. Belki de sevgisiz ve yalnız bir adamdı, ama bu onun suçlu olduğu anlamına gelmez. Belki de toplumun marjinalleştiği, sevgi ve şefkatin eksik olduğu bir dünyada yaşamaya mahkûm edilmişti. Bu, onun seçimidir diye düşünebilirsiniz, ama bazen hayat bizi o yola sürüklüyor ve geri dönmek zor oluyor.
Bu yazıyı yazarken, Kemal'in hikayesinin peşinden gitmeye çalıştım. Acı ve yalnızlık hisleriyle dolu bir hayatın içinden geçen bir yolculuktu bu. Belki de onun hikayesi, bizim kendi iç dünyalarımızla yüzleşmemiz için bir uyandırma çağrısıydı. Sevgi ve şefkatin gücüyle, belki de Kemal'in hayatı farklı olabilirdi. Ama şimdi, o masalların sonunda olduğu gibi, adaletin tecelli etmesini umut edebiliriz.