Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kendini tanıma

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Kendini tanıma psikolojide kullanılan bir terimdir ve bireyin “Ben neye benziyorum?” sorusuna cevap verirken kullandığı bilgiyi tanımlar. Bu sorunun cevabına yönelik kendini tanıma süreci, öz farkındalık ve öz bilinç gerektirir (bilinç ile karıştırılmaması gerekir). Kendini tanıma benliğin, daha doğrusu benlik kavramının, bir bileşenidir. Kişinin kendisinin veya özelliklerinin bir bilgisidir ve benlik kavramının gelişimine rehberlik eden bilgiyi aramak için bir arzudur. Kendini tanıma, benzersiz şekilde bizi kendimizle eşleştiren nitelikleri ve bu niteliklerin dinamik olup olmadığı üzerine teorileri içeren şekilde, zihinsel temsillerimiz hakkında bizi bilgilendirir. Benlik kavramının üç ana yönü olduğu düşünülmektedir: Bilişsel benlik Yönetici benlik Duygusal benlik Duygusal ve yönetici benlikler, benlik kavramının duygusal ve davranışsal bileşenlerine atıf olarak, aynı zamanda sırayla hissedilen ve aktif benlikler olarak bilinirler. Kendini tanıma bilişsel benlik ile ilişkilidir. Bilişsel benlik, bizim kendi benlik kavramımızın, gerçek benliğimizin doğru bir temsili olduğuna açıklık ve doğruluk kazandırmak için bize rehberlik eder. Bu nedenle, bilişsel benlik aynı zamanda kendini tanıma olarak ifade edilir. Bilişsel benlik bildiğimiz her şeyden oluşur. Saç rengi, yüz, boy gibi fizyolojik özellikleri ve değerler, inançlar gibi psikolojik özellikleri vurgular. Bellek ile ilişkisi Kendini tanıma ve onun yapısı bizim yaşadığımız olayları nasıl kodladığımızı, nasıl seçici olarak geri çağırdığımızı ve nasıl yorumladığımızı etkiler. Belleğimizin analitik yorumu meta-bellek olarak adlandırılabilir ve meta-biliş önemli bir faktördür. Belleğimiz ve kendini tanıma arasındaki bağlantı hem felsefe hem de psikolojinin önde gelen zihinlerince uzun yıllardır kabul edilmiştir, ilişkinin kesin tanımlaması hala bir tartışma konusudur. Kendini tanıma için özel bir bellek var mıdır? Çalışmalar benlikle ilişkili bilginin kodlanması için bir bellek avantajı olduğunu göstermiştir. Kendini tanıma ve bellek bölünmesi Benlik teorileri kendini tanımaya yönelik farklı kaynaklardan gelen bilgileri ayırmada geleneksel olarak başarısızdır. Hem epizodik hem de semantik bellek bildirilen belleğe aittir ve gerçeklerin bilgisini içerir. Bildirilen bellek prosedüral belleğin karşıtıdır, ifade edilebilen gerçeklerin değil öğrenilen becerilerin olduğu. Epizodik Bellek Epizodik bellek, bir bağlamla ilişkili bilgi, duygu ve olayları içeren yani kişisel deneyimlerle ilgili bellek türüdür. Semantik Bellek Semantik bellek, bir bağlamla ilişkili kişisel bilgileri değil, anlamlar, dünya hakkındaki genel bilgiler gibi olgularla ilgili depolanmış bilgileri içerir. Bireyler bir bilgiyi, kendileri hakkındaki bilgiler de dahil olmak üzere, bu bilgiyi onlara öğreten deneyimi hatırlamaksızın bilirler. Kendini tanımanın kaynağı olarak semantik öz = İnsanlar kişisel gerçeklerin semantik bilgisi tarafından desteklenen benlik duygularını, bu bilgilerin dayandığı bölümleri tanımlayan anılara doğrudan erişimin yokluğunda koruyabilirler. İnsanların epizodik hatırlamada felaket bozukluklara rağmen, benlik duygusunu korudukları gösterilmiştir. Örneğin, yoğun olarak geriye doğru amnezi hastası W.J amnezi başlangıcından önce olan herhangi bir olayı hatırlamada başarısızdır. Fakat, amnezi döneminde hayatı hakkındaki genel gerçeklere yönelik belleği bozulmamıştır. W.J’nin bilgisi onun epizodik belleğinden gelmediğinden bu bize, benlik kavramına katkı sağlayan ayrı bir bilgi tipi olduğu fikrini verir. Benzer bir ayrılma epizodik belleğin toplam bir kaybını yaşayan, ama hala kendisi hakkında çeşitli gerçekleri bilen K.C vakasında görülmüştür. Aynı zamanda ağır amnezi hastalarının kendi kişisel eğilimleri ve karakteristikleri gibi nasıl bir insan olduklarına yönelik doğru ve ayrıntılı bilgiye nasıl sahip olabildiklerini gösteren kanıtlar vardır. Epizodik ve semantik kendini-tanıma arasındaki ayrışmaya yönelik bu kanıtlar birçok şeyi net yapmıştır: Epizodik bellek kendini tanıma için tek kaynak değildir. Kendini bilmenin bu nedenle, belleğin semantik bileşenini kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekir. Bireyin sahip olduğu kişisel özellikler hakkında kendini-tanıma epizodik geri hatırlamaya ihtiyaç duyulmaksızın erişilebilirdir. Bu kişisel özellik ilişkili deneyimleri hatırlamayı imkânsız hale getiren nörolojik bozukluğa sahip hastalarla yapılan çalışmalar sayesinde gösterilmiştir. Bu hastalar hala kendi kişisel özellik değerlendirmelerini doğru ve güvenilir bir şekilde yapabiliyorlardı, hatta hatırlayamadıkları yeni deneyimlere dayalı olarak bu yargılarını değiştirebiliyorlardı. Kendini tanıma – Rehber Güdüler İnsanların kendileri hakkındaki bilgiyi aramak, fark etmek ve yorumlamak için yol gösteren amaçları vardır. Bu amaçlar kendini-tanıma arayışı ile başlar. Kendini tanıma arayışına bizi yönlendiren üç temel güdü vardır: Kendini-geliştirme Doğruluk Tutarlılık Kendini-geliştirme Kendini geliştirme, insanların pozitif duygusal durumları yaşama ve olumsuz duygusal durumların yaşanmasını engellemeye yönelik motive göründükleri gerçeğini ifade eder. İnsanlar onur duygularını yükseltmek, böylece öz-saygılarını artırmak için kendileri hakkında iyi hissetmeye motivedir. Duygulara vurgular diğer teorilerin daha önce kendini geliştirme ihtiyaçlarını nasıl tanımladığından biraz farklıdır, örneğin öz değer modelinin koşulu için. Diğer teorisyenler "iyi" hissetmekten ziyade, terimi insanların kendileri hakkında son derece olumlu düşünmeye motive oldukları anlamında ele almıştır. Birçok durumda ve kültürlerde öz-değer duyguları kişinin kendisini son derece yetenekli veya akranlarından daha iyi olarak düşünmesiyle desteklenmiştir. Ancak bazı durumlarda ve kültürlerde öz değer duyguları kişinin kendini ortalama veya hatta diğerlerinden daha kötü olarak düşünmesiyle desteklenmiştir. Her iki durumda da benlik hakkındaki düşünceler hala öz-değer duygularını geliştirmek için hizmet vermektedir. Evrensel ihtiyaçlar kişinin herhangi bir şekilde kendi hakkında düşünmesi için bir ihtiyaç değildir, daha ziyade kişinin öz-değer duygusunu en üst düzeye çıkarmak için bir ihtiyaçtır. Bunun anlamı kendini-bilme ile ilgili olarak kendini-geliştirme güdüsüdür. Argümanlar Batı toplumlarında öz-değer duyguları aslında kişinin kendisini olumlu anlamda düşünmesi ile desteklenir. Bu durumda, kendini geliştirme ihtiyaçları, insanların kaliteli olarak gördüklerine gerçekten sahip oldukları sonucunu çıkaracakları şekilde kendileri hakkındaki bilgiyi aramalarına yol açar. “Kendini doğrulama teorisi” bölümüne bakın. Doğruluk Doğruluk ihtiyaçları insanların kendini-tanıma için arama şeklini etkilemektedir. İnsanlar sıklıkla öğrendikleri şeyin olumlu ya da olumsuz olduğuna bakmaksızın kendileri hakkındaki gerçeği bilmek isterler. Bu ihtiyacın altında yatan üç husus vardır: Bazen insanlar basitçe herhangi bir belirsizliği azaltmak ister. Onlar gerçekte neye benzediklerini bilmeyi sırf bunu bilmenin içsel zevki için isteyebilirler. Bazı insanlar gerçekte neye benzediklerini bilmelerinin ahlaki bir yükümlülük olduğuna inanıyorlar. Bu görüş tanrıbilim ve felsefede, özellikle varoluşçulukta bilhassa güçlüdür. Neye benzediğini bilmek bireye bazen amaçlarına ulaşmakta yardımcı olabilir. Herhangi bir canlının temel amacı hayatta kalmaktır, bu nedenle, doğru kendini-bilme hayatta kalmak için uyumsal olabilir. Doğru kendini-tanıma ayrıca öz-değer duygularının maksimuma çıkmasına vesile olabilir. Başarı insanlara kendileri hakkında iyi hissettirecek şeylerden biridir ve neye benzediğimizi bilmek başarıları daha muhtemel yapabilir. Bu yüzden kendini tanıma yeniden uyumsal olabilir. Bunun nedeni, kendini geliştirme ihtiyaçlarının bir kişinin bir şeyi iyi yapamayacağını bilerek karşılanabilmesidir, böylece kişiyi başarısızlıkla sonuçlanması muhtemel çıkmaz bir rüya peşinde koşmaktan korur. Tutarlılık Birçok teorisyen bizim benlik-kavramımızı (dolayısıyla bizim kendini-tanımamızı) değişimden korumaya yönelik bir güdüye sahip olduğumuz inancındadır. Tutarlılık için bu güdü, insanların kendileri hakkında doğru olduğuna inandıkları ile tutarlı bilgileri aramalarına ve hoş karşılamalarına yol açar; aynı şekilde onlar kendi inançları ile tutarsız bilgileri önleyecek ve reddedecektir. Bu olgu aynı zamanda kendini doğrulama teorisi olarak da bilinir. Kendini doğrulama teorisi Bu teori yukarıda bahsedilen fenomenlere bir isim koymak için 1983 yılında Texas Austin Üniversitesi'nden tarafından ortaya atılmıştır. Teori kişilerin, kendilerinin neye benzedikleri hakkında bir kez bir fikir geliştirdiklerinde, bu öz-görüşlerine eşlik eden bilgileri doğrulamak için çabalayacaklarını belirtir. Kendini doğrulayan geri bildirim için arama güdüsü iki hususta düşünülmektedir: Diğer insanların bizi, bizim kendimizi gördüğümüzle aynı şekilde gördüğüne inandığımız zaman kendimizi daha rahat ve güvende hissediyoruz. Etkin bir şekilde kendini doğrulayan geri bildirimi arama, öz-görüşleri hakkında yanılmayı önlemede insanlara yardımcı olur. Kendini doğrulama teorisi, diğer insanların bizi, bizim kendimizi gördüğümüzle aynı şekilde gördüğünde, sosyal etkileşimlerin daha sorunsuz ve kârlı devam edeceğini varsayar. Bu kendini-doğrulayan geri bildirimi seçici olarak aramak için ikinci bir neden sağlar. Düşük özsaygılı kişiler göz önüne alındığında, kendini doğrulama teorisinin bu faktörleri tartışma yaratır. Kendileri hakkında olumsuz benlik görüşüne sahip insanların, öz-görünümlerini doğrulamak için seçici olarak olumsuz geribildirim arayacakları düşüncesi, kendini-geliştirme motivasyonu ile tezat içindedir. Çünkü kendini-geliştirme motivasyonu, insanların kendileri hakkında iyi hissetmek arzusu ile güdülendiği düşüncesindedir. Kaynakça Bireysel benlik hakkında bilgi aramak için mevcut bilgilerin üç kaynağı vardır: Fiziksel dünya Sosyal dünya Psikolojik dünya Fiziksel dünya Fiziksel dünya genellikle kişinin kendisi hakkındaki bilginin gözle görülür ve kolaylıkla ölçülebilir kaynağıdır. Bir kişinin fiziksel dünyadan elde edebileceği bilgiler şunları içerebilir: Ağırlık, güç, boy. Sınırlamalar Fiziksel dünyadaki iyilik, akıllılık, samimiyet gibi birçok özellik ölçülebilir değildir, ancak bu özellikler fiziksel dünyaya başvurarak değerlendirilebilir. Her ölçüm o özelliğin genel popülasyondaki veya başka bir spesifik bireydeki düzeyinin göreceli bir ölçümüdür. Bu herhangi bir ölçümün yalnızca diğerlerinin ölçümüne göre ifade edildiği zaman anlam kazanacağı anlamına gelir. Bu yüzden bizim kişisel kimliklerimizin çoğu, sosyal dünyadan karşılaştırmalı olarak belirlenmiştir. Sosyal dünya Öz görünümlerin karşılaştırmalı doğası, insanların kendi benlikleri hakkında bilgi almak istedikleri zaman bu bilgilerin ağırlıklı olarak toplumsal dünyaya dayandığı anlamına gelir. İki belirli süreç önemlidir: Sosyal karşılaştırma teorisi Yansıyan değer tahmini Sosyal karşılaştırma Ana madde: Sosyal karşılaştırma kuramı: İnsanlar diğerleri ile kendilerini karşılaştırırlar ve kendileri hakkında çıkarımda bulunurlar. Ancak bir kişinin çıkardığı sonuçlar en nihayetinde özellikle kendilerini kim ile karşılaştırdıklarına bağlıdır. Doğru kendini-tanıma ihtiyacının başlangıçta sosyal karşılaştırma sürecine rehberlik edeceği düşünülmüştür. Araştırmacılar kendimizi bize benzer diğerleri ile karşılaştırmanın önemli açılardan daha bilgilendirici olduğunu düşünmüşlerdir. Sosyal karşılaştırma teorisi komplikasyonları = İnsanların aynı zamanda kendilerini kendilerinden biraz daha iyi insanlarla (yukarıya doğru karşılaştırma olarak bilinir); ve kendilerinden biraz daha kötü ya da dezavantajlı insanlarla karşılaştırdıkları (aşağı doğru karşılaştırma olarak bilinir) bilinmektedir. Aynı zamanda doğru kendini-bilme ihtiyacının sosyal karşılaştırma sürecine rehberlik eden ne tek faktör ne de en önemli faktör olmadığına yönelik önemli kanıtlar vardır, ancak kendimiz hakkında iyi hissetme ihtiyacı sosyal karşılaştırma sürecini etkiler. Yansıyan değer tahmini Yansıyan değerlendirmeler bir kişinin diğerlerinin ona nasıl tepki verdiğini gözlemlediği zaman ortaya çıkar. Süreç ilk olarak 1902 yılında sosyolog Charles H. Cooley tarafından, onun, başkalarının gözünde yansıyan kendimizi nasıl gördüğümüzü tanımlayan “ayna benlik” tartışmasının bir parçası olarak açıklanmıştır. O kişilerin kendilerine karşı duygularının üç aşamalı bir süreç ile belirlendiğini savunmuştur. Bu tür bir öz-fikrin üç ilkeli unsuru var gibi görünüyor: "Diğer kişiye görüntümüzün tasavvuru; bu görüntü hakkında onun düşüncesinin tasavvuru ; gurur ve küçük düşme gibi bir tür öz-duygular. Gurur veya utanca bizi götüren şey sadece kendimizin mekanik yansıması değildir, bir başka zihin üzerinde bu yansımanın hayali etkisidir.” (Cooley, 1902, p.153) Basitleştirilmiş şekilde Cooley’in üç aşaması şunlardır: Biz diğer insanların gözünde nasıl göründüğümüzü hayal ederiz Daha sonra bu kişinin bizi nasıl değerlendirdiğini hayal ederiz Hayal edilen değerlendirmeler iyi ya da kötü hissetmemize yol açar, hayal ettiğimiz yargıya uygun şekilde. Bu model fenomenolojik bir nitelik taşımaktadır. 1963 yılında, John W. Kinch, duygularından ziyada bir kişinin kendisi hakkında düşüncelerinin nasıl geliştiğini açıklamak için Cooley’in modelini uyarlamıştır. Kinch’in üç aşaması: Gerçek değerlendirmeler - Diğer insanların gerçekte hakkımızda ne düşündüğü Algılanan değerlendirmeler - Bu değerlendirmelere yönelik bizim algımız Öz değerlendirmeler - algılanan değerlendirmelere dayalı olarak ne olduğumuz hakkında fikirlerimiz Bu model aynı zamanda fenomenolojik bir yaklaşımdır. Yansıyan değerlendirme modeline karşı argümanlar = Araştırma modeller için sadece sınırlı destek sağlamıştır ve çeşitli argümanlar yükselmiştir. İnsanlar genellikle bir kişinin kendileri hakkında ne düşündüğünü bilmekte iyi değildir. Felson bunun nedeninin iletişim engelleri ve diğerlerinden alınan bilgiyi sınırlandıran dayatma sosyal normlar olduğuna inanmaktadır. Geri bildirim negatif olacağı zaman bu özellikle doğrudur; insanlar nadiren birine negatif geri bildirim verirler, bu yüzden insanlar nadiren başka bir kişinin kendilerini sevmediği veya kendilerini negatif olarak değerlendirdiği sonucuna ulaşırlar. Yansıyan değerleme modeli, gerçek değerlendirmeleri algılanan değerlendirmelerin belirlediğini varsayar. Bu oluşabilir, ancak bir ortak üçüncü değişken etkisi de bu ikisi arasında bir ilişki üretebilir. Yansıyan değerlendirmeler dizisi, bebeklerin ailelerinden aldıkları geribildirimin büyük miktarı nedeni ile erken çocukluk desenleriyle doğru şekilde karakterize edilebilir, ancak bunların sonraki hayatları ile daha az ilgili olduğu görülmektedir. Bunun nedeni insanların modelin varsaydığı gibi pasif olmamasıdır. İnsanlar aktif ve seçici olarak sosyal dünyadan gelen bilgiyi işlerler. Önce kişilerin kendileri hakkındaki fikirleri şekillenir, bunlar aynı zamanda yeni bilginin toplandığı ve yorumlandığı usulü etkiler, ve böylece döngü devam eder. Psikolojik dünya Psikolojik dünya bizim “ iç dünyamızı” açıklar. İnsanların kendileri hakkındaki bilgiyi nasıl elde edeceklerini açıklayan üç süreç vardır: İç gözlem Öz-algı süreçleri Nedensel atıflar İç gözlem İç gözlem içe-bakışı ve anlam için doğrudan tutum, duygu ve düşüncelerimize danışmayı kapsar. Kişinin kendi duygu ve düşüncelerine danışması bazen anlamlı kendini-tanıma ile sonuçlanabilir. Ancak iç gözlemin doğruluğu 1970’lerden bu yana tartışılmaktadır. Genellikle iç gözlem benliğin ve insanların dünyalarının açıklayıcı teorilerine dayanır. Doğruluk mutlaka değerlendirmeye çalıştıkları kendini tanıma formu ile ilgili değildir. Bir yabancının bir katılımcı hakkında derecelendirmesi, yabancı katılımcının duygu ve düşüncelerine maruz kaldığı zaman, yabancının katılımcının tek başına davranışına ya da ikisinin kombinasyonuna maruz kaldığı zamana göre katılımcının öz-değerlendirme derecelendirmesine daha fazla uyar. İç gözlem kaynaklarının karşılaştırılması İnsanlar, düşüncenin kendiliğinden formlarının, düşüncenin daha bilinçli formlarına göre daha anlamlı öz-bilgi sağladığına inanıyor. Morewedge, Giblin ve (2014) Norton daha spontane bir tür düşüncenin, daha kendiliğinden belli bir düşüncenin ve belli bir düşünce olarak algılanan daha spontane bir düşüncenin, benliğe daha fazla iç görü atfettiğini bulmuştur. Buna ek olarak, düşünceye ne kadar fazla anlam atfedilirse o kadar fazla o düşünce muhakeme ve karar verme süreçlerini etkilediğini bulmuşlardır. İç gözleme karşı argümanlar = İç gözlemin her zaman kendini anlamaya teşvik edip etmediği açık değildir. Yaptığımız bir şeye yönelik hislerimiz hakkında çok fazla düşünmek, bazen karışıklığa yol açar ve öz-bilgiye zarar verir. Bir iç gözlem koşulundaki katılımcılar kendi gelecekteki davranışlarını tahminde kontrol grubuna göre daha başarısız ve kendi seçim ve kararlarından daha az memnun olmuşlardır. Öz algı süreçleri Öz algı teorisi: Wilson'un çalışmaları insanların her zaman yaptıkları şekilde niçin hissettiklerinin farkında olmadıkları varsayımına dayanmaktadır. Bem’in kendilik algısı teorisi benzer bir varsayıma sahiptir. Teori insanların kendi davranışlarını nasıl açıkladıkları ile ilgilidir. İnsanların yaptıkları şeyi neden yaptıklarını her zaman bilmediklerini savunur. Bu durumda kendi davranışlarının nedenlerine, davranışların görüldükleri bağlamda davranışları analiz ederek anlam verirler. Davranışın dış gözlemcileri benzer bir sonuca ulaşacaktır, onu gerçekleştiren birey olarak. Bireyler daha sonra niçin öyle davrandıkları hakkında mantıklı sonuçlara varacaktır. Nedensel atıflar Nedensel atıflar, özellikle insanlar olumlu ve olumsuz olaylar için yükleme (atıf) yaptıklarında, kendini-tanımanın önemli bir kaynağıdır. Kendini algılama teorisinin temel unsuru insanların kendi eylemlerine yönelik yaptıkları açıklamalardır, bu açıklamalar nedensel atıflar olarak bilinir. Nedensel atıflar bir kişinin davranışını bir nedene (kendisi dahil) atfederek, “Niçin” sorusuna cevap sağlar. insanlar aynı zamanda diğer insanların davranışlarına atıf yaparak kendini-tanıma yönünde kazanç elde ederler; örneğin “ Eğer kimse benimle vakit geçirmek istemiyorsa bu ben sıkıcı olduğum için olmalı”. Aktivasyon Bireyler kendileri hakkında birçok farklı şekillerde düşünürler, bu fikirlerin sadece bazıları herhangi bir zamanda aktiftir. Belirli bir zamanda özellikle aktif olan fikir, Güncel Öz-temsil olarak bilinir. Diğer teorisyenler aynı şeyi çeşitli yollarla ifade etmiştir. Olağanüstü öz Spontane benlik kavramı Öz-kimlikler Çalışan benlik kavramının yönleri Güncel öz temsil bilgi işleme, duygu ve davranışları etkiler ve hem kişisel hem de duygusal faktörlerden etkilenir. Güncel Öz-temsili etkileyen kişisel faktörler Benlik kavramı Benlik kavramı ya da insanların kendileri hakkında nasıl düşündükleri Güncel Öz-temsili etkileyen en önemli kişisel faktördür. Bu önemli ve kendini-tanıma öznitelikleri için özellikle doğrudur. Benlik kavramı aynı zamanda kronik olarak erişilebilir olan daha küçük öz şemalardan oluşan Öz-şema olarak bilinir. Benlik saygısı Benlik saygısı insanların kendileri hakkındaki hislerini etkiler. Yüksek benlik saygısına sahip olan insanların düşük benlik saygısına sahip olan insanlara göre kendileri hakkında belirli bir zamanda pozitif açıdan düşünme olasılıkları daha yüksektir. Ruh hali Ruh hali, pozitif ve negatif öz-görüşün erişilebilirliğini etkiler. Mutlu olduğumuz zaman olumlu özelliklerimiz ve niteliklerimiz hakkında daha fazla düşünmek eğilimindeyken, üzgün olduğumuz zaman negatif özelliklerimiz ve niteliklerimiz daha erişilebilirdir. Bu bağlantı düşük benlik saygılı insanlar için özellikle güçlüdür. Amaçlar İnsanlar belirli öz-görüşlerini kasıtlı olarak aktif hale getirebilirler. Belirli bir durumda oynamak istediğimiz role bağlı olarak kendimizin uygun imajlarını seçeriz. Öz görüş aktivasyonunu etkileyen özel bir amaç iyi hissetmek arzusudur. Güncel Öz-temsili Etkileyen durumsal Faktörler Sosyal roller Bir kişinin kendisi hakkında nasıl düşündüğü büyük ölçüde oynadığı sosyal role bağlıdır. Sosyal roller bizim kişisel kimliklerimizi etkilemektedir. Toplumsal bağlam ve kendini tanıtma İnsanlar kendilerini sosyal çevrelerinden ayıracak şekilde düşünmek eğilimindedir. Daha ayırıcı bir özelliğin kendini tanımlamak için kullanma olasılığı daha fazla olacaktır. Farklılıklar aynı zamanda grup kimliklerinin önemini etkiler. Benlik sınıflandırma kuramı, insanların kendileri hakkında ya sosyal grupları ya da çeşitli kişisel kimlikleri açısından düşünmelerinin kısmen sosyal bağlama bağlı olduğunu savunur. Grup kimlikleri gruplar arası bağlamlarda daha belirgindir. Grup büyüklüğü = Grup büyüklüğü grup kimliklerinin önemini etkiler. Azınlık grupları daha belirgindir, böylece grup kimlikleri çoğunluk grup üyelerinin arasında olduğundan daha fazla göze çarpmalı azınlık grup üyeleri arasında. Grup durumu = Grup durumu sosyal kimliklerin belirginliğini etkileyen grup büyüklüğü ile etkileşime girer. Toplumsal bağlam ve öz değerlendirme Sosyal çevre insanların sosyal karşılaştırma süreçlerinin bir sonucu olarak insanların kendilerini değerlendirmeleri üzerinde bir etkiye sahiptir. Kaynakça Kategori:Benlik Kategori:Bilgi
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri