Bir olay, bir durum, bir eylem. Bakış açısı, detay, düşünce... Hepsi bir araya geldiğinde, sebebi, nedeni, gerekçesi... Hiçbirinden ikna edici bir cevap çıkmıyor. "Neden? Ne gerek vardı böyle bir şeye?"
Başka bir şey aklınıza gelmiyor. Her türlü mantıklı açıklama, her gerekçe, her neden, yeterli değil.
Bazı şeyleri kabul etmeniz gerektiğini anlıyorsunuz.
Durum hafifletilmiyor. Kabullenmeniz, yerlerin oturması için yeterli.
Sizin yeri, onların kimliği, olayın nedenleri... Hiçbir önemi yok.
Artık ilerliyorsunuz. Yapılmış işte. Yapılması tercih edilmiş. Neden? Çünkü sebebi yok.
Sizden kaynaklı bir sebep yok.
Bahanelerle avutan kendinizi bırakıyorsunuz.
Hayat böyle. Tam bir yere girmeye karar verdiğiniz anda, size o yolun nereye çıkacağını gösterir.
Yolculuk devam eder.
Zaman, kimin neyi kaybettiğini gösterir.
"Bitti" diyen, aslında sadece uyandı.
Bir şeyin bitmesi için önce olması gerekir...
Başka bir şey aklınıza gelmiyor. Her türlü mantıklı açıklama, her gerekçe, her neden, yeterli değil.
Bazı şeyleri kabul etmeniz gerektiğini anlıyorsunuz.
Durum hafifletilmiyor. Kabullenmeniz, yerlerin oturması için yeterli.
Sizin yeri, onların kimliği, olayın nedenleri... Hiçbir önemi yok.
Artık ilerliyorsunuz. Yapılmış işte. Yapılması tercih edilmiş. Neden? Çünkü sebebi yok.
Sizden kaynaklı bir sebep yok.
Bahanelerle avutan kendinizi bırakıyorsunuz.
Hayat böyle. Tam bir yere girmeye karar verdiğiniz anda, size o yolun nereye çıkacağını gösterir.
Yolculuk devam eder.
Zaman, kimin neyi kaybettiğini gösterir.
"Bitti" diyen, aslında sadece uyandı.
Bir şeyin bitmesi için önce olması gerekir...