Korporatizm, toplumun tarım, emek, askeri, iş, bilim veya lonca dernekleri gibi şirket grupları tarafından ortak çıkarlar temelinde örgütlenmesini savunan kolektivist bir siyasi ideolojidir. Terim, Latince corpus veya "insan vücudu"ndan türetilmiştir. Bir vücudun organları bireysel olarak genel sağlığına ve işlevselliğine katkıda bulunurken, bölümlerinin her biri belirlenmiş işlevini verimli bir şekilde yerine getirdiğinde, toplumun uyumlu işleyişin zirvesine ulaşacağı hipotezi, korporatist teorinin merkezinde yer alır. Korporatizmin sosyoekonomik temeli, adının geldiği organizasyon olan loncalardır (corporations). Korporatizm, modern Amerikan hukuk ve pop kültürü dilinde yaygın olarak "şirketler (korporasyon)" olarak anılsa da, büyük ticari çıkarların egemen olduğu bir siyasi sisteme atıfta bulunmaz; bunun yerine, bu teorik sistem için doğru terim şirketokrasi olacaktır. Korporatizm, hükûmetin siyasette yolsuzluğu veya kurumsal çıkar grupları tarafından rüşvet kullanımı değildir. Şirketokrasi ve korporatizm terimleri, adları ve şirketlerin devletin organları olarak kullanılması nedeniyle sıklıkla karıştırılır. Korporatizm, sınıf çatışması yerine sınıflar arasında işbirliğini savunduğu için, klasik liberalizm ve Marksizmin yükselişine yanıt olarak 1850'lerde gelişti. Korporatizm, faşizmin ana ilkelerinden biri haline geldi ve Benito Mussolini'nin İtalya'daki faşist rejimi, büyük çıkar gruplarını devlet çatısı altında birleştirerek, ahbap çavuş kapitalizmi ve devlet kapitalizminin bir birleşimi olacak şekilde devlet görevlileri tarafından ekonominin kolektif yönetimini savundu; ancak, daha demokratik olan neo-korporatizm ise genellikle Üçlülük'ü benimser. Türkiye'de Korpotarizm Türkiye'de ise dönemin CHP genel sekreteri Recep Peker, Türkiye'ye asla korporatif sistemin gelmeyeceğini ve Kemalizm'in korporatizm'e karşı olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: "Bizim Ulusçuluk ve Halkçılık anlayışımızda sınıfçılığa karşı olduğu kadar bir müstahsiller kartelizasyonundan başka bir şey olmayan korporasyonculuk zihniyetine de karşı gelen bir genişlik vardır." "Fırkamızın kuruluş esaslarından biri de halkçılıktır. Sınıf mücadelesi ve imtiyazlı hiçbir sınıf yoktur. Korporatif devlet sistemi bizde mevcut değildir." Her ne kadar Recep Peker gibi bürokratlar Türkiye'de korporatist sistem olmadığını iddia etseler de özellikle Milli Şef dönemi Türkiye'si solidarist-korporatist bir ekonomik anlayış ile yönetilmekteydi. Egemen siyasal sınıf, sınıfsal farklılaşmanın önüne geçmek için devlet, işçi ve işveren üçgenini insan vücudunun bir organı gibi görmekte bunları birbirinden ayrılamaz bir bütün olarak ele almakta milli kalkınmanın bu şekilde cereyan edeceğine inanmaktaydılar. Bu düşüncenin temellerini aslında daha da eskiye İttihat ve Terakki yönetiminin "Milli İktisat" teorisine kadar götürmek mümkündür. Varlık Vergisi gibi uygulamaların pratikte olmasa da en azından teorideki uygulama mantığı ve kendini var ettiği meşruiyet alanı solidarist-korporatist sistemin bir sonucudur. Ayrıca bakınız Sosyal korporatizm Kaynakça Ayferi Göze, Korporatif Devlet: XIX ve XX’inci Yüzyıllarda Avrupa’da Korporatif Devlet Teorileri ve Korporatif Devlet Sistemleri, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1968 G. Gürkan Öztan, "Korporatizm", Modern Siyasal İdeolojiler, Bilgi Üniv. Yay. İstanbul, 2007 Taha Parla, Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm , Deniz Yay., İstanbul, 2009