TCK'da yapılan değişiklik sonrası resmen dokunulmaz hale gelen kurslar vardır. Ancak yeni yasalar yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen hala dokunulmaz olan kurslardır. Yakın zamanda ise bu konu (Kuran Kursu dokunulmazlığı) ile ilgili olarak akıllara zarar bir örnek yaşanmış.
Kırıkkale'de ilköğretim müfettisi olarak çalışan bir kişi, görevlerinden birisi olarak bir Kuran kursu denetlemeye gitmiş. İlk seferde veto edilmesine rağmen Cumhurbaşkanına aynen gönderilen Kuran kursu ile ilgili yasa yürürlüğe girdikten sonra Kuran kursu denetimi Milli Eğitim Bakanlığından çıkıp Vali'lik ve Diyanet İşlerine geçecektir. Ancak Kuran kursu denetimi yeni yasa yürürlüğe girinceye kadar Milli Eğitime aittir.
Mufettis, denetim sonrasında Kuran kursu yetkililerince Milli Eğitim Bakanlığı'na şikayette bulunmuş. Bakanlık ise mufettisten savunmasını istemiş. Ancak ne için savunma istediklerini söyleme zahmetinde bile bulunmamışlar. Ardından da savunma gelmeden 25 yıllık bu mufettisi mus'a tayin etmişler... Hakkında soruşturma açılıp, savunması dahi alınmadan, sadece Kuran kursundaki kimi kişilerin iddialari neticesinde sürgüne gönderilen 25 yıllık devlet memurunun (mufettis) suçlandığı şeyler ise şöyle:
"Bakanlık müfettişince hakkınızda düzenlenen raporda bahşılı merkez kız kuran kursunda ‘hizbullah buralardan çıkıyor. Okuyup üflüyorsunuz. Çayı da üflediniz mi? Biçki dikiş kurslarına gitseniz ya…’ şeklinde kursiyerleri rencide edici ifadeler kullandığınız. Daha önce yapmış olduğunuz teftiş sırasında ‘kütüphanenizde Atatürk’le ilgili kitap mevcut mu? Gerçi olsa da okumazsınız ya’ gibi öğrencileri rahatsiz edici ve üzücü ifadeler kullandığınız. Kuran kursunun denetiminde dersliğe bu kursta görevli olmayan bir öğretmenle girdiğiniz belirtilmektedir. Hakkınızda yapılacak işleme esas olmak üzere savunmanız için 7 gün süre verilmiştir. Belirtilen sürede savunma yapmadığınız takdirde savunmak hakkınızı kullanmış sayılacağına bilgilerinizi rica ederim. Prof. Dr. Necat Birinci. Müsteşar."
Eh daha ne denilebilir ki? Laik ve demokratik cumhuriyetimizin başına yavaş yavas ve kararlı bir şekilde çorap örülmeye devam ediliyor. Buna da çıkıp dinimizi öğrenme özgürlüğü deniyor. Bir taraftan din, bir taraftan etnik köken somursu bu işin sonu nereye varacak bilemiyorum.
Haberinin tamı için:
Kırıkkale'de ilköğretim müfettisi olarak çalışan bir kişi, görevlerinden birisi olarak bir Kuran kursu denetlemeye gitmiş. İlk seferde veto edilmesine rağmen Cumhurbaşkanına aynen gönderilen Kuran kursu ile ilgili yasa yürürlüğe girdikten sonra Kuran kursu denetimi Milli Eğitim Bakanlığından çıkıp Vali'lik ve Diyanet İşlerine geçecektir. Ancak Kuran kursu denetimi yeni yasa yürürlüğe girinceye kadar Milli Eğitime aittir.
Mufettis, denetim sonrasında Kuran kursu yetkililerince Milli Eğitim Bakanlığı'na şikayette bulunmuş. Bakanlık ise mufettisten savunmasını istemiş. Ancak ne için savunma istediklerini söyleme zahmetinde bile bulunmamışlar. Ardından da savunma gelmeden 25 yıllık bu mufettisi mus'a tayin etmişler... Hakkında soruşturma açılıp, savunması dahi alınmadan, sadece Kuran kursundaki kimi kişilerin iddialari neticesinde sürgüne gönderilen 25 yıllık devlet memurunun (mufettis) suçlandığı şeyler ise şöyle:
"Bakanlık müfettişince hakkınızda düzenlenen raporda bahşılı merkez kız kuran kursunda ‘hizbullah buralardan çıkıyor. Okuyup üflüyorsunuz. Çayı da üflediniz mi? Biçki dikiş kurslarına gitseniz ya…’ şeklinde kursiyerleri rencide edici ifadeler kullandığınız. Daha önce yapmış olduğunuz teftiş sırasında ‘kütüphanenizde Atatürk’le ilgili kitap mevcut mu? Gerçi olsa da okumazsınız ya’ gibi öğrencileri rahatsiz edici ve üzücü ifadeler kullandığınız. Kuran kursunun denetiminde dersliğe bu kursta görevli olmayan bir öğretmenle girdiğiniz belirtilmektedir. Hakkınızda yapılacak işleme esas olmak üzere savunmanız için 7 gün süre verilmiştir. Belirtilen sürede savunma yapmadığınız takdirde savunmak hakkınızı kullanmış sayılacağına bilgilerinizi rica ederim. Prof. Dr. Necat Birinci. Müsteşar."
Eh daha ne denilebilir ki? Laik ve demokratik cumhuriyetimizin başına yavaş yavas ve kararlı bir şekilde çorap örülmeye devam ediliyor. Buna da çıkıp dinimizi öğrenme özgürlüğü deniyor. Bir taraftan din, bir taraftan etnik köken somursu bu işin sonu nereye varacak bilemiyorum.
Haberinin tamı için:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.